Turgut Cansever: "Kuleler, insanlığın içine düştüğü gurur ve yanılgıların eseri"
22.02.2006 - 00:48
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından geleneksel olarak verilen 'Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne, 2005 yılında mimarlık dalındaki çalışmaları ile Doç. Dr. Turgut Cansever layık görüldü. Biz de bu vesileyle ünlü düşünce adamı ve mimar Turgut Cansever' in yayımlanmış bir röportajından bu kısa alıntıya yer veriyoruz.
Kültürel değerlere verdiğiniz önemin 'Kültür ve Sanat Büyük Ödülü' ile taçlandırılması karşısındaki hislerininizi gözlerinizdeki pırıltının dışında tanımlasak?
Tabii, Bakan ve Müsteşar Bey şahsen arayarak sevindirdi beni. Kültür meselesinin şehir ve mimariye etkisi tamamen gündem dışında tutuluyor sanıyordum. 'Demek söylediklerimizi duyanlar varmış.' dedim kendi kendime. İki asırlık bir kültürel yöneliş yanılgısının bedelini ödediğimiz şu günlerde, değerlerimizin derinliğine benden başka önem verenlerin de olduğunu gördüm.
Sözünü ettiğiniz iki asırlık kültürel yöneliş yanılgısını biraz açar mısınız?
Türkiye'deki kültürel yöneliş yanılgısı çok eskiye dayanıyor. Tanzimatçılardan daha öncelere, III. Selim dönemine. Sadelik, incelik, vakar gibi büyük asri değerlerimize, Lâle Devri ile beraber Batı'nın barok ve rokoko özentisi karışmaya başlamış. Osmanlı sanat iradesini devam ettiren Sinan'ın talebelerinin son eserlerinden sonra Fransız saray hayatının yüzeysel zevkleri ilericilik diye ülkeye geliyor. İthal edilen şeyler asri değerlerimizle kıyaslanamayacak kadar süfli halbuki. III. Selim'e kadar şehirlerimizin bir meselesi yok, ama 19. yüzyıl Osmanlı entelektüelleri doğru düşünme yeteneğini kaybediyor. Neden kaybettiklerine gelince, "Bir kavmi şerre düşmedikçe helak etmeyiz." diyen ayet-i kerimeye bakmamız gerekiyor. Versailles önemli, Topkapı önemsiz sayılıyor. Düşünce sisteminde başlayan çözülme mimariyi de çöküşe sürüklüyor.
Peki bu çöküşün önüne geçmek için ne yapılmalı?
Mimarideki yanlışların temeli, düşünce siteminin bozulmasının maddi alana yansıması. İnanç ve ahlaki değerlerin kaybı da düşünce sistemindeki bozulmanın arkasında yatan gerçek. Meselelerin tartışılmaya başlanması lazım. Soru sormaktan 'soruyu soran, cevaplayan, ümmete öğreten ve ilk üçünü takdir eden' fayda görür. Ben soruyu sormaya çalıştım. Toplumun müsaade verdiği küçücük alanda bir şeyler yapmaya çalıştım. Bayındırlık Bakanlığı kadroları ile hiç geçinemedik ya neyse...
'Kültürel kirlenme Türk mimarisinin en büyük sorunu' diyorsunuz. Teknolojinin getirdiği bir kirlenme mi bu? Yani yapılan, yapılmak istenen yeni binalar mı sorun?
Dünyada kültürel çeşitlilik kaçınılmaz. Farklı tarih ve kültürel kökenlerden gelen toplumlar farklı yaklaşımlara sahip. Ama insanın vazifesi dünyayı güzelleştirmektir. Dünyaya en büyük müdahale yapılarla olduğuna göre mimarların görevi dünyayı güzelleştirmek. Amaçların berrak bir şekilde belirtildiği çağlar kayboldu, ahlaki amaçlar unutuldu. Bizden sonra yaşayacak insanların da dünya üzerinde hakkı var. Basit konfor ve menfaat meselelerimizle gelecek nesilleri bu haklardan mahrum ediyoruz. Esas takıldığımız fikrî ve manevi engeller. Kuleler insanlığın içine düştüğü gurur, para gibi yanılgıların ürünü. Ortaçağ Avrupa'sında sadece rahipler mimarlık yapabiliyor. Yeryüzü ile oynanıyor sonuçta.
KAYNAK: Zaman Gazetesi, 01.01.2006
Turgut Cansever Kimdir?
Turgut Cansever 12 Eylül 1921'de Antalya'da doğdu. DGSA Yüksek Mimarlık Bölümü'nden 1946'da mezun oldu. 1951'de kendi mimarlık bürosunu kurdu. Bu tarihten sonra çeşitli devlet kademelerinde de görev aldı. Ankara Türk Tarih Kurumu binası, Bodrum Ahmet Ertegün Evi yenilemesi ve Demir Turizm Kompleksi ile üç kez Ağa Han Mimarlık Ödülü'ne layık görülen Cansever'in uygulanan diğer eserleri arasında; Çengelköy Sadullah Paşa Yalısı restorasyonu, Karatepe Açık Hava Müzesi, Salacak Çürüksulu Ahmet Paşa Yalısı, Bodrum Sualtı Arkeoloji Enstitüsü ve Bağlarbaşı Türkiye Diyanet Vakfı İSAM binası yer alıyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından geleneksel olarak verilen 'Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne, 2005 yılında mimarlık dalındaki çalışmaları ile Doç. Dr. Turgut Cansever layık görüldü.
Bana göre,Hassa mimarlar Ocağının bu yüzyılda yaşayan muadili Turgut Cansever hocayı biliyor olmanın mutluluğuyla karışan ,henüz canlı sohbetinde bulunamamış olmaktan kaynaklanan üzüntümü paylaşarak başlamak istedim sözlerime.
Turgut Canseverhocamız,İslam mimarisinin, dolayısiyle bu mimariyi aşkın şekliyle çözümleyip vücudagetiren Osmanlının;insan ölçeği ve fıtratıyle orantılı(daha uygun ifadeyle,uyumlu)mimari tasavvurunu,hayranlık uyandıran bir seziş ve tesbitle anlatır.
MUHTEŞEM bir mimari mirasına sahip bizlerin,son derece basit ve ruhsuz kulelerle, gökdelenlerle dolu topraklarda yaşama sevdasını anlayamıyorum.Elbette ki birçok işlevi olan bu tip binalar daha farklı inşa edilebilir;dünyaya söyleyecek başka sözümüz olmalıdır.Kendimdeki ruh halimi gözlemlediğim kadarı ile söyleyebilirim,bu kulelerde gezerken kendimi unutup kendimden uzaklaştığımı hissediyorum.Yapılmak istenen tam da budur sanırım;"Gel giraz da sen oyalan"diyerek,sanal ve aldatıcı mutluluklarla dolu yollarda uyutmak