Yıl:2 Dönem:2 Sayı:5/17

       

     
 

KÖŞE AÇISI

UĞUR AKÇA

akcaugur@yahoo.com

 
     
  SİNAN ÇETİN NE İŞE YARAR?

Türkiye'de sinema çevresinde belki de en çok eleştirilen yönetmenlerden biridir Sinan Çetin. Bunda eski solcu dönemlerinden bahsederken kullandığı "saftım" ifadesinin ve "Sinemadan para kazanamayan eşektir." gibi söylemlerinin de büyük rol oynadığı aşikar.

Herkese sataşır, yaptığı her filmde "En çok izlenen film benimki olacak." diye meydan okur, kimseye pas vermez, televizyon programlarında sunucu olur, reklam filmleri çeker ve üstelik reklam ajansı gibi hareket eder. Herkes de onun en ufak bir açığını yakalamaya çalışır, yere sermek için...

Şunu söylemeli ki Sinan Çetin, bu tür davranışlarıyla çok da marjinal bir iş yapmıyor. Durumu bu kadar abartmanın, bu denli üzerine gitmenin altında sadece sanatsal ve etik kaygıların yattığını düşünmüyorum. Tipik bir popüler sinemacı Çetin. Pazarlamanın, sinemanın gücünün, popüler kültürün ve kişisel yeteneklerinin farkında o kadar.

Unutmamalı ki sefaletin olduğu yerde kimse bir çığırın açılacağını beklememeli. Sinan Çetin nasıl bir ortamda sinema yaptığını biliyor ve çığır açma gibi bir kaygısı zaten yok. O, yaptığı "ürün"le ilgileniyor, insanlara parasının karşılığını alabileceği ürünler vermeye çalışıyor. Açıkçası bu konuda da başarılı. Her ne kadar -bana kalırsa- "Çiçek Abbas"ın büyüsünü, sadeliğini ve mizahını aşan bir "ürün" henüz ortaya çıkartmasa da "Propaganda", "Komser Şekspir", "Berlin in Berlin" seyircinin kabul ettiği filmler oldu. İnsanlar bu filmleri izlemek için sinema salonlarını doldurdu.

Dışarıdan baktığımızda -eğer başarının ölçüsü buysa- "Film Gibi" programı sayesinde Türkiye'nin en çok tanınan yönetmeni, üretken, yaptığı işlerin karşılığını alabilen "başarılı" bir kişi.

Peki ne işimize yarar bu yönetmen?

Tabii ki Çetin'in yukarıda sıraladığımız "başarı"ları öncelikle kendi işine yarar ve bu bizi ilgilendirmez. Sinan Çetin'in bizce yaptığı en önemli şey, olmayan bir endüstri içinde endüstriyel mantıkla çalışmanın en önemli örneği olmasıdır.

Kabul etmeli ki Türkiye'de sinema bir endüstri değil, bir "iş kolu"dur. Bununla beraber eğer daha fazla sanat için daha fazla üretime ve daha fazla paraya ihtiyaç olduğunu kabul ediyorsanız, Sinan Çetin'in istese de istemese de verdiği hizmeti kabul edebilirsiniz.

Sinan Çetin, Türk Sineması'nda şu an en üretken yönetmenlerden biridir. Bu işten popüler olunabileceğini, para kazanılabileceğini istikrarlı bir şekilde gösterebilen bir kişidir.

Sevseniz de sevmeseniz de popüler sinema, daha fazla sanatsal kaygı taşıyan daha cesur ve özgür deneylerin, eserlerin ortaya çıkması için bir kaynaktır. Biraz daha gerçekçi olalım, -istisnalar dışında- kimse para kazanamayacağını düşündüğü bir işe yatırım yapmaz. Kaldı ki bu işin sadece ticari yönü.

Bir başka açıdan zaten Türkiye'de Türk Sineması'na doygun bir seyirci oluşmamıştır. Türk insanı halen eski Türk filmlerinden tat alır.

Amerika'da Jurrasic Park olmasaydı Fight Club'ın izleyicisi olmazdı. Doygunluğa ve belli bir izleme kültürüne sahip olmayan ekonomik kaygıları olan bir toplumdan parasını "sanatsal" filmlere yatırmasını bekleyemezsiniz. Açıkçası sadece yurtdışında ödül almış olmanın Türk Sineması'nın gelişimine katkılarının yetersiz olacağını düşünüyorum. Bizim için yurtdışında yakaladığımız değerli başarıların istisnai olması kadar tehlikeli bir şey yoktur. Bunun süregenliği için de Türk Sineması'nın seri üretime geçmesi, endüstrileşmesi gerekir.

Sinan Çetin, öyle ya da böyle seyirciyi sinemaya çekme hizmetini bize vermektedir. Türk izleyicisini tekrar sinemaya çekmek, onu popüler ve cazibeli hale getirmek küçümsenemeyecek bir şeydir.

Türk Sineması'nın ortaya çıkan eserlerin tekdüzeliğini abartılı bir şekilde tartışılması, birbirine çamur atılan bir arena olması, siyasi propaganda aracı olarak kullanılması gibi bir lüksü yoktur. Türk Sineması'nın öncelikli çabası seyircisiyle yeniden buluşmaktır.

Bu sebeple Türk Sineması'nın, Sinan Çetin, Osman Sınav, Yılmaz Erdoğan gibi gişede başarı gösterebilen isimlere ihtiyacı vardır, sizin olmasa bile...
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV