En kötüsü ne biliyor musun? Bulup bulup yitirmek. Hiç, meyus bir aslan yüzüyle karşılaştın mı? Ya da pençesini avının sırtına atmak üzereyken onu kaçıran bir kaplanın düştüğü hayal yıkıntısıyla? Bir şey olmamış gibi geri dönerler ve burunlarının ucuna konmak üzere olan bir sineği şöyle bir silkelenerek kovalarlar. Sanırsın ki, o sırada dünyada yapılabilecek en önemli iş odur: o sinek oradan kovulunca bu dünyada başarılması gereken iş tamamlanmıştır ve gerisi boştur... sırt üstü yatıp gerneşebilirsin... (Rasim Özdenören)
II.
Yaptıklarımız, yapıyor olduklarımız ve yapacaklarımız... Bir aslan-kaplan imgeleminden çok mu uzak dersiniz? Girift, malayani ve müşkülpesent... Vakitlerden alıntılar iktiza ettiğim bir vakitte, halimizden bir malumatı tavsif etmekti maksadım: Kudüs.
İklimine toz zerresi nisbetince dahil olduğumuz lakin bir o kadar da, kifayetsiz sözcüklerin Buhur-u Meryem tadındaki, tasviri mecalsiz şehri. Bulup bulup yitirdiğimiz, yitirip yitirip bulduğumuz, ne yitirdiğimiz, ne bulduğumuz "şey"lerden "her şey" olan ya da "hiçbir şey" olan...
III.
Erbab-ı güzinin kaygısı, arayışı da bu. Şiirler, öyküler, çizgiler, dergiler... Ayn-ı Kudüs, Ayn-ı Hal, Ayn-ı sada. Ve düğüm aynı düğüm. "Yitirme"nin bir diğer anlamı eş anlamı "bulmak". 63 Şair... Her biri uçurtmanın bir köşesinden tutup: "Çocuklar neden yere düşmüş kırmızı bir gök?.." şiirini söylüyor Süavi Kemal Yazgıç, Şehmus Ay, Tekin Gönenç, Haydar Ergülen, G. Mehmet Eren, Gülümser Çankaya vs. şairlerden bir kaçı. Şiirin Kudüs'ü uzadıkça uzuyor.
IV.
Adalet Ağaoğlu'nun "Gün Üç Dakika", Yıldız Ramazanoğlu'nun "Anglika'nın Ankara'yı Unutuşu", Suzan Samancı'nın "Radyodaki Ankara", Nazlı Eray'ın "Karanfil Gece Kursu", Sevgi Soysal'ın "Zulmet Sevinci" öyküleri bir kitapta. Onlarda A. Turan Alkan'ın "benim için 'dönüşü güzel' şehirlerden" dediği "Ankara"yı yazmışlar. Alkan öyle anlaşılıyor ki sevmiyor Ankara'yı. Ama zikrettiğim bu kalem erbabı Ankara'da doğup büyümüş. Onlardan dinlemek ülfete mani değil, aksine yakınlık kesbedebilirsiniz. Kadın Öykülerinde Ankara. Efnan Dervişoğlu hazırlamış. Sel Yayıncılık'tan çıkmış.
V.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın 'bir İstanbul güzellemesi' olarak betimlenebilecek romanı Huzur, "A Mind at Peace" adıyla ABD'de yayımlanmış. Huzur, erken Cumhuriyet döneminde Doğu-Batı, eski-yeni ikilemini ve modernleşme sancılarını, bir Türk ailesinin yaşadığı zorluklar ekseninde anlatıyor. Kitabı İngilizceye aktaransa, daha önce Orhan Pamuk'un "Benim Adım Kırmızı" adlı eserini çeviren Duke Üniversitesi öğretim üyesi Erdağ M. Göknar. Türk edebiyatının gerçekçi-toplumcu yazarlarından Orhan Kemal'in "Cemile" adlı romanı da Mısır'da yayımlanmış. "Gamila" adıyla yayımlanan eserin Arap diline çevirisini Abdülkadir Abdelli yapmış. Görüldüğü üzre alicenap zatlar, 'bir dokun bin ah işit, kâse-i fağfûrdan' gibi yangın-avaz kelamınıza su serpebiliyor. Haydi hayırlısı!
VI.
Everest Yayınları Türk edebiyatına nev'i şahsına münhasır muharrirler kazandırma endişesiyle "ilk roman" yarışması düzenledi. Yarışmaya son katılım tarihi olarak 29 Mayıs 2009 belirlenmiş. Seçici kurulda Müge İplikçi, Semih Gümüş, İnci Aral gibi isimler bulunuyor.
VII.
Her yeni ay olduğu üzre, bu ayda da yepyeni kitaplar raflarda arz-ı endam ediyor. Sekmeler-II, Kayahan Özgül'ün Hece Yayınları'ndan çıkan çok kapsamlı kitabı. Prof. Özdemir Nutku'nun sekiz yıllık bir çalışma sonucu hazırladığı, pek tabi faideli bir kitap olacak olan: Shakespeare Sözlüğü. Kabalcı Yayınları'ndan çıkmış. Ömer Aksay'ın yeni şiir kitabı; Bahçe'nin Epik Sürgünü, Hece Yayınları'ndan çıktı. Ahmet Cevdet Paşa'nın kızı, ilk kadın romancımız Fatma Aliye'nin kız kardeşi Emine Semiye'nin biyografisi olan ve Prof. Dr. Şefika Kurnaz tarafından kaleme alınan "Osmanlı Kadın Hareketinde Bir Öncü - Emine Semiye" adlı kitap Timaş Yayınları arasından çıktı. Bir kitap çıkıyor; Şirket-i Hayriye'nin ilk dönemlerinden İzmir vapurlarına, Boğaz'ın emektar yangın söndürme gemilerinden Van ve Bitlis gemilerine, Osmanlı saltanat yatlarından Atatürk'le özdeşleşen "Savarona"ya kadar birçok farklı geminin üretimine, yaşadıkları kazalara ve gemilerin bugünkü durumlarına dair tarihsel bilgiler veriyor. Adı mı? Adı "101 Gemi".
VIII.
O eski kadim iklim kimbilir nerde sürer/ oturup konuşalım şunu/ bulsun kelimem kelimeni. (Cahit Zarifoğlu)
Dergiler eski kadim iklimin sürgünleri... Hece, Türk Edebiyatı, Kurtuba, Dergâh, Kitap-lık, Fayrap, Karagöz. Bu ay okumaya değer olanlardan birkaçı.
IX.
Çocuk kitapları ve çocuklara yönelik kültür etkinlikleri olan bir internet sitesi kurulmuş. Gezelim görelim! İyi olmuş, hoş olmuş, kaliteli olmuş: www.kipitap.com
X.
Efendim, son sözümü bir fıkra naklederek tamamlıyorum müsadenizle. Yitirip bulmaklığımıza kuvvetli bir nişan olsun:
Kabiliyetsiz ve cahil biri, Allah size uzun ömür versin, vefat etmiş. Naaşı kabre teslim edildikden sonra, mezar başında refikası, ağlaya ağlaya: -Sen, enis-i ruhum, sen ne büyük bir insan idin! Şairdin, muharrirdin, denemeci idin, sen sanat münekkidi idin... deye, bu minval feryad ü figan ederken merhumun, kadının hemen arkasında duran bir arkadaşı, -Hanım, merhum bunlardan hiçbiri değil idi, neden şimdi böyle söyleyorsunuz? deyince, kadıncağız başını kaldırıp, -Ah, deye cevap vermiş, evet merhum bunların hiçbirinden behresi yokdu, lakin, heves eder idi!..'
ŞUBAT 2009
I.
Bahtiyar Vahapzade.. Azeri şair ve edebiyatçı..Yüzünü Necip Fazıl'a benzetenler, ömrünü de benzetebilir mi? Evinin bir köşesinde Necip Fazıl üstadın bir resmi asılıdır. Ve masasında Çile kitabı dembedem ordadır. İşte nasılsa bu rabıta, çizgileri bezemiştir ve reng ü ahengi müzeyyen bir tabloda buluşturmuştur. Şüphesiz!
Ama geçmiştir.
Afitaba uzanan kolları düşmüştür.
Ve 84 yılın tik- tak sesi susmuştur.
Şubattır. 13 Şubattır. Vahapzade Necip Fazıl 'dan ayrılmıştır. Şüphesiz!
