« Anasayfa | Künye | Arşiv 26 Nisan 2024, Cuma
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köşe
40PENCERE
Edeb Yahu
Nedret Kudret
Erdem Bayazıt Ey!

Gölgelik
Köksal Alver
Tek Söğüt

Dil Ağacı
İbrahim Demirci
Kafı Yutanlar

Kelimeler ve Şeyler
Abdullah Harmancı
Seni Ne İhtiyarlattı?

Mızrak ve İlmihal
Ahmet Murat
İmamın Hatırlanışı

Saksağan
Osman Özbahçe
Dünya Aklıma Yatmıyor

Şiir Çıkmazı
Mehmet Solak
Kimi, Nereye Götürür Şiir?

[ Edebiyat -> Metinler ]

Gamdan Dağlar Kuran Şair

Osman Sarı

20.03.2008 - 00:46

Erdem Bayazıt'ın şiiriyle ilk defa Diriliş dergisinde karşılaştım. Halbuki o, sonradan öğrendiğime göre ilk şiirlerini, Maraş Lisesi'ne devam ederken, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Nuri Pakdil ve diğer arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları Açı ve Hamle dergilerinde yayınlamıştı. Ama ben Erdem Bayazıt'la tanışmadan önce onun şiiriyle tanışmış oldum. 1966 yılının o sıcak yaz aylarından birinde, temmuz mu yoksa ağustos ayı mıydı, bugün çok iyi hatırlamıyorum ama, o sıcak yaz aylarından biriydi. Nuri Pakdil, bana ve İsmail Kıllıoğlu'na verilmek üzere Maraş'ta kitapçılık yapan Hilmi amcaya (Vehbi Vakkasoğlu'nun babası) iki Diriliş dergisi bırakmış ve bu dergilerden birinin iç kapağına çok güzel ve itinalı bir el yazısıyla ve zümrüt yeşili bir mürekkeple aynen şöyle yazmıştı:

"Kardeşim Osman Sarı'ya selam ve haberleşme dileğiyle... 4 Mayıs 1966" Bu, Diriliş'in Nisan 1966 tarihli sayısıydı. Diriliş'in diğer sayısında ise, Sezai Karakoç'un, Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu'nun, Sedat Umran'ın, Halim Uğurlu'nun, Cahit Zarifoğlu'nun ve Erdem Bayazıt'ın birer şiiri yer alıyordu. Erdem Bayazıt'ın şiiri küçük bir şiirdi ve adeta yarım kalmış bir sayfanın, göze pek de hoş gelmeyen boşluğunu doldurmak için konulmuş gibiydi.

Şiirin başlığı "Kuş Sayfaları" idi. Önce başlıkta bir tashih hatası var diye düşündüm. Çünkü olsa olsa kitap sayfaları olabilirdi, "Kuş Sayfaları" değil. Şiirde bir tren kurşun gibi, geceye atılıyor, demir gibi gök yüklü tren karanlığın ürpertisine giriyor, ötede düşler derleniyor. Kent ise horozlarda uyanıyor, zamana ezanla geçerken sularda geriniyor ve bunlar, sayfalar Kur'an'la sayfa olurken oluyor ve şiirin sonuna doğru, şairin bilmediği bir yerden, bir boranın patladığı bir yerden bir kuş yağmuru boşanıyor ve şiir böylece sona eriyordu. Kafam iyice karışmıştı. Diriliş gibi çok titiz bir sanat ve düşünce dergisinde bu kadar tashih hatası olamazdı. Şiirden pek fazla bir anlam çıkaramasam da garip bir duygu kaplamıştı içimi. Erdem Bayazıt'ın ilk okuduğum şiiri buydu. Ama bu yazıda Erdem Bayazıt'ın "Sana, Bana, Vatanıma ve Ülkemin İnsanlarına Dair" başlıklı şiiri üzerinde kısaca duracağım.

Şiir, Edebiyat dergisinde ilk yayınlandığında, başlığı şimdikinden çok daha uzundu ve şöyleydi: "Sana, Bana, Vatanıma ve Ülkemin İnsanlarına Dair Gecenin Bir Vaktinde Çizilmiş Kırık Dökük Tablodur". Şiirin bu başlığı kitaplarında yukarıda belirtildiği gibi kısaltılarak yer almıştır. Erdem Bayazıt'ın bu şiiri bana, sadece başlığı açısından Nâzım Hikmet'in Memleketimden İnsan Manzaraları adındaki kitabını hatırlatır. Şiirin muhtevası açısından ise Faruk Nafiz Çamlıbel'in "Han Duvarları"nı çağrıştırır.

