« Anasayfa | Künye | Arşiv 16 Ekim 2024, Çarşamba
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köşe
40PENCERE
Kulak Arkası
Nurullah Turan
Birkaç "Bir"

Bolâhenk
Ahmet Çalışır
Mevlevî Âyini: Türk mûsikîsinde bir form

[ Müzik -> Müzikal Sohbetler ]

Daniel Barenboim: İçimdeki Çocuğu Merakımı Canlı Tutarak Yaşattım

Serhan Yedig

04.07.2009 - 20:46

İsrail'de uygulanan Filistin politikalarının yılmaz muhalifi, Filistin'in "onursal vatandaşı", iki ülkenin gençlerini buluşturan Doğu Batı Divanı Orkestrası'nın kurucusu, Beethoven'in sonat ve konçertolarının iddialı yorumcusu Daniel Barenboim 2009 İstanbul Müzik Festivali'ne 30 Haziran'da La Scala Filarmoni'yle katıldı. Daimi şefliğini yaptığı orkestrayı yönetti, ayrıca Beethoven'in 3. Piyano Konçertosu'nu yorumladı. Kısa bir görüşme için mayısta peşine düştüğümüzde, New York'ta New York Filarmoni'yle Mahler Senfonileri Haftası'nı gerçekleştiriyordu. Haziranın ilk haftasında Viyana'da Viyana Filarmoni'yle verdiği yaz konseri sırasında yakalamayı başardık. Sahneye çıkmadan sorularımızı cevaplarken "İstanbul'dan Yaşam Boyu Başarı Ödülü aldığım için çok mutluyum" diyordu.

Yeni kitabınız "Müzik Zamanı Hızlandırır"da sessizliğin müzikteki önemini vurgulamışsınız. Kimi zaman sessizlik en yüksek sesli melodiden daha etkilidir, diyorsunuz. Ne zaman, nasıl keşfettiniz sessizliğin önemini? Zaman içinde sessizliğe bakışınız nasıl değişti?
Çok küçük yaşlarda, babam, müziğin iç ve dış bağlantılarına dikkatle bakma alışkanlığı kazandırmıştı. Ses ve sessizliğin müziğin ögelerinden biri olduğunu gösterdi bana. O da piyanistti. Birlikte çalışırken adeta sessizliği çalardık müzik gibi. Elimizi tuşlardan kaldırıp, beklemekle yetinmezdik. Bu dönemde sessizliğin, müziğin bir parçası olduğunu net olarak öğrenmiştim. Sonraları, sanırım 20'li yaşlarımda, sessizliğin anlatımcı özelliğini fark ettim. Burada en önemli nokta şu: Bana, müziğe çok boyutlu ve sorgulayıcı bakma alışkanlığı çok küçük yaşlarda kazandırılmıştı.

Eğer müzik sizin söylediğiniz gibi, kısıtlı imkanlarla illüzyon yaratma sanatıysa, görsel ve işitsel teknolojinin bu kadar geliştiği bir çağda akustik çalgılarla, izleyiciyi etkileyecek illüzyonlar yaratmak hâlâ mümkün mü?
Evet müzik bir illüzyon sanatıdır, çünkü doğa kurallarına meydan okur. Hatta bazılarını alt eder. Teknolojik gelişmeler müziğin temel üretim biçimini değiştirmedi. Müziği milyonlarca dinleyiciye ulaştırmayı kolaylaştırdı sadece. Çağdaş müziğe etkisinin olup olmayacağını zaman içinde göreceğiz. Şimdiden bu konuda net bir değerlendirme yapmak mümkün değil. Fakat böylesine gelişkin teknolojik imkanların bulunması bile başlıbaşına harika bir şey. Mesela başka yoldan erişemeyeceğim kayıtları sunan YouTube'e şükran borçluyum. Birkaç gün önce birileri YouTube'de Arturo Benedetti Michelangeli'nin 1940'lardan kalma konser görüntülerini izlediğini söyledi. Ben de internete girdim, izledim. Harika bir şey bu.


17 yıldır Avrupa ve Amerika'nın önemli orkestraları konuk şef olarak yönetiyorsunuz. Sizi daimi şef olarak sadece Paris, Berlin, La Scala gibi opera orkestralarında görüyoruz. Bu zorunluluktan mı kaynaklanıyor yoksa sizin tercihiniz mi? Eğer sizin tercihinizse neden?
Opera orkestraları, diğerlerinden çok daha büyük oranda doğal esnekliğe sahip. Çünkü opera bu esnekliği gerektirir. İyi bir opera orkestrası, besteciler konusunda çok daha geniş deneyime, bilgiye sahiptir. Örneğin Mozart'ı ele alalım. Senfoni orkestrası, bestecinin senfonilerini, konçertolarını birkaç seranadını bilir. İyi bir opera orkestrası, bunların yanı sıra Mozart'ın operalarını, librettolarıyla müziğini karşılaştırmalı olarak bilir, Mozart'ı daha derinlemesine tanır. Mozart'ın dışında opera ve senfoni besteleyen diğer besteciler için de aynı şey sözkonusu. Bir orkestra müzikçisi için en ideal mekan Berlin Devlet Operası Orkestrası (Staatsoper) gibi, opera, senfonik müzik ve oda müziği konserleri veren bir orkestrada çalışmak.

Operada, opera orkestralarıyla uzun yıllar şef olarak çalışmak müziğe bakışınızı, piyanistliğinizi nasıl etkiledi?
Opera metin ile müziği birleştiren bir sanat. Opera müzikçiye farklı ögeler arasındaki bağları kavrama konusunda tecrübe kazandırıyor. Somut bir örnek vereyim: Sadece senfonilerini, konçertolarını çaldığınızda Mozart'a bakışınız belirli sınırlar içinde kalıyor. Fakat Figaro operasını biliyorsanız önünüze Mozart'ın müzikal dünyasına yansıyan çok sayıda öge çıkıyor, bunların birbiriyle bağlantılarını görüyorsunuz: Sosyal sınıflar, aralarındaki çatışmalar, erotizm... Bunun yanı sıra normalde Mozart'ın müziğinde göreceğinizi sanmadığınız, kıskançlık, nefret gibi ögelere rastlıyorsunuz. Tüm bunların ötesinde opera bir piyanist için çok önemli. Şarkı söylemedeki doğal akıcılığı net olarak görebiliyor.

Müzik Entelektüel Uğraş Olmaktan Uzaklaşıyor
Beethoven'in tüm piyano sonatlarını 50 yıl sonra yeniden yorumladığınız resital dizileri, video kaydı son iki yılda çok konuşuldu. Bu konudaki bir röportajda, kayıtlar arasındaki farkı değerlendirirken "O zamanlar harika çocuktum. Harika gitti, çocuk kaldı" diyorsunuz. Ölümcül rekabetler, amansız çatışmaların içinden geçip içinizdeki çocuğu nasıl korudunuz?
Bu işin sırrı merak etmek. Merak etme dürtüsünü canlı tutmak. Merak ettikçe daha çok öğreniyor insan; dünyayı, kendisini, ruhunu... Merak, çocuğu çocuk yapan nitelikleri ileri yaşlarda da yaşatmayı sağlıyor.

Müziğin entelektüel uğraşlardan soyutlanmasından şikayet edip, "Goethe'yi hiç okumayan bir solist nasıl Beethoven çalabilir" diyorsunuz. Dünya sahnelerinde Goethe'den çok spor otomobiller, bilgisayar oyunları, dünya borsalarıyla ilgilenen solistler artıyor. Orkestra şefi olarak bu solistlerle karşılaştığınızda ne yapıyorsunuz, solist seçme lüksünüz var mı?
Piyanist Arthur Rubinstein, Cervantes'i İspanyolca, Dostoyevski'yi Rusça, Voltaire'i Fransızca orijinal metinden okurdu. Geçmişte müzik başlıbaşına bir kültürdü. Şimdilerde uzmanlık alanına dönüştü. Bahsettiğiniz türde solistlerle pek karşılaşmıyorum. Şikago Senfoni'nin daimi şefiyken çok sayıda konser yönetiyor, solistlerle çalışıyordum. Fakat son yıllarda çok sınırlı orkestra konseri veriyorum. Bunların çoğu solistsiz. Nadiren solistlerle karşılaştığımda da bu tür sorunlar yaşamıyorum.