Şimdi özkökünden süzülen benim, Özge budaklara dizilen benim, Şimdi ne sen sensin ne de ben benim, Biz ki biz değiliz bize elveda.
II.
İstanbul... Bir şairin ruhunun eritilip kalıpta dondurulmuş hali... Bir şairin alınyazısı saati... Başka birinin Ferhad'ı, Şirin'i, Leyli'si, Mecnun'u... Birinin Hallac-ı Mansur'u...
Birinin enderunu, birinin hümayunu...
Türkiye Turing ve Otomobil kurumu başkanı Dr. Uğur İbrahimhakkıoğlu, İstanbul'un edebiyat haritasını çıkaracak. Bu projeye göre, ünlü yazarların, şairlerin İstanbul'da doğup büyüdükleri evler ile ünlü hikâyelerde adı geçen köşkler tespit edilip bu evlere birer plaket koyulacak, evlerin bulunduğu sokaklara ise oranın önemini anlatan küçük hitabeler yazılacak.
Divan-ı İstanbul...
Birinin... birinin.... birinin... İstanbul şimdi birine müheyya bekliyor.
III.
Ağır Havuz... Kemal Yanar'ın Asa Yayınları'nın İpekdili Şiir dizisinden çıkan şiir kitabı. Yanar, Haşim'e benzer bir yanıyla. Ve şöyle bir yorum yapılır şiiri için: Bir yandan Rilke'nin, William Blake'in, Lâle Müldür'ün ve hatta Mevlânâ'nın, öte yandan da rock'ın ruhunu melankolik bir potada eritmeyi başarıyor. İçinizi okumaya ateşleyen mısraları var: "bahçede koşuşan cebrânî çocuklar", "mermerden semâda yüzüyorum", "nüzûl iniyor cismime", "elleri işaretli uykular iniyor rüyâlarıma", "bir incir dalı bırakıyorum ipekler üstüne", "hatırla! iki yöne de uçtuğunu, uçabildiğini; dağıldığını!"...
Sihirkâr bir te'sir uyanır içimde. Şiir var iyi ki!
IV.
Baht-ı Siyah. İhsan Deniz'in İpekdili Şiir dizisinden yayımlanmış kitabı. 80 kuşağının özgün şairlerinden İhsan Deniz. Baht-ı Siyah, 22 bölüme ayrılmış tek bir şiir. "Dünyanın sesinden fırlayan bir kötülük buldum ben" diye başlıyor kitap.
V.
Mehmet Eyüboğlu. Ressam ve Şair Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun yazma sanatçısı oğlu. Tamamladı bir ömrü. Göğün direği yoktu. Olmayacak. Lakin nakıs olan gök değil. Biz kaldık nakıs olarak!
VI.
Kitap-lık dergisi Şubat sayısını Fernando Pessoa'nın Ophélia'ya Mektuplar'ıyla açtı. Dergâh dergisinin 229. sayısı, roman sahasındaki çalışmalarıyla bilinen Hakkı Özdemir'in bir yazısıyla başlıyor: "Olguların dışında, metinlerin içinde; tarih ve roman". Hece dergisinin 146. sayısı Kudüs'e armağan. "Her gece ay damlar Kudüs'e diyor" Hece. Türk Edebiyatı dergisi ölümünün 210. yılında Şeyh Galib'i ses sahibi kılıyor yeniden.
Sesler çoğalıyor sükutumuzla...
VII.
Ben ağzından şelale dökülen bir padişahtım
Kendi elimle fermanını yazdığım bestekârın
Mihriban nağmeleriyle yaşardım./ Şair Ömer Erdem.
Edebiyat namına 'pend'e mugayyer bir kelam etmek istemedim. Hülasamız 'peyam'dan ibarettir.
Biri ölür,
Birine divan kalır.
İnsan lâl ü ebkem ve meshur olur. Sırsa ayan eylediğimiz boynumuza fermân olur!
Allahuâlem!!!
En kötüsü ne biliyor musun? Bulup bulup yitirmek. Hiç, meyus bir aslan yüzüyle karşılaştın mı? Ya da pençesini avının sırtına atmak üzereyken onu kaçıran bir kaplanın düştüğü hayal yıkıntısıyla?