Yıl:3 Dönem:2 Sayı:9/21

       

     
 

İZLENCE

MEHMET HARMANCI

m.harmanci@40ikindi.com

 
     
  GÜLMEKTEN YARILMADIK MERAKTAN DA ÖLMEDİK

Bu ülke insanı olarak; kendimizi küçümsemek alışkanlığımız tevazuumuzdan değil, kompleksimizden kaynaklanıyor olmalı. Çünkü kendimize ait ne varsa önce küçümseyen tavırlar takınır sonra değiştirebilirsek bu tavrı doğru yargılara varmaya çalışırız. 



Türü: Aksiyon - Macera - Komedi
Yönetmen: Erdal Murat Aktaş
Oyuncular: Teoman, Nurgül Yeşilçay, Nurseli İdiz, Tarık Papuçcuoğlu, Maged El-Masri, Selami Şahin, Samy El-Adl
Süre: 105 dk.
Gösterime Girdiği Tarih: 27 Eylül 2002
Ben "Mumya Firarda"ya giderken, nasıl olsa bir Türk filmine gidiyorum... ruh hali içinde değildim. Sinemamızın nereye gittiğine dair bir işaret görmek, bir değerlendirme yapmaktı amacım. Film hakkında yazılıp çizilen, konuşulanları da bir kenara bırakarak gitmiştim.

Aksiyon-komedi tarzında hem de Mısır ortak yapımı bir filmle karşılaşmak Türk sineması için sık rastlanır bir durum değildi. Film bu yönüyle bir özgünlüğe sahipti. Ama bundan başka bir özgünlük bulabilene de aşk olsun dedirtti.

Oyunculuk, lise piyes kolu öğrencileri daha mı iyi oyun çıkarırdı, diye düşündürecek denli muhteşemdi! Hanım oyuncular, hanım olmalarının oyuncu olmaları için yeteceğine karar vermiş olmalılar ki süs bitkileri kadar saksıda, manzara resimleri gibi çerçeveli idiler. Selami Şahin fena değildi aslında, ama bir de rol beklerken, replik alırken bakmasa ve belli etmese. Diğer beyleri geçelim. Teoman mı? Şarkıya devam etmeli. -Bu arada Teoman'ın Türk Pop Havai Genç İzleyiciyi 'filme çekmek için' bir pazarlama tekniği olduğunu anlamak zor değil de sanki Arap müşteri içinmiş gibi hissi veren Selami Şahin yerine Arapların arasında daha çok bilinen bir isim seçilseydi -İbo/Mahsun/Tarkan gibi- gişeye 'ne yapardı', merak konusu?-

Müziklere diyeceğim yok doğrusu. Görsel efektlere de ne desem boş! Ellerde var bizde yok mu, düşüncesi bu konuda hakim fikirmiş anlaşılan. Erinmeden üşenmeden taa nerelerden adamlar "efektör" getirmişler, o da tutmuş kafasına göre münasip yere "efekt" serpiştirmiş. Gereklilik ve inandırıcılık. O da ne? Kime lazım? Onlar efekt yapar da biz yapamaz mıyız? Onların kovalamaca sahnesi olur da bizim olamaz mı? Onlar dorsenin içinden uçar-geçer de biz uçup-kaçamaz mıyız? Allah ne verdiyse... Dostlar alışverişte görsün niyetine!

Filmin hakkını teslim etmemiz gereken yanıysa bu denli ucuza (bir sinema bileti fiyatına) bu denli büyük bir seyahat va'd etmesi. Çünkü İstanbul'dan çıkıyorsunuz yola, kâh Kahire'ye kâh Kapadokya'ya bazen de Luksor'a. Bu gezi bu fiyata bedava!

Şaka bi yana Kahire ile İstanbul'u aynı karelerde görmek beni sevindirdi. Ama ne yazık ki aynı sevinci Türk Sineması için yaşayamadım.

Hollywood özentili, gıdıklayan komedi ile meraklandıramayan klişeli aksiyondan müteşekkil bir şark yapımı. Bir nevi "oryantal-bale".

Eeee ne diyelim! Çarşılarına Pazar. Ancak şu kadarını da eklemeden noktalamayalım: Biz komedi-aksiyon diye gitmiştik filme. Gülmekten yarılmadık, meraktan da ölmedik. Hop oturup hop kalktığımız hiç söylenemez. Öyleyse komedi aksiyona biz niye gittik? Belki de bizde bir tuhaflık vardır. Kimbilir!
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV