Yıl:2 Dönem:2 Sayı:1/13

       

     
 

KELİMELER VE ŞEYLER

ABDULLAH HARMANCI

abdullahharmanci@mynet.com

 
     
  BUNCA YAKLAŞTIĞIM İÇİN Mİ GÖREMİYORUM SENİ?


YAKAN

Seneler öylece akıp geçmiş, akıp geçti, akıp geçmekte, akıp geçiyor, akıp geçecek. Bu akışın yokediciliğinden bir şeyleri kurtarabilmeli. Ben de şu süre boyunca şunları yaptım, diyebilmeli. Şu süre boyunca şunları yaptım ya da yıktım ve bunları... Eğer yapmasa idim, bunları eğer ben yıkmasa idim, bunlar bunlar da olmayacaktı ama ben yaptım yani ki yapabildim ve evet artık başka bir insanım. O uzak liman şehri mi? Hayır o insan değilim ben. Başkayım başkasıyım. Ben onları yazmasa idim, ben o yumruğu vurmasa idim, ben o adamla tanışmasa idim, o telefona kaldırmasaydım kahvelerde uyuklayan bambaşka bir adam olacaktım. Hah işte bu! Kahvelerde uyuklayanlardan biri gibi hissediyorum kendimi. Anlayın artık. Kendimi. Olmalı. İzler kalmalı. Ama hayır. Değil bu ihtiras tamamen. Değil bu. Yakan beni. Mezarlarda kurumuş damarlar.


EDEBİYAT

Da ne? Bunca sene konuş oku tartış düşle bekle zikret. Onca sözden satırdan sonra. Hani bir kelimeyi onlarca kez söylersin söylersin. Aynı. Edebiyat ne? Gözüm bir yerlerden ısıracak. Gibi oluveriyor. Edebiyat... Bu denli yakınlaştığım için mi uzağımda duruyor? Bunca sevdiğim için mi seni... gözlerimden gizlenmektesin? Tehlikeli bir yakınlık mı bu? Kuran... Raflarımdan birinde. Kuran... Tehlikeli bir yakınlık bu. Eminim.


ÇÜRÜK

Öğrencilerimden birini gördüm; otobüsümüz şehrin en büyük kavşağında ilerliyor. Akşam karanlığı. Pastanelerin ölgün ışıkları neşesiz bir taşra gecesini haber veriyor. Yanımdaki yorgun ve yaşlı kadın tadını çıkarta çıkarta esniyor. Ken... Parfümerilerden birinin önündeydi. Yanında kendi gibi bir genç kız. Tekrar tekrar anlatılıp tekrar tekrar gülünen Cem Yılmaz esprilerinden birine daha kimbilir kaçıncı kez ve son defa olmayarak güldüler. Öğrencimdi. Öğrencimken de böyle miydi ve böyle mi gülerdi? Ben hep öyle ciddi bir tavırla pencereden dışarı mı bakardım? Çocukların bakışları birden bire takılıverince yüzlerindeki tebessümü solduran bir adam mıydım? Ne düşünürlerdi? Neden o kadar tavizsiz ve asabiydim? Tedirgin edici bir nezaket... Zırhı delinmez bir ciddiyet...

Aman canım. Ne ilgisi var? İki yıl haftada dokuz ders bitirdik. Tevhid nedir? Ya Tağut? Cocacola sadece bir içecek midir? Zayıf bir iman. Zayıf bir iman.

O sınıftan son kez ne zaman çıktım? O okulun bahçesine ilk adımımı ne zaman attım? Öğrencilerimden birini gördüm. Parfümerilerden birinin önünde. Vitrinden fışkıran ışıkla kotu, tişörtü, ruju, bilekliği... Hepsi vişne çürüğüydü. Akşam oluyor, pastanelerin ölgün ışıkları yarışma programlarıyla, televizyon kanallarının modası geçmiş dizileriyle öldürülecek bir Konya akşamını haber veriyordu.


YİTME

"Sûru üfürecek olan sûru üfürdüğünde, yok olup gidecek binlerce varlığın içinden biri de yazmakta olduğum şu hikâyeler olacak Allahım ve bu benim pek gücüme gidiyor!" diye diye sızlanıyordum ki, Mesnevi şerhini birkaç defa okuduğu belli olan bir Bostan ve Gülistan okuyucusu, "O vakit bu acıyı duymuş olduğunu hatırlayıp tebessüm edeceksin ve acı bir tebessüm olacak bu ve ömrünün geçmiş senelerdeki acılarını anımsadıkça nasıl gülümseyiveriyorsan bulvarı adımlarken ... öyle bir an yaşayacaksın ve bitiverecek... Beklemeye koyulacaksın meleği..." dedi. "Oh be!!!" dedim, "Ey yaşlı hoca, içimdeki acıyı söküp attın, rahatlattın beni, sağol..." "Bu rahatlayış bile anlamını yitirecek ama," dedi yaşlı adam, "Bu sevincin bile bir manası kalmayacak!"
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV