« Anasayfa | Künye | Arşiv 18 Nisan 2024, Perşembe
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köşe
40PENCERE
Kulak Arkası
Nurullah Turan
Birkaç "Bir"

Bolâhenk
Ahmet Çalışır
Mevlevî Âyini: Türk mûsikîsinde bir form

[ Müzik -> Müzik Dünyasından ]

Eurovision İllüzyonu: Al Takke Ver Külah

22.05.2007 - 22:07

Eurovision son senelerde anlamını, kâh politik mesajlaşmalara kâh da uluslararasındaki ahbap-çavuş ilişkilerine bıraktı. Hele son yaşanan 2007 Eurovision'unda Marija Serifovic adlı Sırp şarkıcının birinci olması, bardağı taşıran son damlaydı.

Tüm eleştirmenler ve müzik otoriteleri 'Molitva' adlı şarkının çalıntı olduğunu söyleyedursun işin çığırından çıktığının asıl resmi Baltık ve Balkan ülkeleri arasındaki 'tam puan' illüzyonuydu.

Bir Eurovision'u daha kazasız belasız atlattık. Kenan Doğulu'nun dördüncü sırada bitirdiği yarışma, geçmiş senelerde yapılan Eurovision'ların aksine çok sansasyonel geçti. Eurovision'un tarihçesi muteber ve aydınlık olmasa da bu sene yoğun krizlere yol açtı müzik çevrelerinde.

Özellikle 90'ların sonlarında, yani Doğu Bloku ülkelerinin dağılmasıyla baş gösteren ahbap-çavuş ilişkisi, Eurovision'un anlamında kaymalara ve sapmalara yol açmıştı. Türkiye'nin de içinde bulunduğu bu organizasyonda, nice dikkat çekici gelişmeler yaşanagelmiş, yurt genelinde yarışma sonuçları gündemin başına oturuvermişti.

Önceki senelerde Eurovision yarışmalarında Türkiye adına yaşanan en negatif gelişme, Çetin Alp ve The Short Waves adlı grubun 1983 Almanya etabındaki başarısızlık oldu. Türkiye, o yarışmadan sıfır puanla ayrılmıştı. Keza 87'de de benzer bir skor alınmış ve Seyyal Taner & Lokomotif, ülkeye ikinci "puansız sonuçla" dönmüştü.

Tabii bu başarısızlıklar yurtta büyük yankı uyandırdıysa da hiçbiri, 2007 yılı galibi Sırbistan'ın şarkısının yol açtığı "rezalet" gibi yankılanmadı. 2007 Eurovision'unun birinci şarkısı, Marija Šerifovic'in seslendirdiği "Molitva", tam bir skandal örneği olarak dünyanın dört bir yanında 'çalıntı' şarkı sıfatıyla yayıldı. Sertab Erener'in "Zor Kadın" isimli şarkısından tutun da Arnavut Soni Malaj'ın seslendirdiği "Ndarja" adlı şarkıya kadar birçok benzeri ortaya çıktı. Dünya müzik çevreleri bu skandalı konuşuyor ve bu "muammayı" çözemiyor. Fakat ortada dolanan hakikat ise bu şarkının öyle ya da böyle, hem güfte hem de beste olarak, birileri tarafından intihalle oluşturulduğu.

Bunun yanı sıra Eurovision camiasını karıştıran bir başka olay daha var. Özellikle 90'ların başından bu yana süregelen bir 'al gülüm-ver gülüm' oyunu yaşanıyor Eurovision'da. Doğu Bloku ülkelerinin dağılmasından sonra daha bir gün yüzüne çıkan bu illüzyon, aslında 1997 yılından günümüze kadar "televoting" oylama sistemiyle daha belirgin hale geldi.

Tüm komşu ülkelerin, birbirlerine tam puanlar hediye etmesi, bir tür "siyasi düzeneğe" denk geliyor. Müzikal ambalajda yaşanan bu gözbağı, EBU (European Broadcasting Union-Avrupa Yayımcılar Birliği) tarafından da fark edilmiş olmalı ki, önümüzdeki sene bambaşka uygulamalar planlanıyor.