"Divan Orkestrası'ndaki Türklerin Sayısı Arttı"
Üç yıl sonra hayatınızda yeni bir döneme giriyorsunuz. 70'li yaşlarınız için en önemli hedefiniz, planınız?

Zor bir soru doğrusu. Uzun erimli planlar yapacak kadar zamanım yok ne yazık ki. Sadece Doğu Batı Divanı Orkestrası'yla yeryüzündeki tüm ülkelere gidip konser vermek istediğimi söyleyebilirim. Lübnan, Suriye, Ürdün, Mısır, Filistin ve İsrail'de konserler vermek istiyorum. Bence yaptığım en önemli iş bu orkestra. Biliyorsunuz üyeleri farklı ülkelerin müzikçileri. Projenin gerçek boyutları, amaçları, tüm üyelerinin ülkesinde konser vermeyi başardığımızda gerçekleşecek. Bunu henüz gerçekleştiremedik. ABD Başkanı Obama'nın Mısır'da yaptığı konuşma bana bu açıdan umut verdi. Diğerlerinin varlığını kabul etmek, acılarını fark etmek, iletişim kurmak için çaba göstermek gibi kavramlara vurgu yaptı. Belki bu yaklaşımın vurgulanması, Ortadoğu için yeni bir fırsatın başlangıcı olur.

2006'da Doğu Batı Divanı Orkestrası'yla İstanbul'a geldiğinizde tek Türk müzikçi çellist Orhan Çelebi'ydi. Orkestradaki Türklerin sayısı arttı mı?
Sayıları üçe yükseldi. Şu anda birer keman ve viyolacımız var. Türk kornocumuz ise hasta.

Bu orkestraya katılmak isteyenler size nasıl ulaşabilir?
Web sayfama mesaj gönderebilirler.

Klasiğin yanı sıra caz ve tango albümleri yayımladınız. Oğlunuzla bu çalışmaları bir adım daha ileri götürmeyi düşünüyor musunuz?
Hayır, şimdilik böyle bir çalışma düşünmüyorum.

Oğullarınızla birlikte herhangi bir müzikal çalışma yapıyor musunuz?
İki oğlum var, biri klasikle ilgileniyor, diğeri hip-hop'çu... Hip-hopçu olanla da zaman zaman müzik üstüne sohbet ediyoruz. Şimdilik ortak çalışma yapmayı düşünmedik. Belki gelecekte bir gün olabilir. Kim bilir?

İstanbul'da seslendireceğiniz Beethoven'in 3 Piyano Konçertosu'nu yaklaşık 40 yıl önce Otto Klemperer'le kaydetmiştiniz. Herhalde en az 50 yıldır bu eser repertuvarınızda. Zaman içinde konçertoya bakışınızda ne gibi bir değişim oldu?
Geçmişi düşünmeyi pek sevmiyorum. Bugün üzerine düşünmeyi de... Geleceğe bakıyorum. Sürekli dönüşüm içindeyiz, hayat sürekli dönüşümde. Beethoven'in piyano konçertosu gibi bir esere çalışmanın sonu yoktur. Ömrünüzün sonuna kadar, her yıl yeni bir şeyler keşfeder, yeni bir şeyler öğrenirsiniz. Her konserde, geçmişte fark etmediğiniz en azından küçük bir ayrıntı keşfedersiniz. İstanbul'a geleceğim, ödül alacağım, Beethoven çalacağım için gerçekten çok sevinçliyim.

"Kıtaların, kültürlerin kesiştiği İstanbul'da ödül alacağım için çok mutluyum"
Bu yıl, size ilk kez Viyana Filarmoni'nin yeni yıl konserini yönetme onurunun verildiği, BBC'den tüm dünyaya canlı yayımlanan konserde hiç beklenmedik bir konuşma yaptınız. İsrail'in o günlerde Filistin'de başlattığı, dünyanın izlemekle yetindiği kanlı operasyonu gündeme getirdiniz. Herhalde bu tavrınız muhafazakar Viyanalıların tüylerini diken diken etmiştir. Sahneden indikten sonra sizi şaşırtan olumlu ya da olumsuz tepkiler aldınız mı?
Politika yapmadım, sadece barış dileğimi dile getirdim. Sadece olumlu tepkiler aldım. Çok sayıda kişi aradı, tebrik etti. Hepsi bu. Çok olumsuz ve şaşırtıcı bir tepki gelmedi.

