Moğol Tarihi ve Seyahatname - Johann de Plano Carpini
Nuri Altun
09.03.2008 - 22:33
Yayınevinden veya yazarından kitabın tanıtımı için bir teklif almadığınız halde o kitabı niçin tanıtmaya heveslenirsiniz? Kısa bir cevapla yetineceğim; kitap tanıtılmaya değerdir ve sadece dost muhabbetinde arkadaşlarınıza bahsetmenizle üstünüzden atamayacağınız bir önemi vardır.
Ya nasip ya kısmet diyerek yaptığım kitapçı sortilerinden birinde edindim bu seyahatnameyi. Bestseller ve üniversite ders kitapları yığınını aşıp, acaba yeni basılmış kitaplardan neler varmış? sorusunu olabildiğince eyleme dökmemek için zihnimde bastırıp arkadaki raflara yöneliyorum. (Elif Şafak hanımefendinin imzalı bir kitabını bulduğum o günden beri, kaldırımdaki hız limitimi kitapçı kapısında koruyarak, toz kokusu almaya başladığım yere kadar sabit kalmasına özen gösteriyorum)
Elim dengeyi sağlamak adına raflara tutunmuş halde, başım kitap isimlerini rahat okuyabilmek için neredeyse yeryüzüne paralel... Bi kaç dakika sonra gözlerim tanıdık bi isme takılıyor... Carpini... Nereden hatırladığımın sorgusu bitmeden kitap elimde... 'Moğol Tarihi ve Seyahatname' Johann de Plano Carpini... Okuduğum tarih makalelerindeki dipnotlarda ismi bolca bulunan bir kaynağı elimde tuttuğumu fark edip seviniyorum. (sevinmek için garip bir neden farkındayım ama ilk elden kaynak okumak-çeviri dahi olsa- meraklısına büyük bir zevktir ). Toza alerjisi olan biri olarak kitabı pantolonuma hafifçe siliyorum ve kasaya hiç tereddüt etmeden yöneliyorum. Kitapçıların raf işgali yaptığını düşündüğü bir kitabı ucuza alacağımı da bilerek poşete koyması için görevliye uzatıyorum. Parayı verirken yüz ifademi değiştiriyorum. (Yüzümdeki tebessümden huylanıp son anda, eğer o kitabı Orta Asya halklarını anlatan tarih kitaplarının ya da seyahatnamelerin yanına koysalardı meraklısına en az 2 misli fiyatına satabileceği görevlinin aklına gelir mi diye) Ama dünya her zamanki gibi fiyat listelerinin etrafında dönüyor. 5 ytl... Yaptıkları hatanın farkına varırlar mı acaba diyerek adımlarımı hızlandırıyorum (ve bunu hep yapıyorum.. Sonradan aklıma geldiğinde gülsem bile...) Yalnız bu seferki acaba nasıl bi acaba ise, Türk filmlerindeki kötü adam karakterlerinin güldüreyazdığı o kahkahanın daha kallavisini duyuyorum, bu fon müziğinin üstüne 'carpini'nin seyahatnamesini, hem de Türkçe çevirisini bu fiyattan vereceğimizi mi sandın?' diyen bi hitap yankılanıyor beynimde. Acı bir korna sesi her iki sesi de bastırıyor. Hayalimdeki kötü adam sureti arabanın içinden bakan suret ile birdenbire özdeşleşiyor.. Bu özdeşleştirmeyi yadsıyan beynim gerçek dünyaya aralanıyor... Elimdeki kitabı unutmayı salık veriyorum zihnime, nasılsa akşam ev sakinleri elimdeki torbayı görüp 'yine mi kitap' bakışı attıklarında elimde ne olduğunu hatırlayacağım. İşe yarıyor ve insanın aklını alan yaz sıcaklarına bi panzehir düşünürken tuzlu ayranın tansiyonu düşürdüğünü mü yoksa yükselttiğini mi hatırlamaya çalışıyorum...
Bir seyahatnameyi bir çırpıda bitirince işin içinde yaz sıcağına fazla dayanamayıp buharlaşıp giden beynimin acaba bunda bi rolü var mı, diye düşünüyorum... Bunu düşünebildiğime göre beynimin eski yerinde olduğuna kanaat getiriyorum... Peki benim gibi ince eleyip sık sık sorgulama yapan birisi nasıl oluyor da, üstelik bir seyahatnameyi, bu kadar kolay noktalayabildi sorusuna cevabımı da kitabın altını çizdiğim satırları tekrar okurken bulmaya çalışıyorum...
