Yıl:2 Dönem:2 Sayı:3/15

       

     
 

DEVRİLEN HOKKA

IŞIK YANAR

yanar_yanar@hotmail.com

 
     
  YAŞAM BİLGİSİNE DİBACE

Her metnin bizimle beraber yaşadığını fark ettiğimiz zamanlar vardır. Bir kış denizi karşısında ruhumuzda hissettiğimiz lirik damarın Lorca'yla ilişkisi ya da kasvetli bir evde dışarı çıkılmadan geçirilen günlerin Edip Cansever'le olan bağı bizi metnin cümlelerinin yaşamla kurduğu bağa götürür. Tanımla ve yahut hangi yazarın hangi metninin bizim bu halimize denk düştüğünü kavramamız ya da kavrayamamamız oluşmakta olan bu durumun bir erteleyicisi, geciktiricisi değildir. Aksine tanımlanamayanın lezzeti bizi daha mest eder ve kimi zaman hep siyah beyaz fotoğraflarda olabileceğini zannettiğimiz durgun bir tarihi vaka oluşturur.

Yıllar boyunca bu anlardaki lezzete bizi sevk eden yazarların durumlarını ve yeteneklerini düşündüm ve onların aynı ırktan olabileceklerini hissettim. İsmet Özel'in Dibace adlı şiiri belki kısmen bu konuya uzanmaktadır ama bu şiir etkili bir sesle sadece değinerek geçmekten başka bir şey yapmaz. Dergâh'ın kapağında şiiri ilk okuduğumda zihnimde kalan "işaretli ve yarım" kelimeleri ve onların ardından gelen "dünyaya sarkık" dizesi kabul etmek gerekir ki çok iyi bir tanımlama... Fakat şiir bittikten sonra gerisi nerede diye beklemekten de kendimizi alamayız. Aynı şairin Kant karşısına yaşam bilgisini koymaya çalışması (evet sadece çalışmıştır) onun ırki uzantısını anlamamıza yeter.

Bu yeteneğin adını koymak benim için oldukça güçtü. Bu ırk içerisinde kesinlikle olabileceğini düşündüğüm yazarlar esasen bir dil ve üslup klanı içerisinde bulunmuyorlar aksine birbirlerinden oldukça farklı yapı ve türde eserler veriyorlar ve vermeye de devam ediyorlardı. Sonunda kendi kendime bu yeteneğin "yaşam bilgisi" olabileceğini düşündüm. Nedir bu bilgi, çok yaşamak yada genel anlamda hayati tecrübe mi?

Dünya hepimizin bildiği bir yerdir. Hepimizin bildiği ender şeylerden birisi olması bir önceki Kırkikindi yazısında söylediğim yaratıcının sırlarından birisidir. Herkesin bildiğinden fazlasını bilen Rabb'ın dünya tanımı her insanın dünyaya gelmeden önce verdiği sözle ilişkilidir. Söz'ün mahiyeti her gün unutmakta olduğumuz şeylerdir. Bunlar nelerdir? Bilinebilmesi ölümle sınırlı bir vaha... Ölüm herkesin hayatında sadece tek bir kez tecrübe edeceği bir şeyse yaşayanların girebileceği bir vaha değildir o zaman bu bilgi... Ama yaşayanların hissedebilecekleri dünyadan ölüme uzanan bir bağ üzerinde yaşayanlar vardır. Bu bağ onların ilişki düzleminde her zaman farklıya, garip olana uzanmalarının gerekçesidir.

Deleuze'ün, göçerlerin aslında sabit durdukları yönündeki tespiti yaşam bilgisini anlamamıza yardımcı olabilir. Hareketin doğası bir yerden bir yere doğru gidiş değildir her zaman (Biz durduğumuzda hareket eden şeye olan bağımlılığımız bizim hareket etmekte olduğumuzun kanıtıdır). Öyleyse yaşam bilgisi salt, çok yaşamakla anlamlı değildir; o zaman yaşamda hissedilmesi gerekenleri Spinozavari bir nedensellik içerisinde düşünmeden, yaşamış olmanın sınırları içerisinde değerlendirmemiz gerekir. İşte yaşanmışlık dahilinde hayatın iki kutbunu, (Melek kanadıyla, Şeytan Kulağı) apriori ile aposteri arasındaki gerilim kimileri için hayatta sürekli olarak karşılaştıkları bir vakadır. İşte bu vakaların bilinemeyen bir biçimde üzünç devirlerinden (Hölderlin) gelecek zamanın olanaklarına dönüşümü ırki bir bağlam içerir. "Değil mi ki hepimiz" dizeleri bu bağlamda ele alınabilir. Ve yine mukadderatın salaş olması, gelecek zaman algısındaki bu değişimle ilintilidir.

Orada olmakta olan ve bizsiz de devam eden ve edecek olana bizim dahlimiz sonucunda nelerin değiştiğini, yaşamak adı altında zihnimizde beliren şeylerdeki kırılmaları en iyi hissedenlerimiz şüphesiz yaşam bilgisi cemaatine mensup olanlardır.
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV