« Anasayfa | Künye | Arşiv 20 Nisan 2024, Cumartesi
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köşe
40PENCERE
İki Nokta Üst Üste
Esma Ürkmez
Matbaadan Tanıtıma Koş!

Yeşilde Durmak
Hale Sert
Kanaviçe

Olay Yeri İnceleme
Zehir Hafiye Battal Küttab
Tezekten Terazi ya da Çok "hit" Alan Hep "tıklanan" Yazı Budur!

[ Kitap -> Kitap Medyası ]

Dedem Korkut Yeniden Soyladı

Adnan Kayıhan

04.03.2008 - 22:18

Hazreti Resul Aleyhisselam zamanına yakın Bayat boyundan Korkut Ata derler bir er kopdu, Oğuz'un ol kişi tamam bilicisiydi, Oğuz'un içinde tamam velayeti zahir olmışıdı, ne derse olurdu, gayipden dürlü haber söylerdi, Hak Taâla anun gönlüne ilham ederdi..." Kitab-ı Dedem Korkut âlâ Lisan-ı Taife-i Oğuzan böyle başlar.

Sonra 12 hikâyede, Türk boylarının komşularıyla münasebetlerini, 'kâfir'lerle mücadelesini, konup göçmelerini, evlenip çoğalmalarını, aile hayatlarını, ölümlerini, doğumlarını, çocuklarına isim vermelerini anlatır. Ve tabii ki her hikâyede Korkut Ata'mız sahneye çıkıp boy boylar, soy soylar, alıp sazı eline, "Hani dediğim bey erenler / Dünya benim diyenler / Ecel aldı yer gizledi / Fâni dünya kime kaldı? Gelimli gidimli dünya / Ahir son ucu ölümlü dünya..." diye şiir söyler.

Bu yazıya başlarken içime 'kâfir' bir şüphe düştü. Tam da 2008'in ilk günü... Anaokullarına Noel Baba'nın hediyeler getirdiği, vitrinlerin haftalar öncesinden Noel renklerine boyandığı memleketimizde; yılbaşı gecesi sabahlara kadar çılgınca eğlenip ertesi günü ikindi sularına kadar ortalığa çıkamayan necip halkımız, şu bizim Türk kocası Dede Korkut'u hatırlar mı? Hatırlar, hatırlar... Ne kadar unutmuş görünse de bu topraklarda doğup büyümüş hemen herkesin hafızasında, o bilge Türk Kocası'nın ruhundan bir şeyler mutlaka vardır, yaşıyordur.

Dedem Korkudun Kitabı tam bir şenliknâmedir, cümbüştür. İster masal diye okuyun, ister hikâye, isterseniz tarih ya da şiir... Kısa, tertemiz cümleleri, arı duru ırmakların akışı gibi çağlayıp giden dili, şiirli anlatımı ve şiirin bizatihi kendisi... Hikâyelerin kahramanları da bütün savaşçı görüntülerine rağmen sevimli, hatta mizahi bir yanları da olan neşeli tiplerdir. Kendinizi bu dilin musikisine kaptırdığınızda, kendinizi Oğuz'un ak sakallı ihtiyarlarının görüp takdir ettiği, al ipekli şalvarlı, atı deniz ördeği püsküllü, Kara Güne oğlu Kara Budak ile omuz omuza, kâfire kılıç sallarken bulursunuz.

Dede Korkut okumak, belirsiz bir zamanda, masalla gerçek arası olaylar zinciri içinde, hayal meyal bir coğrafyada, şiirle hikâye arasında akıp giden bir metinle yapılan doyumsuz bir yolculuktur. Her şey biraz buğulu, biraz hayal meyâldir; çünkü hikâyelerin ne zamanı ne mekânı ne de yazıya geçiriliş tarihi tam olarak bellidir. Evet, hikâyeler hâkim kabule göre Oğuz beylerinin hayatını anlatır ve VI. yüzyılda Çin'den Karadeniz'e kadar uzanan bir alanı içine alan Oğuz coğrafyasında geçer. Boğaç Han, Salur Kazan, Bamsı Beyrek, Uruz Bey gibi kahramanlar da Oğuz beylerinden başkası değildir. Hikâyelerin kahramanları, Oğuz ili denen Doğu Anadolu ve Azerbaycan bölgesinde Rum İmparatorluğu, Gürcüler, Abhazlar gibi komşularıyla savaşmaktadır. Yine hâkim kanaate göre olaylar, Oğuz Türklerinin İslamiyet'le tanıştığı; fakat İslam'ın henüz hayata bütünüyle hâkim olmadığı zamanlarda geçer. Kahramanlarımız duru sudan abdest alıp adı güzel Muhammed'e salavat getirip iki rekat namaz kılarlar...