Şair, bu şiirinde önce, "Sana" diyerek, sevgiliye, her iki anlamda da sevgiliye hitap ediyor. Ancak bu şiir, yalnız sevgiliye ve yalnız Allah'ın sevgili kulu ve elçisine dair değil, aynı zamanda şairin kendisine, vatanına, ülkesinin tüm insanlarına hatta şiirin sonuna doğru, "Tüm İnsanlar, Kardeşlerim" dediğine göre bütün insanlara, tüm insanlığa dair bir şiirdir.

Şair bir halk türküsü ile başlıyor: "Telgrafın Tellerini Kurşunlamalı" diyen bir halk türküsü ile. Telgrafın tellerini kurşunlamalı, çünkü telgraf sürekli acıyla, hüzünle dolu haberler veriyor. Bir posta katarı gibi, simsiyah dumanlar dökerek, bazan ansızın çıkagelen, bazan gelmesi beklenen haberler öylesine acı yüklüdür ki, şair bu ağır yükü sadece şiirin omuzlarına yüklemez. Şiir sanatının yanında, resim sanatına da başvurur. "Gamdan dağlar kurmalıyım / Kayaları kelimeler olan / Kırk ikindi saymalıyım / Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma / Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından / Baştan ayağa ıslanmalıyım / Gam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım". Erdem Bayazıt, aristokrat ve seçkin bir aileden gelmesine rağmen doğuştan içinde bulunduğu sosyal çevreyi aşmış, yoksul ve acılı halkımızın duyarlılığını hep içinde taşımış bir şairdir. Erdem Bayazıt'ın söz konusu ettiğimiz bu şiirinin başka bir özelliği de masum ve saf Anadolu'ya yönelmiş bir şiir olması. O, "Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği, bilemeyeceği baharları, Anadolu bozkırlarında görür. İstanbul'dan çıkıp Diyarbakır'a doğru giderken, tekerleri "Yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğu ile içen" bir otobüsün içindedir. "Bilinçsiz bir baş kayması" ile Anadolu kadınlarının (şair, evrensel kadınlar diyor) "çapa yaptıkları tarla kenarlarında", çıplak ayaklarıyla, ırgat çocukları, bir elinde bayat bir ekmeği kemirirken, diğer elinde yeşil bir soğanla çok acı bir yoksulluk tablosu oluşturmaktadır.

Şair, şiirinin sonlarına doğru, "Müslüman yürekler bilirim daha" diyerek, ideal insan tipini ortaya koymaktadır. Bu insanın kalbi, Müslüman kalbidir ve bu kalbi iyi tanımak için, en iyisi, şiirin bu bölümünü buraya almak: "Müslüman yürekler bilirim daha / Kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet / Eller bilirim haşin hoyrat mert / Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır / Her kırışığı sorulacak bir hesabı / Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır."

(Gamdan Dağlar Kuran Şair, Osman Sarı, Kitap Zamanı, 4 Şubat 2008, s.19.)


Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair

"Telgrafın tellerini kurşunlamalı"
Öyle değildi bu türkü bilirim
Bir de içime
-Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-
Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
Bazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen
Haberler bilirim mektuplar bilirim.
Gamdan dağlar kurmalıyım
Kayaları kelimeler olan
Kırk ikindi saymalıyım
Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma
Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından
Baştan ayağa ıslanmalıyım
Gam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım.
İçimde kaynayan bir mahşer var
Bu mahşer birde annelerinin kalbinde kaynar
Çünkü onlar yün örerken pencere önlerinde
Ya da çamaşır sererken bahçelerinde
Birden alıverirler kara haberini
Okul dönüşü bir trafik kazasında
Can veren oğullarının.
Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim
Bir dolmuşta yorgun şoförler için bestelenmiş
Bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine
Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
Beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan
Ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde
Örneğin Hint Okyanusu gibi derin
İsyanın kapkara sularına dalan.
Nice akşamlar bilirim ki
Karanlığını
Bir millet hastanesinde
Dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda
Başını kalorifer borularına gömmüş
Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiplerden
Haber sormaya korkan
Genç kızların yüreğinden almıştır.
Bir de baharlar bilirim
Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği bilemeyeceği
Anadolu bozkırlarında
İstanbul'dan çıkıp Diyarbekir'e doğru
Tekerleri yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğu ile içen
Cesur otobüs pencerelerinden
Bilinçsiz bir baş kayması ile görülen
Evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları tarla kenarlarında
Çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış ırgat çocuklarının
Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen.
Yazlar bilirim memleketime özgü
Yiğit köy delikanlılarının
İncir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları
Birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan
Üstüne cehennem güneşlerde göğermiş mor sinekler konup kalkan
Diğeri kan ter içinde yayla yollarında
Mavzerinin demirini alnına dayamış
Yüreği susuzluktan bunalan
İçinden mahpushane çeşmeleri akan
Ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp
Apansız silahına davranan
Nice delikanlıların figüranlık yaptığı
Yazlar bilirim memleketime özgü
Güzler bilirim ülkeme dair
Karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir
Kalakalmış bir kıyıda melül ve tenha
Kalbim gibi
Kaybolmuş daracık ceplerinde elleri
Titreyen kenar mahalle çocukları
Bir sıcak somun için, yalın kat bir don için
Dökülürler bulvarlara yapraklar gibi.
Kadınlar bilirim ülkeme ait
Yürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu Afrika gibi sıcak
Göğüsleri Çukurova gibi münbit
Dağ gibi otururlar evlerinde
Limanlar gemileri nasıl beklerse
Öyle beklerler erkeklerini
Yaslandın mı çınar gibidir onlar sardın mı umut gibi.
İsyan şiirleri bilirim sonra
Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden
Harfler harp düzeni almıştır mısralarında
Kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır
Kimi bir soygun sofrasında ışıklı sofralarda
Hırsızın gırtlağına tıkanmıştır.
Müslüman yürekler bilirim daha
Kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet
Eller bilirim haşin hoyrat mert
Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
Her kırışığı sorulacak bir hesabı
Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır.
Bütün bunların üstüne
Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim
Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim
Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
Adın kurtuluştur ama söylememeliyim
Can kuşum, umudum, canım sevgilim.

Erdem Bayazıt'ın şiiriyle ilk defa Diriliş dergisinde karşılaştım. Halbuki o, sonradan öğrendiğime göre ilk şiirlerini, Maraş Lisesi'ne devam ederken, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Nuri Pakdil ve   
Edebiyat MasasıTümü »
» Geçen Ay Edebiyat: Kasım-Aralık 2009 / Elif Hafsa Katırcı
» Geçen Ay Edebiyat: Mart-Nisan 2009 / Elif Hafsa Katırcı
» Geçen Ay Edebiyat: Ocak-Şubat 2009 / Elif Hafsa Katırcı
» Geçen Ay Edebiyat: Aralık 2008 / Elif Hafsa Katırcı
» Geçen Ay Edebiyat: Ekim-Kasım 2008 / Elif Hafsa Katırcı
EkstraTümü »

» Kaypak Yorgunluk / Mehmet Uğurlu
» Ne Mürid İsterim Ne De Mürşid (Üç Kitap, Üç Figür: Mevlana, Şems ve Kimya Hatun) / Mevlüt Uyanık
» Otuz İki Kısım Tekmili Birden İlhan Berk / Sıddık Akbayır
» "Renga" Üzerine / Nurullah Turan
» Tolstoy'un Ölüme Yolculuğu / Ferhat Uludere
Tekrar YayınTümü »

» Simetrim Kalkıyor Breh / Vural Kaya
» Edebiyat Ödüllerinin Günahı ve Sevabı / Refik Durbaş
» Yüzdeki Tırnak İzleri ve Pamuk Terörü / Kaan Arslanoğlu
» Sözleşme-II / Seyhan Arslan
» Meczubun Kefaret Bandoları / Vural Kaya

Yorum yazabilmeniz için üye olmanız gerekiyor. Üye olmak için tıklayın.

(Üye iseniz sayfanın en üstünde sağ tarafta yer alan kısımdan giriş yapmalısınız.)


Henüz yorum yapılmamış.

Üye Girişi
Kullanıcı adı
Şifre
Beni hatırla
Şifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantı (10.12.2013 - 17:25)
tek söğüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoş bir yazı (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
işte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELİF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!