KORKU
Z.
Esin Çakır
Karanlık… Gözlerini
açabilse göreceği tek şeyin sonsuz bir karanlık
olacağını biliyordu. Göremiyordu ama hissediyordu.
Karanlığın getirdiği yalnızlığı ve korkuyu, başucunda
hissediyordu... Nereden düşmüştü bu daracık
yere?.. Etrafında da kimsecikler yoktu. Bağırsa, çığlıklarına
cevap alamazdı. Duyduğu tek şey, yukarıdaki ağaçların
fısıltısıydı. Küçüklüğünden beri karanlıktan
çok korkardı. Bu yerde daha fazla kalmak istemiyordu.
Kalkmak, burayı koşarak terk etmek ve hiçbir zaman
yapmadığı bir şeyi yapmak; annesinin şefkat dolu
kollarına kendini bırakıp hüngür hüngür ağlamak
istiyordu. Fakat nafile… Sanki elleri ayakları
zincirle bağlıydı. Yerinden doğrulamıyordu bile…
Çaresizliğinin farkındaydı. Fakat bunu kabullenmeyi
gururuna yediremiyordu. O, hiçbir zaman bîçare olmamıştı.
Hayatı boyunca hiç yokluk nedir, tanımamıştı. Bir
insanın sahip olabileceği her şeye sahipti. Bunca gücüne
kudretine rağmen elinden hiçbir şey gelmiyordu.
Artık yorulmuştu. Bir kurtuluş yolu olmadığını
anladı. Yapabileceği tek şey beklemekti. Birilerinin
gelip kendisini kurtarmasını beklemeliydi. Kurtuluş…
Ama neden?
Hâlâ buraya nereden geldiğini, nasıl girdiğini
bilmiyordu. Daha az önce arkadaşlarıyla birlikte bir
diskoda dans ediyor, çılgınca eğleniyordu. Kız
arkadaşının ısrarlarıyla diskodan ayrılmışlardı
ve arabasıyla onu evine bırakacaktı. Peki o
neredeydi? Yalnızlığını bir kez daha hissetti. Haykırmak
istedi, fakat sesi çıkmıyordu.
Ansızın bir ses duydu. Birilerinin kendisine yaklaştığını
hissetti. İşte sonunda birileri geliyordu. Nihâyet
kurtulacaktı bu karanlık, karanlık olduğu kadar da
dar yerden… Sonuçta, ona yardım etmek için
geldikleri kesindi.
İyice yaklaşmışlardı. Artık onları yanında
hissediyordu. Fakat anladı ki bu yabancılar, onu
buradan çıkartmaya değil, belki daha karanlık, belki
de annesinin kollarından daha sıcak bir yere götürmeye
gelmişlerdi. O an, olanları idrâk etti. Fakat geriye
dönüş yoktu.
O, bir ölüydü…
|