Sanırım müzikal kariyeriniz açısından Rus ruleti olarak değerlendirilebilecek bir başka olay, geçen yıl Filistin'in çabalarınızdan dolayı sunduğu onursal vatandaşlığı kabul etmenizdi. 10 yıl önce Edward Said'le birlikte, iki toplum arasında köprü kurma amacıyla başlattığınız çalışmalarda ciddi krizler yaşandı, tehlikeler atlattınız. Vatandaşlık haberi size ulaştığında ilk aklınıza gelen hangisiydi, içerdeği riskler mi, atlattığınız tehlikeler mi?
O anda sadece çok mutlu olduğumu hatırlıyorum... Haberi New York'ta, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın göreve vedası nedeniyle verilen özel konseri yönetirken aldım. Hatta Başbakan Tayyip Erdoğan'la da tanışmıştım bu konser sırasında. Konserden sonra Filistin'in BM temsilcisi, vatandaşlık kararından bahsetti. Hatta, İsrail'in BM temsilcisi de yanımızda duruyordu. "Filistin'de eğitime yaptığınız katkılardan dolayı size onursal vatandaşlık vermek istiyoruz, kabul eder misiniz" diye sordu. Ben de, bundan gurur duyarım, dedim. Çok sevdim. Filistin'i müzikle buluşturma çabamın Filistinliler tarafından takdir edilmesi sevindiriciydi. Doğrusunu söylemek gerekirse, riskleri ya da olası getirileri üzerine hiç düşünmedim.

Dolabınızdaki yedi Grammy, Wolf Ödülü, RPR Altın Madalyası'nın yanına İstanbul Festivali'nin 2009 Ömürboyu Başarı Ödülü geliyor. Bu ödülün diğerlerinden farkı olacak mı sizce?
Çok mutluyum... Hayatımda sadece bir kez, 2006'da Doğu Batı Divanı Orkestrası'yla İstanbul'a geldim. Fakat Avrupa ile Asya'yı birleştiren bir şehirle karşılaşmak beni çok etkiledi. Bu coğrafi özellik aynı zamanda, kıtalar, toplumlar, bireyler, dinler açısından derin anlamlar taşıyor. Tüm bu bağlantıları simgeleyen bir şehirde ödül almak bana gerçekten mutluluk veriyor.

(Hürriyet)

İsrail'de uygulanan Filistin politikalarının yılmaz muhalifi, Filistin'in "onursal vatandaşı," iki ülkenin gençlerini buluşturan Doğu Batı Divanı Orkestrası'nın kurucusu, Beethoven'in sonat ve konçertolarının iddialı yorumcusu Daniel Barenboim 2009 İstanbul Müzik Festivali'ne 30 Haziran'da La Scala Filarmoni'yle katılıyor.  
PortreTümü »

» Hiç Yaşlanmayacak Efsane: Michael Jackson / Nazlı Erdol
» Bir Mitoloji, Bir Ses: Şivan Perwer / Bejan Matur
» Kopuz'dan Perdesiz'e Özgürlük Arayışı: Erkan Oğur / Selçuk Küpçük
» Anouar Brahem ve Müzikal Keşifler / Ömer Osmanoğlu
» Zaman Makinesiyle Gelen Adam: Mustafa Özkent / Murat Beşer
EkstraTümü »

» Cohen Nihayet Geliyor / Sadık Yalsızuçanlar
» 'Tom Amca Cazı' Tutmadı, Siyah Müzik Köklerine Dönüyor / Halil Turhanlı
» Neriman Hanım'ın Ölümü / Gökhan Özcan
» Zaman, Mekân ve Müzik / Rengin Soysal
» Ey Vefasız Yolcu! / Gökhan Özcan

Yorum yazabilmeniz için üye olmanız gerekiyor. Üye olmak için tıklayın.

(Üye iseniz sayfanın en üstünde sağ tarafta yer alan kısımdan giriş yapmalısınız.)


Henüz yorum yapılmamış.

Üye Girişi
Kullanıcı adı
Şifre
Beni hatırla
Şifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantı (10.12.2013 - 17:25)
tek söğüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoş bir yazı (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
işte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELİF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!