Yıl:3 Dönem:2 Sayı:7/19

       

     
 

MIZRAK VE İLMİHAL

AHMET MURAT

ahmet_murat@mynet.com

 
     
  ÇORUMLU UŞŞAKİLERE EL SALLA!

Bir süre önce 'bizim' gazetelerden birinde kibrit kutusu büyüklüğünde (bu miktarı yazı boyunca unutmamanızı rica edeceğim) bir yer işgal eden o haberi okuduk: Çorum'un bir köyünde 37 uşşaki* derviş zikir yaparlarken yakalanmışlar. Çorum'un (ama) bir köyünde, ertesi gün seherle birlikte kendilerini huzurla uyandıracak bir hafifliği, bir havayı Çorum'un göğüne işte o erkeksi höykürüşlerle zerkeden 37 derviş, ihtimal ki cehri zikirlerden sonra içilmesi şart olan çaylarını dahi içememişlerken, boğazları lafzatullahın zikriyle hafif yanık, sırtları mübarek bir terle belli belirsiz sıvalı... yakalandılar. 37 derviş daha önce, yeryüzünde zikir meclislerini arayan bir grup meleğe yakalanmışlardı; sonra jandarma onları, o meleklerin bakışları önünde çekiştirip itti.

Bu arada zikir sebebiyle tutuklanma haberini çoktandır duymadığımızı da farkettik. 28 Şubat darbesinin, dumanını üstünde taşıdığı aylarda belki de nefretin kilitlendiği hedef olan tarikatlar, şeyhler ve zikir meclisleriyle ilgili haberler yıllar geçtikçe gözden düştü. İmam hatip liseleri, Kur'an kursları, sarık-şalvar-cübbe tehlikesi gibi başka hedeflerin arasından, o ilk aylarda tarikatlar öne çıkmışlardı. Derviş Vahdeti, Şeyh Said ve Ticanilik gibi sufiyane ama ihtilalci unsurları birer kötülük arketipi gibi işleyen cumhuriyetin şuuraltı, 28 Şubat sürecinde halkta, yaklaşan tehlikenin bir tür 31 Mart kalkışması olacağı şuurunu oluşturmak istedi, belki oluşturdu da... Bakın, nihayetinde zikir meclisleriyle ilgili polisiye olaylara tesadüf etmez olduk. Bunun sebebi zikir meclislerinin terkedilmesi veya yeraltına çekilerek nadirat cümlesine dahil olması, ya da zikir meclisleri ve dolayısıyla tarikatlarla ilgili kanaatin hedeflendiği biçimiyle toplum nezdinde oluşturulması değildir. Sebebin köklerini, bizim, meselelerimizin neler olduğunu bilmemekten kaynaklanan bir zihni dağınıklıkla, meselelerimizin belirlenmesini sürecin mimarlarına bırakmamızda aramalıyız. Öyle ki onların omuzladıkları mesele bizim en önemli meselemiz oldu, onların ihmal ettiklerini biz de ihmal ettik. Etrafımızda hafızlık yapan çocuk kalmadı ama bu bizim acil meselemiz olmaktan çıkmış görünüyor. Genç yüzlerde taşınması çoktandır terkedilen sakalın Türkiye'deki görünüp kaybolma serüveni bizim serüvenimizi anlatıyor ama sakala gelinceye kadar ne meselelerimiz var diyoruz. Haydi meselelerimizi sayalım demeye kalktığımızda 'özgün', bizim kendi manevi bağlamımızdan kopup gelen, yıllarca sosyal dava haline getirdiğimiz meselelerle murtebıt olan meselemizin kalıp kalmadığını anlamakta zorlanıyoruz.

Özetlememe izin verin: 28 Şubat'ın ilk aylarında, bir tarikat yuvasına(?) yapılan baskın ya da bir dini yayının suç aleti olarak sergilenmesi gibi olayların mü'min iç dünyalarımızda oluşturdukları endişeler, kaygılar ve bunların din ve vicdan hürriyeti bağlamında ele alınması için gösterdiğimiz çabaları unutmuş bulunuyoruz. Öyle olmasaydı Çorum'daki bu son olayda, yıllarca hassasiyet kazanmış(?) olan hürriyet arzumuz yine harekete geçerdi. Fakat şimdilerde bu türden meselelerle meşgul olamayacak kadar dikkatimiz dağıtılmış bir durumdayız. Artık bir zikir meclisi olgusunu, ortak aklımızın dikkat ve ilgi menzilinden çıkarmış ve feda edebileceklerimiz listesine almış görünüyoruz.

Elimizde kalan meselelerimizden bazılarına bir bakalım; mesela Filistin davasında, FKÖ'nün beklenmedik bir hızla itibar kazanması ya da intihar saldırıları karşısında takınılan tavır veya sol ile yapılan protesto ittifakı gibi alt başlıklarda görüldüğü haliyle bir sallapatilik ve konuya vukufiyyetin azlığı hakim. Diğer iç meselelerimizin neredeyse tamamını ise demokratik hakların temini ve ekonomik refahın tesisi gibi, bir slogana bile dönüştürülemeyecek kadar cılız ve kof başlıkların altında toplarken de sıkılmıyoruz. Eh başörtüsü meselemizi de sadece birincisine olmamak üzere -üzgünüz ama böyle, üzgünüz niye böyle- bağlayabiliriz. Zikir halkalarına yapılan baskınları ve ilgili tevkifleri ele alırken de muhtemelen bunları inanç ve ifade hakları ile demokratik talepler bağlamında ele alacağız. Oysa bu meselenin pekala 'Ne yani burası müslüman bir memleket değil mi?' gibi daha içerden bir söylemle değerlendirilebilecek bir içeriğe sahip olduğunu kabul etmeye yaklaşmalıyız.

Hülasa, 37 uşşaki derviş köylünün zikir sebebiyle tutuklanmaları, vicdanımızda 37 başörtülü kız öğrencinin okul önlerindeki mağduriyetlerinin tesirini göstermiyorsa... yani göstermeliydi. 

* Uşşakilik, halvetiyye tarikatinin alt kollarından biri. Tarikatin piri olan Hüsameddin-i Uşşaki Buhara'da doğmuş, Uşak'ta
seyr-i sülukunu tamamlamış, Konya'da vefat etmiş ve İstanbul'da defnedilmiş.

Türk müslümanlığı mı demiştiniz?
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV