Hüseyin Akın nicedir yazdığı düzyazılarına öykü tadında söz noktayı koydu: Hepsi Hikâye! Hüseyin Akın her şeyden evvel öfkeli bir yazar. Ama öfkesini sezdirip sızdırmamaya özen gösteriyor. Bunu ironiyle dizginliyor. Geçtiğimiz günlerde İlke yayınlarından çıkan ilk öykü kitabı "Hepsi Hikâye" Akın'ın nasıl gerçekliği ters yüz ettiğinin en açık örneği. İstenmedik gerçeklik elbette ters yüz edilmeye değer. Türkiye'de yolunda gitmeyen ama alışıla alışıla sanki yolundaymış izlenimi verilen problemlerin hikâyesini yazmış Akın. Başörtülü hanımlara servis edilen hayat, imamların maruz kaldığı muhafazakâr atmosfer, içselleştirilmemiş dindarlıklar, yırtma yapıştırma dindarlar, kârını muhafaza eden muhafazakârlar, kralın çıplak olduğunu görmezden gelip kraldan daha fazla kralcı geçinen gazete patronları, editörler, sermayedarlar... İyi yola düşen genç kızları da geçmeyelim tabii. Bütün bunları 100 sayfada anlatmayı başarmış yazar. Hatta biraz da dışarıya sarkmış denilebilir. Zira Akın'ın hızını demin bahsettiğimiz asabilikten dolayı hızını alamadığı yerler de var. Kelimeler arası yakınlığı çok iyi fark eden, adeta sözcüklerin nefesini koklayan bir şair olan Akın şiirin imkânlarını hikâyede de ustalıkla göstermiş. "Manda Lina" böyle bir maharet ve marifetin ürünü bir öykü. Fantastik bir uyarlama ve aynı zamanda masal tadı var "Hepsi Hikâye" hikâyelerinde. Ayrıca köyden şehre göçmek zorunda kalan iki ciğerci kedisinin insan olma heveslerini nasıl giderdiklerini ve bu hevesin nasıl kursaklarında kaldığını "palas pandıras" öyküsünden okuyoruz.
Bu papağan diline aşina olmasa da gerçekliği incitmekten çekinmeyen adamın öykülerini okuduğunuzda inanın siz de aynı şeyi söyleyeceksiniz: Hepsi hikâye!
Hüseyin Akın- Hepsi Hikâye-İlke Yayıncılık- Haziran 2007
(Eyüp Ayer)
Hüseyin Akın nicedir yazdığı düzyazılarına öykü tadında söz noktayı koydu: Hepsi Hikâye!