Bu tasarıyı iki başlıkta toplamış komite. Ya tüm dünya ülkelerinin iştirakiyle düzenlenecek bir Eurovision ya da Doğu-Batı ayrımı ile gerçekleşecek bir organizasyon. 2008 ve 2009 taslağında, yeni ülkelerin de Eurovision Şarkı Yarışması'na girmeleri muhtemel. Bu ülkelerden bazıları da şunlar: "Cezayir, Azerbaycan, Mısır, Libya, San Marino, Tunus, Ürdün."

Ufak çapta puan paslaşmalarının önüne geçmeyi, ülke sayısını yükseltmek ve odaklı ilgiyi dağıtmakla bulacağını düşünen organizasyon heyeti, öyle görünüyor ki, dünya çapında bir Eurovision'la önümüzdeki senelerde spekülasyonları bertaraf etmeye çalışacak.

Sadece Avrupa ülkeleri arasında, gümüş tepsilerde sunulan "tam puanlar", müzikaliteyi gözetmeksizin politik kurgulara kurban gidiyor. Bu yanılsama sayesinde uluslararası ilişkiler epriyor, hatta teatral marifetlerle de bu yarışmayı ciddiye alanlar, sükutuhayale uğruyor. Bunun diğer tarafındaysa, muhtelif komşuluklar sayesinde yakın ilişkiler katmerleşiyor, millet arasında yaşanan dostluklar yerlerini sağlamlaştırıyor. İşin bu yüzü sevimli gibi çınlasa da, gerçek müzikseverler adına Eurovision, basitleşiyor ve bir kumpanya halini alıyor.

Bu gidişatın önü alınmadığı müddetçe de, birbirlerine yakın ülkeler birbirlerinin sırtını sıvazlayacak, birbirlerinden apardıkları şarkılarla bu oyuna 'iyi niyetlerle' dâhil olmuş ülkeleri alet edecekler. Bu açıdan 2008 ve 2009 çok önemli rol oynuyor. Şayet bu şüpheli kasnak "böyle gelmiş, böyle gider" şiarında devam ederse de Eurovision yalnızca siyasal ilişkilerin işlendiği bir gergef olarak kalacak; kıymetini ve itibarını her sene kaybeder hali alacak.

Fakat şöyle bir dünya gündemindeki Eurovision'a bakacak olursak, artık bu organizasyon için "kabak tadı" yorumları yapıldığını da görebiliriz. Özellikle Batı Avrupa ülkeleri arasında itibarını gün geçtikçe yitiren Eurovision, Baltık ve Balkan ülkelerinin arasında oynanan pinpon halini almış görünüyor.

Bu komedyaya dikkatleri çeken en önemli isim de, şüphesiz İngiltere'nin yetiştirdiği ünlü sunucu Terry Wogan. Uzun senelerdir BBC'de Eurovision Şarkı Yarışması'nı sunan Wogan, bu organizasyonu tiye almakta, daha da ileri giderek kurduğu hiciv dolu cümlelerle işin ciddi olmadığını vurgulamakta.

Monako-Fransa, Almanya-Türkiye, Kıbrıs-Yunanistan gibi, Baltık ve Balkan ülkeleri arasında yaşanan 12'şerlik hediye çekleri yüzünden her defasında Eurovision organizasyon heyetini ve yarışmanın kendisini yerin dibine geçiren Wogan, bundan sonraki senelerden pek umutlu değil doğrusu.

2007 Eurovision yarışması üzerine BBC mikrofonlarına konuşan Terry Wogan, "Burada artık Baltık bloku ve Balkan bloku var sadece. Önceki senelerde Rus bloku olduğu gibi..." diyerek, bu kumpasa dikkat çekti.

"Senelerdir sürüyor bu klişe. Soğuk Savaş'ı kazanmasına kazandık, ama Eurovision'u kaybettik." cümlesiyle de Terry Wogan, bu organizasyonun antidemokratik yapısında duruyor, önümüzdeki yıllarda televoting sisteminin "iyileştirilmesini" bekliyor.

Eurovision yorumcuları arasında ismi altın harflerle yazılan sunucu Terry Wogan gibi, dünya gazeteleri, müzik otoriteleri ve sanat çevreleri bu işin bir an önce kotarılmasını ısrarla vurguluyor.

Eurovision tarihi, çoğu gergin, sansasyonlarla dolu. Bir zaman önceye kadar tepkilerin ardı arkası kesilmezmiş. Bu reaksiyonlar genellikle politik sahada yaşanmış. Ciddi anlamda ilk tepki 1968 senesinde İspanya'dan yükseldi. Joan Manual Serrat "La, la, la" isimli şarkıyı Katalanca seslendirdi. Maksadı ise Franko İspanyası'nı alaya almak hatta aşağılamaktı. Fakat son bir hamle ile yarışmaya İspanya, Massiel isimli şarkıcıyla girdi ve o senenin galibi oldu. Bir anlamda büyük bir skandal böylece önlenmiş oldu. Bir sene sonrasında 69'da, yine bir siyasi manevra olarak algılanan, Avrupa ülkelerinin bazılarının birbirlerini kayırması, 1970 Eurovision'una ters yansıdı. Sebebi ise 69'da dört ülkenin birinci gelmesiydi. Fransa, Hollanda, İngiltere ve İspanya aynı (18) oyu alarak birinciliği paylaştılar. Hemen akabinde de Finlandiya, Portekiz, İsveç ve Norveç boykot ederek, yarışmadan çekildiler. Türkiye'nin yarışmaya katılması da bir anlamda sansasyoneldi; çünkü 74 Kıbrıs Barış Harekâtı yapılmış ve Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan gerginlik yarışmaya da yansımıştı. O sene Yunanistan Eurovision'u protesto ederek, yarışmadan çekildi. Ülkemiz ise bu ilk deneyimini Semiha Yankı'nın seslendirdiği "Seninle Bir Dakika" şarkısının aldığı 3 puanla, sonuncu olarak tamamladı. 1977 senesinde de bir protesto göze çarpıyordu. Bu sefer protestocunun ismi: "Tunus". Tunus da benzer bir sebeple İsrail'in yarışmada bulunmasını deklare ederek yarışmaya kısa bir süre kala yarışmadan çekildi. İsrail üzerine tepkiler sadece bununla sınırlı değil. Türkiye de 1979 senesinde benzer bir mazeret öne sürerek, Kudüs'te yapılan yarışmadan çekilme kararı almıştı. Tabii bu tepkili ülkelerden belki de en dikkat çekeni 1980 yılında Eurovision'da sahne alan Fas'tı. O sene İsrail yarışmada bulunmuyordu. Fas Devleti de bunu fırsat bilerek Samira Bin Said'in seslendirdiği "Bitakat Hûb" (sevgi mesajı) adlı şarkıyla Eurovision'a katıldı. Fakat Kral İkinci Hasan, böyle bir hatanın tekrar tecelli etmesini istemediğini ifade ederek, bir daha geri dönüş olmaksızın yarışmadan çekildiklerini ilan etti. Gerçi Fas'ın 2008'de yarışmaya girme fikri var, fakat yine son söz Fas hükümetinde şüphesiz.

