Yıl:2 Dönem:2 Sayı:4/16

       

     
 

MEŞKLER

FATİH ÖZKAFA

fatih_ozkafa@yahoo.com

 
     
  SANATIN 'OLMAZSA OLMAZ'LARI

Sanatçı; zaman, mekan vb. bir ortam gözetir mi?

Hat Sanatı'nın icrası için uygun olan fiziksel ve psikolojik ortam nasıl olmalıdır?

Musiki ve Hat arasında nasıl bir ilişki kurabiliriz? Hangi tür müzik, Hatt'ı 'ses'lendirebilir?

...

Sanat hiçbir zaman, araya sıkıştırılmış bir şey olmamıştır ve olamaz. Sanatla bir hobi olarak uğraşan hiçbir gerçek sanatçıya rastlanmamıştır. Sanatçı, boş zamanlarını değerlendirmek amacıyla sanatla ilgilenen kişi değildir. Hatta o kadar ki; sanatçının başka bir uğraşa verebilecek kadar boş vakti yoktur. Yani boş vakitleri olanlar sanatçı değildirler; sanatçı olanların da zaten boş vakitleri olmaz. Özetle; sanat "kuma" kabul etmez.

Bir sanatkâr, yalnızca sanatıyla bilfiil meşgulken sanatsal mesai yapmış olmaz. O, uyanık olduğu her an, -isterse eseriyle uğraşmakta olmasın- eserini düşünür. Dahası, sanatçıların rüyalarında bile eserleriyle ilgili şeyler gördüklerini söylersek abartmış olmayız. Gördüğü, dokunduğu, işittiği, kokladığı her şeyde kendine bir malzeme veya ilham bulabilir sanatçı. Herkesin görüp geçtiği, üzerinde durmaya bile değer bulmadığı bir kare, mesela bir fotoğraf sanatçısı için ender rastlanabilen bir görüntü oluşturabilir. Pek çok kulağa basitmiş gibi gelen bir cümle, bir kelime, bir edebiyatçı için ilham kaynağı olabilir.

Bir sanat eserinin ortaya çıkabilmesi için gerekli bilgi birikimini elde etme sürecinde, zamanla yarışırcasına bir çaba içine girmek gerektiği halde, esere başlandığı andan itibaren, sanatçı için zaman durur. Geçen vaktin önemi yoktur artık, hesabı kitabı da yoktur. Eser ne isterse ona cömertçe verilir. Gerektiğinde beklemeye alınır, sonra tekrar dönmek üzere... ve başlandığı anda hiç tahmin edilemeyen bir vakitte esere son nokta konur. Sanatçı, eserine başlayacağı zamanı tayin edebilir ama eserin tamamlanma anı, eserin bileceği iştir. Öyle ki; tamamlanamayabilir de.

Bütün sanat dallarında olduğu gibi, Hat Sanatı'nda da fiziksel ve belki daha da önemlisi psikolojik ortamın uygunluğu gözardı edilemez. Zihinsel açıklıktan, ruhsal dinginlikten yoksun bir sanatkar, uygun bir fiziksel ortamda ve gerekli bütün malzemelere sahip bulunsa bile verimli olamaz, ortaya sağlıklı bir eser çıkaramaz. Sanat aceleye gelemeyeceği için, sanatta acele işe şeytan karışmaz; çünkü onun karışmasına gerek kalmaz.

Hattatların pek çoğunun, yazı yazarken 'ney' dinlemeyi tercih etmelerini, ruh sükunetini sağlamak için bunun çok uygun bir musiki türü olmasına bağlayabiliriz. Ayrıca, hem hattatın kaleminin, hem de neyzenin ney'inin kamıştan yapılmış olması, bu köklü ve uyumlu ilişkiye yönelik derin ve anlamlı bağlar kurmamıza imkan tanır. Ney'in yalın ve derinlikli melodisi, kamış kalemin gıcırtılarıyla hercümerc olup, yazılmakta olan yazıya üçüncü bir boyut katar ve yazının coşkulu, asil ve safiyane sadeliğini zenginleştirir.

Hat ile ney arasında kurulabilecek ilginç korelasyonlardan biri de şudur ki; hattat, yazarken nefesini tutarak, yazıda meydana gelebilecek titremelere, köşelere, kaymalara engel olur. Neyzen ise, nefesini belli bir disiplin çerçevesinde üfleyerek içli, engin ve ahenkli nağmeler çıkartır. Bu noktada, adeta hattatla neyzen bütünleşmişlerdir ve hattatın tuttuğu nefes, neyzenden hoş bir sada olarak çıkmaktadır sanki.
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV