« Anasayfa | Künye | Arşiv 26 Nisan 2024, Cuma
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köşe
40PENCERE
Edeb Yahu
Nedret Kudret
Erdem Bayazıt Ey!

Gölgelik
Köksal Alver
Tek Söğüt

Dil Ağacı
İbrahim Demirci
Kafı Yutanlar

Kelimeler ve Şeyler
Abdullah Harmancı
Seni Ne İhtiyarlattı?

Mızrak ve İlmihal
Ahmet Murat
İmamın Hatırlanışı

Saksağan
Osman Özbahçe
Dünya Aklıma Yatmıyor

Şiir Çıkmazı
Mehmet Solak
Kimi, Nereye Götürür Şiir?

[ Edebiyat -> Kırkpâre ]

Küçük Kız - Yarım Cümle / Hülya Doğan

20.11.2004 - 11:39

-bir küçücük kız çocuğu, bak duruyor orada, hâlâ-

Bir gün, ansızın, yani hiçbir sebep olmaksızın susuversem. Gökgürültüsünden korkan ve sağnak yağmurlarda, üşüyen bir kediyle paylaşan kuytu bir köşeyi, küçük ama yaşıyla ters orantılı bir şekilde duyarlı, tebessümünde kederi gizli, gözlerinde bütün mevsimler -en çok da sonbahar- bir küçük kız olsam diyorum.

Yağmur damlalarını indiren melekler, usulca yeryüzüne; küçük kızların küçük yüreklerine de üç avuç hüzün bırakıp giderlermiş eskiden beri. Bunu pek bilmezmiş zamanın büyükleri -bilseler de pek anlamazlarmış ya-. Onlar bilmeyedursun üç avuç hüzünle üç kat daha incelirmiş yürekleri yaşça küçük olanların. Sonra gözlerindeki mevsimlerin renkleri daha da belirginleşir; sarı daha sarı, yeşil daha yeşil, beyaz daha beyaz olurmuş. Üzeri tozlanmış yahut kirlenmiş ne varsa üç damla yağmurla / üç damla yaşla temizlenirmiş bu hengamda. Griyle gelen yağmur grileri alır gidermiş ve ağladıktan sonra parlayan gözler gibi parlak renkler kalırmış geriye.

*

Gri şehrime iniyorken yağmur delicesine. Ve ben çok yakıştırıyorken bu manzarayı şehrime. İçimdeki bu koşmak isteği, yalınayak. Bu yağmurda... Nereden çıktı diye sorgulamazken artık. Susmak isteyişim... Bu kaçmak isterken, kendimden mi yoksa kendime mi bilmeyişim... Bu süre içinde tek bilgimin, şu beni çok dinlemiş iğde ağacının altında ve şu bana çoktandır kırgın olan çiçeklerimin yanında, "yağmur sesinin kulağımdan çok ruhuma hitap ettiği"yken. Ve ben, yani o küçük kızlardan olduğunu sanan ama ruhundaki hassasiyeti zamana satan, hatalar karşılığı. Eski bir ahşap sandığa katlayıp kaldıran incelikleri -ki evvel zamanın küçük kızlarından işittiği-. Oysa ki, on dört zamandan beri incelikler bizzat yaşanarak aktarılırmış diğer nesillere. Bunu ve daha fazlasını da biliyorken...

Ben, bu yaralı ruhumla, yağmur altında, "doğrudan" konuşmayı beceremediğimi anladım. Ve dahi "miş"li cümleler kurmayı ne çok sevdiğimi de... Kabul ediyorum, birçok cümleyi de yarım bıraktım. Yüklemleri de sevmediğimi itiraf etmeliyim sanırım. Ama ben, yaralıyken bunca, bilemezken en çok bilmesi gerekenleri de, ve bazenleri kırgınken küçücük, nasıl kurardım kocaman ve apaçık bir cümleyi? Cümle ki, bize ta minicikken öğretildiği üzere bir iş, bir oluş ya da en azından bir hüküm belirtmeliydi. Oysa ben cümlelerime bunları yükleyecek kadar emin değildim kendimden. Hal böyleyken "miş"ler yetişti imdadıma. Ve ben de bir güzel saklandım onların arkasına, pervasızca. Çünkü bu sayede kurduğum cümleler hem benimdi hem benim değil. Bu sayede hem konuştum hem söylemedim. Yüklemsiz cümleler kurduğumda yani ki cümleleri yarım bıraktığımda onları tamamlayabilenleri, işte en çok onları sevdim. Bu yüzdendir küçük kızları... Yani kesin hükümler içeren cümleler kuramayanları... Daha büyümeyenleri... Yani o kendi küçüklüğünde büyük olanları... İşte onları... Çok sevdim. Ve onlardan biri olmayı çok istedim.

İşte bu yüzden bugünde, bu anda, içime çekerek o ezelden aşina olduğuma inandığım yağmur yemiş toprak kokusunu, ellerimi açarak semalardan yağmuru gönderene, onu yerde toprakla -ve de görünmezde hassas gönüllerle- buluşturana dualar ettim. Sonra... Sonra, sus"muş"um... Küçük bir kız olmayı dilerken...

-bir küçücük kız çocuğu, bak duruyor orada, hâlâ- Bir gün, ansızın, yani hiçbir sebep olmaksızın susuversem. Gökgürültüsünden korkan ve sağnak yağmurlarda, üşüyen bir kediyle paylaşan kuytu bir köşey  
KırkpâreTümü »

» Suç Bende / Deniz Işık
» Sesinden İçmek Senin / İnci Okumuş
» Gittin / Ramazan Özer
» Akasya Ağacı / Atilla Akın
» Son / Senem Gezeroğlu
EkstraTümü »

» Kaypak Yorgunluk / Mehmet Uğurlu
» Ne Mürid İsterim Ne De Mürşid (Üç Kitap, Üç Figür: Mevlana, Şems ve Kimya Hatun) / Mevlüt Uyanık
» Otuz İki Kısım Tekmili Birden İlhan Berk / Sıddık Akbayır
» "Renga" Üzerine / Nurullah Turan
» Tolstoy'un Ölüme Yolculuğu / Ferhat Uludere
Edebiyat MasasıTümü »
» Geçen Ay Edebiyat: Kasım-Aralık 2009 / Elif Hafsa Katırcı
» Geçen Ay Edebiyat: Mart-Nisan 2009 / Elif Hafsa Katırcı
» Geçen Ay Edebiyat: Ocak-Şubat 2009 / Elif Hafsa Katırcı
» Geçen Ay Edebiyat: Aralık 2008 / Elif Hafsa Katırcı
» Geçen Ay Edebiyat: Ekim-Kasım 2008 / Elif Hafsa Katırcı

Yorum yazabilmeniz için üye olmanız gerekiyor. Üye olmak için tıklayın.

(Üye iseniz sayfanın en üstünde sağ tarafta yer alan kısımdan giriş yapmalısınız.)


Toplam 1 yorum yapılmış. Yorumların tamamını görüntülüyorsunuz.

aglamaklı

çok duygulandım ...

nedm (14.08.2011 - 22:17)

Üye Girişi
Kullanıcı adı
Şifre
Beni hatırla
Şifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantı (10.12.2013 - 17:25)
tek söğüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoş bir yazı (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
işte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELİF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!