Bütün bunlara rağmen hikâyelerin daha eski çağlara ait olduğunu, İslamiyet'le ilgisinin bulunmadığını, kahramanlarının Oğuz beyleri de olmadığını iddia edenler vardır. Zaten ne derleyen ne de yazıya geçiren bellidir. Dede Korkut'un kimliği de adamakıllı meçhuldür. Sonuçta, Dede Korkut hikâyeleri bir destanın parçalarıdır ve iç içe katmanlardan oluşmaktadır. Hikâyeleri gizemli, eğlenceli ve sevimli kılan, belki de neresinden tutarsanız karşınıza çıkan bu sisli hal, bu belirsizlikler âlemidir. Bütün belirsizlik ve sisli yapısına rağmen Dedem Korkudun Kitabı, Türkçenin en önemli kaynaklarından biridir. Prof. Fuat Köprülü'nün, "Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dedem Korkut'u öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar." sözünü biraz coşkulu, abartılı söylenmesine rağmen bütün bütün ihmal etmemek lazımdır. Bugün her ne kadar bambaşka hayatlar yaşasak, o arkaik atalarımızın ikliminden çok uzak olsak da mizacımızın derinliklerinde, insiyaklarımızda Dede Korkut'a gidip dayanan pek çok şeyin olduğunu şaşkınlıkla göreceğiz. Kadına, evliliğe, anne-babaya, yabancıya, toprağa, ağaca, eşyaya bakışımız Korkut Ata'nın kahramanlarından pek de uzak değildir. Düğün ve cenaze törenlerimiz, eğlencelerimiz, hatta güzellik anlayışımız Oğuz boylarının izlerini taşır. Hikâyelerdeki sayısız motifin bugün de hayatımızın içinde akıp gittiği gerçektir. Dilimizde de Korkut Ata'nın dilinden sayısız söz vardır: Ağ çıkarıp kara giymek, ayağı toprağına salmak, bir iki dememek, canı seyranda olmak, eli yakasında olmak, kanına susamak, kapıyı koyup bacadan kaçmak...

Gökyay'ın ömürlük çalışması

Kabalcı Yayınevi, Orhan Şaik Gökyay'ın (1902-1994) uzun yıllarını verdiği çalışması Dedem Korkudun Kitabı'nı yayımladı. 1400 sayfayı bulan bu kitap, doğrusu Köprülü'nün sözünün altını 'fiziki' olarak da dolduruyor. Dede Korkut hikâyeleri denince, çoğu okurun aklına, 12 hikâyeyi içeren o incecik kitaplar gelir. Peki, nasıl olur da o 12 hikâyeden tam 1400 sayfalık, ansiklopedik bir eser çıkar? Rahmetli Gökyay hocanın, "Bir imece ile meydana gelmiştir." dediği eser, Dede Korkut ve hikâyelerle ilgili ortaya çıkan her bilgiyi, akla gelebilecek her sorunun cevabını bir araya getiriyor. Gökyay, Vatikan ve Dresden yazmaları bulunan hikâyelerin Dresden nüshasını esas almış, Vatikan nüshasını da yedekte tutarak ana metni desteklemiş.

