Dünyanın dört bir yanının acıya uyandığı bir zamanda Tasfiye Dergisi, "unutmayı unutmak" adlı bir yazıyla ikinci sayının kapağını aralıyor: "Hesabını veremeyeceğimiz günlerimiz çoğalıyor. Güzel cümleler kurup, mutlu günler vaat etmek kâr etmiyor artık. Çekidüzen vermedikçe her şeye, bu devranın dönüşü daha da fazla başımızı döndüreceğe benziyor. Uzağımızdaki acıların bir gün bizi de yakacağını artık daha da çok düşünmeliyiz. Dünya küçülüyor ve nefesimiz her gün biraz daha daralıyor.
Unuttuklarımızı hatırlamanın zamanı geldi. Üzerimize daha fazla sis bulutları çökmeden, bir kez daha yüzümüzü en gerçek olana dönerek düşmeliyiz yola. Bizim için gerçek olan; inkâr edilemez bir başlangıç noktasıdır. Günü geldiğinde dönüp dolaşıp ulaşacağımız, her şeyin asıl olduğu başlangıç noktasıdır."
İkinci sayısında Tasfiye, adıyla daha da özdeşleşen bir sayı hazırlamış. Yazıların çoğu eleştiri ağırlıklı. Ahmet Örs'ün "Henry ile Tanışıklığımız Ne Kadar?" adlı yazısı, İsmet Özel'in "Henry Neden Buradasın?" kitabından hareketle, ülke insanları olarak içinde bulunduğumuz çıkmazlara vurgu yapıyor. Batı'ya dönük yanımızın hep eksik kalacağı tespitinde bulunan Ahmet Örs, yazısını; "Kendisiyle bir muhabbet bağımız olsa da Henry, aslında ne şairi ne de şairin şu veya bu şekilde dert edindikleriyle hemhâl olanları tam olarak anlayabilir." diyerek sonlandırıyor.
Abdurrahman Kepenek, "Köyden İndim Şehre ya da Tanışma Korkusu" adlı yazısında, özellikle günümüz genç şairlerinden Cafer Keklikçi, İsmail Kılıçarslan'ın üzerinde durarak, şairlerin üzerilerindeki yabancılığa sığınıp okuyucuyla tanışmaktan korktukları kanaatini şiirlerinden örneklerle okuyucuya aktarmaya çalışıyor.
Mustafa Kıyak, yazısında asrımızın akıl çelicisi olan futbola toptan karşı çıkıyor ve "Kahrolsun Futbol" diyor. Kıyak'ın yazısında, futbolun tarihsel gelişimini de bulmak mümkün.
Danişmend Yerli, "Size Üstad Diyebilir miyim?" adlı yazısında, dergi ve yayınevi editörlerini ele almış ve editörlerin içlerinde gizliden gizliye büyüyüp duran üstat olma arzularını örneklerle anlatmış. Yazıda, İbrahim Tenekeci'den Ömer Erdem'e, Enis Batur'a kadar birçok isim üzerinde durulmuş.
Dergide ayrıca Tevfik Genç'in Mürettip Asım Efendi'yi anlattığı biyografi yazısı, M. Ali Köseoğlu'nun Konya'da bir terzi ile yaptığı mülâkât, Levent Özdemir'in "Anılar Defterinde Gül yaprağı" adlı denemesi, Mustafa Karamanoğlu'nun "Sallanıyoruz Bir Eşikte" adlı Avrupa Birliği serüvenini anlattığı yazısı, Mustafa Durdu'nun "Beyaz Taylar", Serim Düğüm'ün "Saklama Beni Gözlerinde Hayat" adlı hikâyeleri, Fatih Bahtiyar'ın Nazan Bekiroğlu'nun "İnci Kimin Hakkı" adlı yazısına yazdığı naziresi yer alıyor. Derginin son sayfası yine birinci sayıdaki seslenişle bitiyor: "bir medeniyet inşasını, vehmettiği inancıyla örtüştüremeyip şahsiyet ve ikbâlini ecnebî medeniyetlere bir kurtuluş ümidiyle havâle eden şaşkınları, edebi, edebiyattan sıyırarak süflî arzu ve ihtiraslarını insanlığın sofrasına nimet bâbından sokuşturmaya çalışan edep mahrumu muharrirleri, bağdat'ı ve kudüs'ü ve grozni'yi ve saraybosna'yı ve kandehar'ı istanbul'dan başka ve ayrı ve uzak gören temelsiz ve tarihsiz tanımsızları, lütfen tedirgin ediniz."
Derginin ikinci sayısında şiirleriyle; Mehmet Aycı, Mustafa Uçurum, Ahmet Örs ve Nevzat Akyar yer alıyor.
Dünyanın dört bir yanının acıya uyandığı bir zamanda Tasfiye Dergisi, "unutmayı unutmak" adlı bir yazıyla ikinci sayının kapağını aralıyor: "Hesabını veremeyeceğimiz günlerimiz çoğalıyor.