Havva'nın zihnine uzun zamandır bir husus takılmıştı. Ki beynini neredeyse çatlatacaktı.
"Evli olsa, bir sürü çoluk çocuk, koca belasıyla, ev işi/içi uğraş dur, sadece düş kur; çalışsa patronla... Kadınlar hep vs. vs... Onlar hep BEYlik düzende kapalı daire... Dışarı çıkamayıp, tellere takılan küçük sinek; yağ bağlayıp kapana takılan talihsiz inek... İnek bile değil, sütü olsa sağılırdı, dışarı çıksa yayılırdı; canına tak etse, kasaba gider, kıyılırdı. Evi otlağıydı, ailesi yazlığı, kaynanası kışlığı..." (Karşı komşu Duygu)
Kadınlığına yeni bir form getirmek gerekiyordu. "Klâsik ev kızı"... Biraz sert bir erkeklik yorumu, çağdaşlık durumu, kadının yeni konumu... Anânesine uydu da ne oldu sankii; gösterişli, şatafatlı bir koca mı buldu yanii...
"Unutmamak gerekir cinsiyetin dönüşkenliğini ve değişkenliği... Örnek almak gerekir bazı kadınların delişmenliğini... Anımsamalı, zamanın devingenliğini..." (Televizyondaki komşu, Duygu A.)
Hayır! Dışsal bir ameliyata hiç gerek yok; fakat ruhsal bir küçük işlem pekala mümkündü.
"Ne gelirse, duygusal yoğunluğumuzdan geliyor. Erkekler bizi hep can evimizden vuruyor. Telaşa kapılmamalı, kadınsı fazlalıkları atmalı, hegemonyayı kapmalı." (Basındaki D.A.)
"Gelenek dediğin cacık, erkekler yılancık; anana sorsan cık cık... En iyisi, arkanı dön ve çık. (Kadın dergisindeki Dert Ortağı, Hissî Abla)
Devrim yapamazsan, devrimcikler... Toz çıkarır belki bıyıklı velveleciler... Gene de, ille de koparırsın küçük kıyametler...
Söz gelişi, ninesininki gibi, erkeğin iki adım gerisinde süklüm püklüm bir yürüyüş değil de; kasabanın yarısı kendininmiş tavrıyla, posta koyucu bir hava... Dışarıda fosur fosur bir sigara, gün ortasında kahvede, Adem içinde bir bira... Erkeklere çaktırmadan değil de, dik açıyla bir bakış... Bacaklarını açarak yolun ortasından yürüyüş... Kimseyi kazımayış... Tınmayış... Yılmayış... Kıyafetlerde, hareketlerde uçsuz bucaksız özgürlük, egoizmde gürlük...
Savaş oldu; hüngür! Tırnağı kırıldı, hüngür! Erkek arkadaşı sert baktı, hava kasvetli, şimşek çaktı; falda tabut çıktı, Şaziment aşçıya kaçtı, Rosanna Fernando'dan ayrıldı; ona gene hüzün, sayrılık mı kaldı! HÜNGÜR!
Havva, gözyaşlarını kuruladı. Düşünmek bile moralini bozmuştu. Artık güçlenecek, meydanı er değil, dişi meydanı haline getirecekti. Herifleşecek, melemeyecekti.
Keyfe geldi. Şıngıllı ve şıngırtılı bir çığlık kopardı. Üst kattan, tavana hızlı hızlı vuruldu. Alt kattan egemen bir erkek, sunturlu bir küfür savurdu. Aslında, televizyonda oynanan maçın kalecisineydi hıncı. Ama Havva'nın kelebek duyargaları, hissetti adamın yüreğindeki kesif basıncı. Boş bulunan Havva, meçhul bir geleceğin korkusuyla bir ceylan ürkekliğiyle sıçradı, kuş yüreciği bunaldı, kuzu ciğeri uzak bir akrabanın ölmüş kuzenine yandı. Terledi, öldü bitti gitti; bir yandan da yatışmak ve zayıflamak için iki litre su içti.
...
"Duygusal yoğunluğu kırmalı. Kalbin zırlamamalı. Aşkın gündelik, yaşamın eğlencelik, düşüncelerin çerezlik olmalı. (Derin Felsefeci, erkek komşu, ERDuygu)
Artık saygın bir kişilik edinecek, dişiliğini erkeklikle dest-i izdivaç ettirebilmek için, his artıklarını, artılarını tımarlı hale getirecekti.