Dedem Korkudun Kitabı'nda, 12 hikâyenin ardından, yaklaşık 280 sayfa tutan bir söz dizini verilmiş. Daha sonra, Dresden yazmasının tıpkıbasımı yer alıyor. "Kitap Hakkında" başlığı altında ise yazma ve basma Dede Korkut kitapları inceleniyor, bir bibliyografya veriliyor. Sonra da Dede Korkut hikâyelerinin tarihle ilişkisi, hikâyelerin coğrafyası, hikâyelerdeki kişiler inceleniyor. "Dil ve Üslup" başlığı altında lehçe farklılıkları, kelimeler, deyimler, atasözleri açıklamalarıyla birlikte veriliyor. "Motifler ve Töreler" başlığı altında ise Dede Korkut'taki İslam ve Şaman izleri, kültler, Türklere ait örf ve âdetler, bugün günlük hayatımızda yaşayan motifler belirleniyor. Tekrar başa dönecek olursak, Gökyay hoca, 'imece' müessesesini işleterek sadece Türkiye'de değil, Japonya'dan İtalya'ya, Azerbaycan'dan Hollanda'ya kadar Doğu'da ve Batı'da Dede Korkut ile ilgili yapılmış hemen bütün çalışmaları toplamaya çalışmış. Böylece Dede Korkut hakkında çalışmış bütün araştırmacıların katkıları ve dikkatleri; bütün tartışmalar, fikirler, itirazlar bir bütün olarak elimizin altında toplanıyor. Metin incelemeleriyle, eserin bir Türklük bilgisi kitabına dönüştüğünü söylemek sanırım mübalağa olmaz. Evet, hacmi, doğal olarak da fiyatı biraz fazlaca; ama buna rağmen her kütüphanede bulunması elzem bir eser bu. Türklük âleminin böyle kaç tane 'temel' kitabı var ki!

Prof. Dr. Muharrem Ergin, yıllar önce yayınladığı Dedem Korkudun Kitabı'nın önsözünde şöyle demişti: "Dede Korkut Kitabı, Türk çocuklarının ruh ve kafa yapısını tek başına sağlam tutacak kudrette ve karakterde bir eserdir. Bu kitabı okuyan ve hazmeden bir Türk'ün kolay kolay yolunu şaşırmayacağı emniyetle söylenebilir. Her Türk'ün evinde bulunması lazım gelen bu aziz ve yüce kitabın milli kültürün ruhlara sindirilmesinde açacağı çığır, milletimizin geleceği için büyük bir teminat olacaktır."

Orhan Şaik Gökyay'ın kitabı hakikaten yüce bir eser olarak kitaplıklarımızın baş köşesinde duracak. Gökyay'a rahmet, Kabalcı'ya teşekkür...

Dedem Korkut Yeniden Soyladı, Adnan Kayıhan, Kitap Zamanı, Sayı: 24.

Her hikâyede Korkut Ata'mız sahneye çıkıp boy boylar, soy soylar, alıp sazı eline, "Hani dediğim bey erenler / Dünya benim diyenler / Ecel aldı yer gizledi / Fâni dünya kime kaldı? Gelimli gidimli dünya / Ahir son ucu ölümlü dünya..." diye şiir söyler.  
"Kitap"lı SohbetlerTümü »

» Bir Kütüphanenin Serencamı ve "Yazma"ların Açılan Bahtı...
» İsmail Kara: "Türkiye'de sosyal bilimciler ilkokul düzeyinde ilmihal bilgisine bile sahip değiller!" / Röportaj: Önder Deligöz
» İletişim Yayınları Editörü Ali Artun: "Sanat hayata tekrar kök salmalı" / Röp: Barış Yıldırım
» "Surre-i Humayun'la yaşanan güzelliği yeniden yaşamak mümkün" / Röportaj: Yüsra Mesude
» İsmail Bilgin: "Safiye Hüseyin'leri Yeterince Anlatamadık"
Arşivlik HayatlarTümü »

» Asaf Hâlet Çelebi 100 Yaşında / Ömer Faruk Şerifoğlu
» Arşivcilerin Babası: Muallim Cevdet / Zeynep Berktaş
40ikindi KitaplığıTümü »

» Işık Yanar'ın İkinci Romanı Çıktı: "Şemsiye Tamircisi"
» Bir İhtilalciden Dinlediklerim - Müfid Ekdal / Nuri Altun
» Tarihin Büyük Yalanları-Richard Shenkman / Nuri Altun
» Bütüncül Psikoterapi Ne Kadar Gerekli Ve Ne Kadar Mümkün? / Ali Ayten
» Kısa 20. Yüzyıl Tarihi: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı / Seda Yaşar

Yorum yazabilmeniz için üye olmanız gerekiyor. Üye olmak için tıklayın.

(Üye iseniz sayfanın en üstünde sağ tarafta yer alan kısımdan giriş yapmalısınız.)


Henüz yorum yapılmamış.

Üye Girişi
Kullanıcı adı
Şifre
Beni hatırla
Şifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantı (10.12.2013 - 17:25)
tek söğüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoş bir yazı (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
işte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELİF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!