« Anasayfa | Künye | Arşiv 7 Mayıs 2024, Salı
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köşe
40PENCERE
Edeb Yahu
Nedret Kudret
Erdem Bayazıt Ey!

Gölgelik
Köksal Alver
Tek Söğüt

Dil Ağacı
İbrahim Demirci
Kafı Yutanlar

Kelimeler ve Şeyler
Abdullah Harmancı
Seni Ne İhtiyarlattı?

Mızrak ve İlmihal
Ahmet Murat
İmamın Hatırlanışı

Saksağan
Osman Özbahçe
Dünya Aklıma Yatmıyor

Şiir Çıkmazı
Mehmet Solak
Kimi, Nereye Götürür Şiir?

[ Edebiyat -> Kırkpâre ]

Ayrılık Rüzgarları / Ümit Fehmi Sorgunlu

01.04.2000 - 16:00

Şehirlerarası otobüs terminali o gün çok kalabalıktı. Etraftaki "En büyük asker bizim asker" sloganlarını duydukça tuhaf bir duyguya kapılıyor, tüylerim diken diken oluyordu. Az ilerde bekleyen babam, annem ve karıma baktım. Üçü de durgun, suskun ve üzüntülüydüler. Etrafımı çevreleyen arkadaş kalabalığından sıyrılıp, yanlarına gittiğim zaman, babam daha elini öpmemi beklemeden boynuma sarıldı. Sıcak bedenini vücudumda hissettim. Bir an kalp atışlarımızın birlikte çarptıklarını sandım. Boğazıma sarılan kollarından kurtulup ellerine sarıldım ve defalarca öptüm öptüm. O, sigaradan sararmış bıyıklarını, yanaklarımda öpücüklerle gezdirirken, köyden beri söyleyip geldiği tembihleri, kulaklarıma fısıldamaktan da geri kalmıyordu:

- Oğlum, parana mukayyet ol! Gittiğin yer peygamber ocağı, sakın namazını bırakma. Komutanlarına karşı saygılı ol. Bizleri de mektupsuz bırakma.

Her hatırlatmasında yaptığım gibi, itaatkâr bir şekilde:

- Olur baba, dedim.

Annemin ellerine eğildiğimde, babam kadar içine kapanık ve sakin değildi. Gözyaşlarını akıtarak, "Oğlum" diye sarıldı. O, hiç bir kokuya değişmeyeceğim, kendine has kokusunu ciğerlerimde duyduğum zaman, yüreğimin kafesini yırtarcasına çarptığını hissettim. Anaların ağlayışı bir başka oluyordu nedense. İçten, yürekten gelen bir nisan bulutunun boşalması gibi. Boynuma dolanan kolları beni sımsıkı sararken, diğer taraftan da elleriyle sırtımı sıvazlıyordu.

Kulaklarımın dibinde bağırarak söylediği "Aslanım, Mehmet'im, ben seni bu günler için yetiştirdim. Vatan seni bekliyor, yürü git ve sağlıcakla dön." sözleri yüreğinden kopup gelen duyguların tercümanı gibiydi. Bir gülü sevip, koklar gibi ellerini alnımda ve yanaklarımda gezdirdi bir süre.

Sıra Ayşe'ye geldiğinde, bakışlarım onun siyah gözlerinde donuklaştı. Kucağındaki yavrumla birlikte, babamların yanında bulunmasının verdiği utançla, en ufak bir sevgi belirtisi gösterememekten dolayı kaskatı kesilen bedeninde, yalnızca dudakları, ağlamaklı bir büzülüşle usul usul titriyordu. Eğer annemler olmasa, bir çocuk gibi içini çeke çeke, gözyaşlarını akıta akıta ağlayacaktı. Eğilip, alnına sessiz bir buse kondurdum. Sonra hiçbir şeyden habersiz, etrafına agucuklar dağıtan oğlumu öpüp sevdim. O taptaze bebek kokusu, içimin ta derinliklerine sindi. Oradan da zerre zerre bütün bedenime yayıldı. O an yüreğimin onlara doğru aktığını hissettim. Gün boyu unutmaya çalıştığım ve bilinç altına gömdüğüm Ayşe'den ve küçük yavrumdan ayrılmanın, belki de bir daha onları hiç görememenin getirdiği endişe ve korku yeniden belirginleşti, beynimi allak bullak etmeye başladı. Yavaşça:

- Mahmut'a iyi bak dedim. Hepinizi de Allah'a emanet ediyorum.

Hafifçe gülümsedi. Konuşmak istedi, ama kelimeler boğazında düğümlenip kaldı. Yüreğindeki yangını dışa vurmaktan korkar gibiydi. Köy çeşmesine giderken yolunu gözlediğim, koruluklarda buluşup koklaştığımız günler geldi aklıma. O zaman da içine kapanık suskun bir kızdı. Saatlerce susar, hiç konuşmadan beni dinlerdi. Üvey baba yanında sevgi ve şefkatten yoksun olarak büyümüştü Ayşe. Komşu evlerin çocuklarının babalarıyla konuşup gülüştüklerini görmemek için hep yanıma kaçar, sevgiyi bende arardı. O yüzden babamı, öz babasından ayırmamış, onun şefkatine sığınmıştı. Benimle evlendiği gün hayatındaki akşamların bir anlamı olmaya başlamış, her gün yolumu gözler olmuştu. Gelinliğini giydiği gün bir türlü saklayamadığı sevinç pırıltıları siyah gözlerinden taşıp, evin her tarafını aydınlatmıştı. Biliyorum ki bu ayrılık en çok onu üzecekti. Teselli için bir şeyler söylemek istedimse de başaramadım. Kendimi bir anda Salim'in omuzları üzerinde buldum. Arkadaşların devamlı söyledikleri "En büyük asker bizim asker" sesleri arasında, bulutların içinde gezer gibi oldum.

Hafif hafif esen rüzgar, onların içine ayrılığın ilk fidelerini serpiştirip, mahzun ve kederli bırakırken, beni de kaçınılmaz gurbetin kucağına doğru sürüklüyordu. Terminalin hoparlörleri otobüslerin az sonra kalkacağını söylediği zaman ancak inebildim omuzlardan. Çok az bir zamanım kaldığı için otobüse binip yerimi buldum. Pencere kenarına oturarak babamlara baktım. Esmer yüzü gerilmiş, elindeki sigaradan ha bire çekiştiriyordu. Ayrılığın gerdiği sinirlerini nikotinle gevşetmeye çalışır gibiydi. Birazdan arabanın hareket etmesiyle birlikte, kendini bekleyen bahçe işlerine, gün doğumuyla birlikte yeniden gömülecek, yokluğumun ilk acısını yüreğinde perde perde duyacaktı. Doğum esnasında ölen ablamın acısı onu iyice çökertmiş, vaktinden önce ihtiyarlatmıştı. Ablamın ölümünden sonra, her ikisi de (tek evlatları ben kaldığım için) üzerime daha çok düşmüşler, beni gözlerinin önünden ayırmaz olmuşlardı. Şimdi yokluğuma nasıl katlanacaklar bilemiyorum.

Annemse, bana teselli vermek ister gibi durmadan gülmeye çalışıyor, bir şeyler mırıldanıyordu. Neler söylediğini anlamıyordum, ama bana dua ettiğini de biliyordum. Çarşaflar içindeki kara yağız çehresi, yer yer kırışık alnını çevreleyen kalın kaşları ve ön dişleri dökük, çatlak dudaklarıyla tam bir Anadolu kadınını temsil ediyor gibiydi. Anam benim. Yirmi yılımın tek dayanağı, tek umudu. Uykusuz gecelerimi dolduran, korktuğum zamanlar ninnilerine sığındığım, cefakar kadın. Sen olmasaydın, ben kimlerden merhamet dilenirdim?..

Anamın hemen yanında duran Ayşe'ye baktım. Dudaklarının söyleyemediğini, buğulu siyah gözleriyle anlatmaya çalışır gibiydi. Sağ elimi, sol göğsümün üzerine koyarak tebessüm ettim. Bu aramızda bir şifreydi. Nişanlanmadan önce, onu bağda, bahçede, yolda gördüğüm zamanlar hep böyle yapar, ona olan sevgimi anlatır, kalbimin içindesin derdim.

Hafifçe gülümsedi. Yüreğime bir iğne batırılmış gibi titredim. İçim cız etti. O tatlı gülüşünü bir daha göremeyeceğim gibi bir duyguya kapıldığım ve gün boyu kafamdan bir türlü söküp atamadığım, yersiz düşünceler beynimi yeniden kurt gibi kemirmeye başladı. Bir an önce otobüsün hareket etmesini istiyordum. Çünkü bu acımasız girdaba daha fazla tahammül edebileceğimi sanmıyordum.

Nihayet otobüs hareket etti. Caddeler, sokaklar, arabalar ve insanlar, şehrin o gizemli labirentinde yavaş yavaş kaybolup gittiler. Yerlerini dağların, ovaların gittikçe ıssızlaşan susmuş karanlıklarına terk ettiler. Başımı cama yasladım. Yeni bir hayata ve bilinmeyen mecralara doğru hızla akıyordum.

Şehirlerarası otobüs terminali o gün çok kalabalıktı. Etraftaki "En büyük asker bizim asker" sloganlarını duydukça tuhaf bir duyguya kapılıyor, tüylerim diken diken oluyordu.  
MetinlerTümü »
» İkiz Yörünge Üstü Bir Cambazın Tek Seferlik Dansı / Mehmet Uğraş
» Durak / Suat Alan
» Meydan ve Kahvehane / Necip Mahfuz'dan Çeviren: Yusuf Sami Samancı
» Mutluluk Hastalığı / Necip Mahfuz'dan Çeviren: Murat Göçer
» Fazilet Mükâfâtı / Reşat Nuri Güntekin (Çevrimyazı: Elif Hafsa)
Edebiyat MasasıTümü »
» Geçen Ay Edebiyat: Kasım-Aralık 2009 / Elif Hafsa Katırcı
» Geçen Ay Edebiyat: Mart-Nisan 2009 / Elif Hafsa Katırcı
» Geçen Ay Edebiyat: Ocak-Şubat 2009 / Elif Hafsa Katırcı
» Geçen Ay Edebiyat: Aralık 2008 / Elif Hafsa Katırcı
» Geçen Ay Edebiyat: Ekim-Kasım 2008 / Elif Hafsa Katırcı
Türk Şiir AnıtlarıTümü »
» Şeyh Galib
» Taşlıcalı Yahya
» Ahmet Haşim
» Namık Kemal
» Mehmet Akif Ersoy

Yorum yazabilmeniz için üye olmanız gerekiyor. Üye olmak için tıklayın.

(Üye iseniz sayfanın en üstünde sağ tarafta yer alan kısımdan giriş yapmalısınız.)


Henüz yorum yapılmamış.

Üye Girişi
Kullanıcı adı
Şifre
Beni hatırla
Şifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantı (10.12.2013 - 17:25)
tek söğüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoş bir yazı (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
işte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELİF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!