Bu ayla birlikte seni acılı bir serüveni incelemeye davet edeceğim.
Kitapla ilgili fuzuli çemberler çizmek ya da kitapların bir türlü içine girmeden bitmez tükenmez yorumlar yapmak denilince her ne kadar bir süre sonra aklına Esma gelecekse de bunu yapmak zorunda olduğumu hissediyorum.
Neden dersen kendimi bunu yapmaktan alıkoyamadığımı itiraf etmeliyim. Ceviz, atmosfer, köpük kelimeleri sende neler çağrıştırıyor bilmiyorum ama benim serüvenimi anlatıyor. Dolayısıyla sana bir kitap tavsiye edemediğim şu köşeden yine de kitaplara ait yazılar yazıyorum. Bir gün onu da belki yapabilirim umuduyla. Lütfen hakkımda kötü düşünme ve kitaptan kafanı kaldırdığında ve internette tık tık yaptığında kitaplarla ilgili bu gibi meseleleri de ele almaya yazgılı site editörlerini de düşün. Katıl bana, önemine yazdıkça ve okudukça karar verilen bu yolculukta yoldaş ol.
Bunları sana yazıyorum çünkü her yazıya başladığımda sayısız soruyla zorlu bir yolculuğa çıkacağım. Ayrıca artık hem hava sıcak, hem kitapla ilgili sorularım artıyor, hem de heybemde bir sürü ihtimal birikti, paylaşma vaktidir...
Konu nedir? Kitapların serüvenleri.
Serüvenlerini önceli sonralı anlatıyorum diye kızma. Konuları önceden sıraya dizilmiş yazılar yazmıyorum ki. Bu ayın konusu da kitap ekleriyle ilgili.
Farklı periyotlarla çıkan kitap eklerinden birisine nerede ne zaman rastlasam aklıma bir sürü okuma sorusu geliyor. Aklıma gelen başıma da geliyor. Başıma gelen tecrübe oluyor. Tecrübeyi de aktarmak vazife oluyor. İşte bu sebeplerle bu ay kitap ekleriyle ilgili yazıyorum. Eklere kitap nasıl seçilir? Kimler hangi kriterlerle yazarlar? Yazanlar okunur mu? Kitap tanıtım yazıları özellikle de eklerdekiler, kitabı tarafsız bir duruşla anlatabilir mi?
Bunlar ilk sorulardı... ama bunların hemen arkasından aslında daha önce de sormayı unuttuğum başka sorular olduğunu fark ettim. Mesela eklere kitaplar nasıl gider?
Bu meselenin aklıma gelmesinin tesadüfi olup olmadığını ve eklere bakışımı etkileme miktarını anlamak için yaptığım küçük bir araştırma vahim sonuçlarla karşılaşmama neden oldu. Eklere kitap seçmenin ve seçimi kazanmanın gerçek birer meslek alanı olduğu söylemek bilmiyorum çok mu iddialı olur ama bu işin her ay yaşanan ciddi bir stres olduğu aşikar.
Bu konuyu geniş ele alacağım. Şimdi sadece bir hayal kuralım.
Matbaalardan çıkan kitaplardan birer adet seçip bir kamyona yüklediğini ve bu kamyonu kitap ekinin çıktığı gazetenin önüne boşalttığını düşün. Böyle bir hayal kurduğu için lütfen bu yazının yazarını da kitaba saygısızlıkla suçlama. Kitabı kamyona yüklemek ve gazetenin önüne yığmak saygısızlık değil. Gerçek bu! Sadece kamyonla değil de kargo kamyonlarının küçük parçaları olarak ya da elden ele gönderilen yeni çıkanlar olarak ya da o da yetmedi bilgisayardan çeşitli şekillerde gönderilen bilgiler olarak düşünürsek yeni çıkanları ciddi bir kafa karışıklığına yol açacak kadar fazlalar. Ne yazık ki her ay kamyonla kitabın çıkması onların eşit şartlarda olmalarını getirmiyor. İşte bildiğiniz dünya hali zuhur ediyor doğar doğmaz. Kadersizlerle doğuştan şanslılar ayrımı. Daha matbaadan çıkarken onları karşılıyor, dünyanın zıtlığı.
Şimdi de hemen yerini değiştir ve onları karşılayan olduğunu düşün. Herkes adını çağırıyor ve sana kitap veriyor. Tasnifleyen, yazgılarını belirlediklerine inanan/inanmayan, haklarında yazma, yayınlama, yayınlamadıkları hakkında açıklama yapma, bir süre sonra açıklama yapamadıkları için nefes alıp verdikleri hakkında bir-iki hafta süreyle haber alınamaz hale gelen kişilerden olduğunu düşün. Herkes sürekli seni arıyor ve kitap gönderdiğini alıp almadığını soruyor. Sonra da kitabın önemini anlatmaya başlıyor ve mutlaka bu ay yayınlanmasını istiyor. Ne stres! Kitap okumanın, yeni çıkanlara ilk sahip olmanın, ilk yorumları belirlemenin zevkinin yanında gelen bedel! Of, yazarken yoruldum. Çok mu büyüttüm gözümde acaba ilk soruları. Soru dağı altında kalacağım ben bu gidişle.
Diyorduk ki kitaplar kolkola girip kitap eklerine doğru yürüdü, hepsi birer hediye görünümünde kitap eki çalışanının masasına ulaştı. Onları ordu gibi göremeyiz. Bir kütüphane de değiller, en azından ilk amaçları asla kütüphaneye kaldırılıvermek değil. Hepsi kendilerini biricik kabul etmeleri ve öne çıkmak için hırslanmaları gereken bir misyondalar. Kimi renklerini gösteriyor, kimi yazarını işaret ediyor, kimi yayınevi logosunu yeterli buluyor, kimi sayfalarını sayıp sürekli yeterli miyim diye düşünüyor. Kimi konusunu açık ediyor, kimi gizemiyle etkilemeye çalışıyor. Bu arada tabi kendini değerli görmeyip masanın bir yerlerine çekilenler de var.
Kimbilir başlarına ne gelecek...
Onları düşünerek uyuyacağım bu akşam. Daha fazla vaktini almıyorum, yine yazarım.
Görüşmek üzere...
Farklı periyotlarla çıkan kitap eklerinden birisine nerede ne zaman rastlasam aklıma birsürü okuma sorusu geliyor. Aklıma gelen başıma da geliyor. Başıma gelen tecrübe oluyor. Tecrübeyi de aktarmak vazife oluyor. İşte bu sebeplerle bu ay kitap ekleriyle ilgili yazıyorum.
"Kadersizlerle doğuştan şanslılar ayrımı. Daha matbaadan çıkarken onları karşılıyor, dünyanın zıtlığı."
Çok güzel ifadeler var yazınızda. Güzelliği "Yaşadıklarımı İfade etmesinden" de kaynaklanıyor. İlk kitabımda yaşadığım (Bir sürü hata arasında) sizin yazdığınız parametreler de önemli yer tutmuştu. Nasip olur da şu anda görüştüğüm yayın evinden 2.(İlk öykü)kitabım çıkarsa, bu yazıda okuduklarımın endişesi içimde olacak.
Saygılarımla
Şair-Öykü Yazarı : Ahmet Ünal ÇAM