Moğol geleneklerinin nasıl da Türklerinkine benzediğine, Ergenekon destanını neredeyse Orta Asya'daki tüm kavimlerin sahiplendiğine, dünyadaki tüm at cinslerinin değil de sadece Orta Asya'daki atların karın altındaki otlara ulaşabildiğine dair bilgiler, Moğol savaş taktiklerine karşı nasıl bir önlem alınması gerektiğine dair Avrupa devletlerinin yöneticilerine uyarılar ve Moğolların "Tatar" olarak adlandırılmalarından duydukları rahatsızlık... Kitap okurken insanı boğan o dipnotlarla, bu kitapta nasıl uyumlu okuma yaptığımı fark ediyorum bir anda. Demek ki dipnotlar kitabın akademik değerini gösterme çabası haricinde de kullanılabiliyormuş.
Seyahatnamenin yazım üslubundan, verdiği bilgilerden daha çok kitabın çevirisine ve yapılan çalışmada nasıl bir yol izlendiğini bulmaya veriyorum dikkatimi. Bu ünlü seyahatname üzerine yapılan çalışmanın, tam da bir akademisyenin çalışmasına göstermesi gereken özene, gayet güzel bir örnek olduğunu kitaba dair aldığım notların arasına iliştiriyorum.
Kitabı çevirenin gösterdiği özeni keşke yayınevi de gösterseydi diyorum kendi kendime. Moğol tarihi adına bir başvuru kaynağı, hem de künyesiz. (Kitabın basım tarihine dair tahmini bilgiyi yazarın sunuş bölümünün bitiminde ediniyorsunuz) Ama matbaa çalışanlarının elinden öpmek gerekiyor; satırdaki son kelime bitmeden kâğıdın sonu gelmiyor. (son hecelerini hiç okuyamadığım sayfaların bulunduğu kitaplar da oldu) kitaplardan az çok anlayan ve basımevlerinin çalışma tarzını az çok bilmeniz sizi hemen şu sonuca götürüyor; basılmamış tezler gün gelir elbet basılır.
Carpini seyahatnamesinde sadece Moğolların yaşam tarzları, kültürleri, onlar üzerine yaptığı gözlemleri değil neredeyse tüm Orta Asya halkları üzerine kısa da olsa bilgi sunuyor. Yani Moğol tarihi üzerine bilgilerinizi tazelemek istiyorsanız, güzel bir seyahatname okuması uzun zamandır yapmadıysanız veya bu günlerde çok sık rastladığım "Tarihe ben de çok meraklıyım ama lisedeyken çok canım sıkılırdı derslerde zor bela geçtim... Tavsiye edeceğin bi kitap var mı?" ve türevinde soruların sahiplerinden biri de sizseniz, tarih kitaplarının -akademik çalışmalar dahil - neredeyse tamamının yalanlarla dolu olduğunu fark edip adam akıllı bir okuma yapmanın yöntemini merak edenlerdenseniz; bu kitap size göre... Ergin Ayan hocamın ellerine sağlık...
Not: Aslında seyahatnamelerin önemi üzerine bir paragrafla başlıyordu yazım lakin hem kitabın nasıl rahat okunabildiğine dair okurun bir fikri olsun diye kitabı okuduğum gibi yazmayı denedim hem de seyahatnamelerin öneminin ne olduğuna dair yazdıklarımı bir sonraki kitabın tanıtımında kullanılmasının daha uygun olacağını düşündüm... "Bu bir kitap tanıtımı mıydı?" diyenlere ise cevap vermeyeceğim...
Not: Aynı kitapçının her önünden geçişimde, kafayı kapı aralığından içeri sokup 'matbaa icat olunalı beri, kitapların bedeli değerince olaydı, tanıtılmasına, sergilenmesine hiç gerek kalır mıydı' demek geliyor içimden... Akl-ı selim olmak lazım...
Moğol Tarihi ve Seyahatname, Johann de Plano Carpini, Çeviren: Yrd. Doç Dr. Ergin Ayan, 141 sayfa, Derya Kitapevi Yayınları-Uzun Sokak No:85 Trabzon.
Yayınevinden veya yazarından kitabın tanıtımı için bir teklif almadığınız halde o kitabı niçin tanıtmaya heveslenirsiniz? Kısa bir cevapla yetineceğim; kitap tanıtılmaya değerdir ve sadece dost muhabbetinde arkadaşlarınıza bahsetmenizle üstünüzden atamayacağınız bir önemi vardır.