Çeşitli dillerde çeşitli nedenlerle çeşitli seslerin yutulduğunu biliriz. Genellikle yutulan sesler, vokal de denen ünlülerdir.
"Kahve altı"yı "kahvaltı" yaparken "e"yi yutup yok ederiz.
Bu yutma işinde daha da ileri gittiğimiz olur. "Pazar ertesi", "pazartesi" olurken iki ses, "e" ve "r" yutulmuş olur. "Eczahane"den çıkıp "eczane"ye giderken "ha"yı yolda bırakmış oluruz.
Bağrımızı yakan, beynimizi kurcalayan, gönlümüzü burkan, boynumuzu büken şeyler olurken, bağır'ın ı'sı, beyin'in i'si, gönül'ün ü'sü ve boyun'un u'su uçar gider. Bunu orta hece düşmesi adını verdiğimiz bir kurala bağlarız, esaslarını ortaya koyarız ama orada'n orda'ya, buradan burda'ya, şuradan şurda'ya giderken o kural ve o esaslar ya çiğnenmiş ya istisnaya maruz kalmıştır.
Hasan'ı "Asan" yapanlarımız veya "yılan"a "ilan" diyen rahmetli ninem, yazı dilini bilmeyen, ağız özelliklerini terk etmeyen kimseler sınıfından sayılır.
Buraya kadar verdiğimiz örneklerde yutulan seslerin ünlüler veya "h" ve "y" gibi ünlüye yakın sesler olduğunu görüyoruz. Oysa Halep'te -ve sanırım birçok Arap ülkesinde- kaf gibi kalın ve güçlü bir harfle gösterilen kalın ve kavî bir ses, bir ünsüz (konson) yutulabiliyor. Üstelik bu yutma işi hem kelime başında, hem kelime ortasında, hem kelime sonunda rahatlıkla yapılıyor. Böylece ortaya şöyle ifadeler çıkıyor:
- Ehve?
(Hizmetçi kadın, evin efendisine " 'Kahve' ister misiniz?" demek istiyor.)
"Elbî elbî..." diye inleyen şarkıcılar "kalbî kalbî..." demek istiyorlar!
Bir yerin yakın olduğunu söyleyen kişi "karîb"diyeceğine "'arîb" veya "erîb" diyor.
Bir dükkânda çaydanlık'ın adını sordum "İbrîk" dedi, "ibrîku'ş-şây" da olabileceğini ekledi ve bana bir çaydanlık gösterdi. Büyük olduğu için almadım. Yakınındaki başka bir dükkâna girip "ibrîk" isterken hemen anlayacağını umuyordum, anlamadı. Neden sonra, muradımı anlatmayı başardım. Anlaşamayışımız canımı sıkmıştı. Tezgâhın üstüne koyduğu çaydanlığı gösterip "Bu ne? Bunun adı ne?" diye sordum. "İbrî! İbrî!" dedi, o da kafı yutanlardandı.
Doğrusu Türkçede yutulmayan harf yok gibi bir durum var.
Millet beğenmediği harfi, heceyi yutuyor, yerine ağzına layık bir şeyler uyduruveriyor.
Kimi zaman yutmadan da uyduruveriyor...
Mesela, Memili'nin, Mehmet Ali olduğunu biliyor muydunuz?
İbrahim, İbiş'tir. İbrahim'in yutulmayan nesi kalmış?
Değil mi İbrahimciğim, selam...
Aman efendim
Varsın kafı yutsun insanlar
Hatta;
"e","r","i" ve bilcümle
Sesli ve sessizleri yutsunlar
Ama efendim
Hapı yutmasınlar
.
Her nekadar
Şifa içinse hapı yutmak
Genellikle ve
Umumiyetle
Derde dert
Eleme keder katıyor
Hapı yutmak
Tabii bence...
Arz ederim.