Her kim, şiirle bir yerlere gittiğini ya da şiirin, kendisini bir yerlere götürdüğünü iddia ediyorsa yaman bir kandırmacanın içindedir.
Üstelik, kişinin sırf kendisiyle sınırlı bir kandırmaca değildir bu. Zira, kendisiyle beraber başkalarını da kandırmak vardır işin içinde.
İnsanoğlu bunu hep yapar aslında; yani habire kandırır kendini. Doymaz bir türlü. Yetmez, kendini kandırdığı şey, her neyse onu başkalarına da empoze eder. Gündelik hayatta buna bir gerekçe bulunabilir. Çoğu kere de bir zaaf olarak değerlendirmek mümkündür bu hali. Oysa sanat söz konusu olunca, mesele zaafiyet sınırlarını aşarak sahtekârlığa gelip dayanmakta. Ne fark var demeyin sakın. Zaaf, marazî bir haldir, irade hakimiyeti yoktur onda. İradesine hakim olamadığından yapar her ne yapıyorsa insan. Halbuki sahtekârlık düpedüz iradî bir durumdur. Bile isteye yapar insan her yaptığını. Hesaplı kitaplıdır sahtekârın edimi; itkisel yahut dürtüsel değildir yani.
Peki nasıl olur da, bir sanatçı sıradan bir sahtekârla aynı çizgide olabilir? Neden olmasın ki? Nihayetinde sanatçı da insandır. Sanatın bahşettiği 'incelme'nin farkında olmayan ve bunu kesbetme azmini taşımayan insan, görünürde sanatçı da olsa, alması gerekeni alamamış demektir. Yani, hâlâ 'kalın'dır. O halde herhangi bir sanatla ilgilenmeyen insandan ne farkı vardır ? Kısacası, hiç farkı yoktur. İşte bu fark olmadığından, herhangi bir insanın tevessül edeceği sahtekârlık, sanatçı için de geçerli olabilmekte. Hatta fazlasıyla...
Şiire dönersek...Şiir, incelme halidir. Şair de kendini yontan kişi. Bir bakıma şairin yongasıdır şiir. Kendini yonttukça şiir hasıl olur ondan. Yontuldukça bir şekle şemâle bürünür şair. Onca şiir yazacaksın, hâlâ şekilsiz şemâlsiz kalacaksın; kaba saba, yalancı, küfürbaz, pornografik, boğursak...
Şiir bir imkândır, kendini şekillendirme imkânı. İlkin bunu görebilmek gerek. Sonra kendini açmak bu imkâna. Yoksa ne yoldur şiir ne yol donanımı. Yol olsaydı, çıkar ya da çıkmaz bir istikâmeti olurdu. Oysa bir istikâmet göstermez şiir. Ne bir ideolojidir ne de bir inanç biçimi çünkü. Yol donanımı hiç değil. Yola çıkarken ceplere doldurulan çerez yani! Yahut çıkınlanmış erzak! Hayır!
Şiir, bir hal'dir; hal'e ilişkin mekan değil. O halde şiir, şairin cehennemi olamaz, cenneti de tabiî. Değil mi ki, ne azaptır ne kurtuluş şiirin sunduğu. Sorun, şairin kendindedir sadece, benci zihniyetinde.
Meslek de değildir şiir. Bir uğraş değildir çünkü. Şiiri bir uğraş alanı gibi görmek onu tümüyle zanaatlaştırmak demektir. Halbuki ilgi alanıdır şiir. Sanat olması da bundandır.
Sanat olduğundan, kimseyi bir yere götürmez.
Bir yere gitmek, bir şey olmak isteyen şiirden uzak durmalı.
birkaç şiirin diyor Baudelaire;burjuvanın sofrasında olmasına karşın,ben de bir şiirin sofrasında birkaç burjuva bulundurmayı yeğlerim!bu sözün sözler içinde bir yeri var?anlatabiliyor muyum?
Şiir ruhun hâllerinin kelimeleri giyinmesidir; his defilesidir bir nevi... Temaşa edilir ve minnet duyulur bunca dar alemde namütenahi tezahürler bahşedildiği için duyuya... Saygı ve teşekkürle...