Kimi için de şöhret kapısı

Eurovision, politik sahada birçok tepki topluyor da olsa, bazı sanatçıların ve eserlerinin beğeniye ilk çıktığı yerdir de. Eurovision'un ilk zamanlarında dar bir kesim içinde dolanan eserler, zaman geçtikçe beynelmilel başarılar da gösterdiler. Bunların öncüsü de herhalde 1958 yılında İtalyan Domenico Modugno tarafından seslendirilen "Nel blu, dipinto di blu" isimli şarkı. Birçok 'cover'ı yapılmış olan "Volare" isimli şarkıdan başka bir şey değildir bu. "Lili Marleen" isimli şarkının unutulmaz yorumcusu, Lale Andersen de yine böyle bir Eurovision organizasyonunda yıldızı parlayanlardan. 1961 yılında "Einmal sehen wir uns wieder" isimli şarkıyla yer almıştı Andersen. Eurovision'da sükse yapanlardan biri de, şüphesiz Julio Iglesias. 1970 Amsterdam Eurovision'unda İspanya adına sahne alan Iglesias, "Gwendolyne" isimli şarkıyı seslendirmiş ve dördüncü olmuştu. Aynı sene, 70'lerin unutulmaz şarkıcılarından biri de Amsterdam'da yarışmadaydı. "Those were the days my friend" isimli şarkıyla hafızalarda silinmez yere sahip olan Gallerli şarkıcı Mary Hopkin, İngiltere adına yarışmış ve "Knock knock - Who's there?" isimli şarkısıyla ikincilik ödülüne uzanmıştı. Müzik çevrelerinde, 'ülkesinden daha fazla şöhrete sahip' olarak betimlenen ABBA grubu da yine Eurovision'un ünlendirdiği seslerden biri. 1974'te İngiltere'de yapılan Eurovision yarışmasında "Waterloo" isimli şarkıyla birinci olan ABBA, hem birincilik ödülünü hem de şöhreti kazandı. Bir benzer hikâye de Kanadalı şarkıcı tarafından yaşanmış. 1988'de İsviçre, Eurovision tarihindeki ikinci birinciliğini almış. "Ne parte Pas Sans Moi" şarkısıyla müstakbel süper star Céline Dion, kusursuz bir performans göstererek geleceğe damgasını vuracağını o günlerden belli etmiş bir bakıma. Geçtiğimiz sene de, birincilik ödülünü alan Fin grup Lordi, "Hard Rock Hallelujah" isimli rock parçasıyla büyük bir sükse yaparak, bir anda dünya gündemine oturdu. Hatta öyle ki, Eurovision tarihinde en yüksek puanı (292) almayı da bildi.

(Zaman Gençlik, Sayı:25)

Eurovision son senelerde anlamını, kâh politik mesajlaşmalara kâh da uluslararasındaki ahbap-çavuş ilişkilerine bıraktı. Hele son yaşanan 2007 Eurovision'unda Marija Serifovic adlı Sırp şarkıcının birinci olması, bardağı taşıran son damlaydı.  
Albüm AnaliziTümü »

» Kalbe Ruha Giden Şarkılar / Nazan Özcan
» İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Enya / Özlem Ertan
» Alaturka Benim Canım / Cenk Özbay
» Sezen'in Muhteşem Yalnızlığı: Deniz Yıldızı / Pakize Barışta
» Tekil Hayatlar da Bir Gün Devrim Yapar Ya... / Mert Emcan
PortreTümü »

» Hiç Yaşlanmayacak Efsane: Michael Jackson / Nazlı Erdol
» Bir Mitoloji, Bir Ses: Şivan Perwer / Bejan Matur
» Kopuz'dan Perdesiz'e Özgürlük Arayışı: Erkan Oğur / Selçuk Küpçük
» Anouar Brahem ve Müzikal Keşifler / Ömer Osmanoğlu
» Zaman Makinesiyle Gelen Adam: Mustafa Özkent / Murat Beşer
EkstraTümü »

» Cohen Nihayet Geliyor / Sadık Yalsızuçanlar
» 'Tom Amca Cazı' Tutmadı, Siyah Müzik Köklerine Dönüyor / Halil Turhanlı
» Neriman Hanım'ın Ölümü / Gökhan Özcan
» Zaman, Mekân ve Müzik / Rengin Soysal
» Ey Vefasız Yolcu! / Gökhan Özcan

Yorum yazabilmeniz için üye olmanız gerekiyor. Üye olmak için tıklayın.

(Üye iseniz sayfanın en üstünde sağ tarafta yer alan kısımdan giriş yapmalısınız.)


Henüz yorum yapılmamış.

Üye Girişi
Kullanıcı adı
Şifre
Beni hatırla
Şifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantı (10.12.2013 - 17:25)
tek söğüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoş bir yazı (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
işte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELİF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!