Tüm bunlar, kadınlık tarafında bir hasar meydana getiriyor, yüreğinin bir tarafı bu -zorba, haşin, kaba, hoyrat, egemen- (Öyküde feministlerin yazdığı kısım) yaratıklara benzemeyi; en azından kadınlığın bir üstü mertebeye çıkmayı arzu ediyordu.
Küçük adımlar, büyük ilerlemeleri, kişilik yapılanmalarını meydana getirirdi. Bir yerden başlamalıydı. Başlamak, gerekli ruh halini de piyasaya çıkarırdı.
Evvela deri bir kıyafet edindi. Sokaklarda bıçkın bir delikanlı gibi yürümeye çalıştı. Mankenler nasıl yürürdü, bebeler elinden tutulup adım attırılırdı, cambazlar ip üzerinden, inançlılar Sırat köprüsünden nasıl geçerdi. Talimle...
Aslında cebinde 33'lük bir tesbih bulundurmak da hiç fena sayılmazdı.
"Koca bulamadığından mı ne, sana bir haller oldu. Bari, Allah'ın adını an." dedi, dini bütün anne.
Sokağa kendini zor attı.
İlk denemede adamın biri çok kötü bir laf attı. Havva hanım kulaklarını dibine kadar kızardı, eli ayağı birbirine dolaştı. Derhal geri çekildi. Allahım, ya adam evine kadar takip etseydi. Soluk soluğa kaldı. Elbisesine büyük bir sinirle baktı. Garanti, koyun derisiydi.
Aksi gibi erkeklik dersi veren okul yoktu. Babalık, kocalık vardı; mafyanın vardı; uzak ellerde büyücülük okulunun bile olduğu söyleniyordu. Fakat erkeklik mektebi yoktu. Acaba saydıklarının hepsine birden mi devam etseydi? Ortaya çıkacak karışımı düşününce güldü. En iyisi hayat mektebine devam etmekti.
"Mendebur, obur, etobur, hayta, kalın kafalı tahta!" (Allah kahretsin, öykünün düzenini gene Duygu/lar bozdu.)
İlk etapta silahlanmalıydı. Önce bir çakı tedarik etti.
İlk söz atma durumunda önce afalladı, yaşlanmaya başladığı için epeydir fark edilmemişti; eskisi kadar laf atılmıyordu. Bozuldu, ne yani Mezopotamya döneminden kalma bir genç kız değildi ya. Fakat hafif biri gibi de görülmemeliydi.
Sonra ayılıp, deli gibi çantasını karıştırmaya başladı. Ruj, mendil, pudra, anahtarlık, cüzdan... İstemediği her şey karşısına çıkıyordu. Buldu! Bu defa, telaşeden bıçağı açamıyordu. Açtı ve parmağını kesti.
"Zannederim. Son yüzyılın harikalarından. Fekat duyduğuma göre, erkeklerin kimyasını fena halde bozuyormuş."
Gelip geçenler yüzüne garip garip bakıyordu.
Derken eline bir sprey geçti. Hiç yoktan iyiydi. Nedense adam, büyük bir centilmenlikle onun karşı hareketlerini bekliyordu. Adamın yüzüne spreyi tutup fışkırttı. Fakat sprey sürekli fıslıyordu. Üstelik saldırgana hiç bir tesiri olmadığı gibi adam yardım teklifinde bulunmuştu. Rezil olmuştu.
"Adem'in eğe kemiğini estetik ameliyatla düzeltiip, yeni kadın tipi yaratacağızzz." (Reformcu dindar komşu, Duygu Dişi Kaplan Aga)
Bir boksör gibi yumruk atma denemelerine girişti. Ancak yumruğu ters tarafından tutuyormuş. Uzakdoğu sporlarına gitti, yüreği götürmedi.
Biçki dikiş kursu en iyisiydi. Kurssa kurs...
Evvelce bilek güreşinde falan erkekleri nasıl yendiğini hatırladı. Sonra fena halde yanıldığını komşunun beş yaşındaki veledine yenilince anladı. Demek numara yapan erkekler de vardı.
"Yalancı! Sahtekar! İki Yüzlü! NaBEKÂR!" (Duygu/ların başarısız isyan denemesi)