Yıl:2 Dönem:2 Sayı:3/15

       

     
  SİNEMA HABERLERİ


ORTA DÜNYA'YA HOŞGELDİNİZ

Ve beklenen an geldi çattı: 'Yüzüklerin Efendisi' gösterimde. Sinemaseverlerin gideceği yer, hayali Orta Dünya. Sakinleriyse Hobbitler, Elfler, insanlar ve benzerleri. Ama bu dünyayı aratmıyor. Ana teması bildik: İyinin kötüyle mücadelesi.

Sayıları hiç de az olmayan 'Yüzüklerin Efendisi' fanatiklerinin bir hayali gerçek oldu. J.R.R. Tolkien'in fantastik başyapıtı 'Yüzüklerin Efendisi'nde yarattığı Orta Dünya, sinemada 'ete kemiğe büründü'. Ve şimdi beklenen an geldi çattı: Üçlemenin ilk filmi 'Yüzük Kardeşliği' gösterimde. Hem de Amerika'dan sadece iki gün sonra.

Tüm dünyada yankı uyandıran filmin yönetmen koltuğunda Peter Jackson yer alıyor. Başrollerini Elijah Wood, Sir Ian McKellen, Liv Tyler, Ian Holm ve Cate Blanchett gibi isimlerin paylaştığı filmin öyküsü 'Orta Dünya'da geçiyor. Bu hayali mekânın sakinleri ise insanlar, Hobbitler, Elfler, cüceler, büyücüler, dev Troller ve zalim Orklar...


Çalınan yüzüğün peşinde

Jackson'in üç ayrı bölümden oluşan filminin ilk bölümü 'Yüzük Kardeşliği'nde, gezgin Hobbit Bilbo (Ian Holm), kullananı görünmez kılan sihirli yüzüğü yeraltı dünyasının kralı Gollum'dan çalar. Bu yüzük Orta Dünya'nın diğer yerlerindeki sihirli yüzükleri de kontrol edebilmektedir. Karanlıklar Efendisi Lord Sauron da bu sihirli yüzüğün peşindedir. Orta Dünya'da yaşayan tüm ırklar, yüzüğün kötü kalpli Sauron'a geçmemesi için kötülüğün kalbinin Mordor'da yok edilmesine karar verirler. Bu tehlikeli görev, Frodo Baggins ve yakın arkadaşı Gandalf'in önderliğinde Hobbitler, Elfler ve insanlardan oluşan 'yüzük kardeşleri' tarafından gerçekleştirilecektir. Cesur 'kardeşler'i iki tehlike beklemektedir: Lordun topraklarındaki tuzaklar ve yüzüğün bastan çıkarıcı etkisi. İyiler ve kötüler arasındaki mücadele başlamıştır.

Peki filmin kahramanları cesur Hobbitler neye benziyor? Bir kere nazik ve doğaya yakınlar. Boyları kısa, kıllı ayakları var ve çiftçilikle uğraşıyorlar. Basit zevklere sahipler. Örneğin pipo içmek, yemek yemek ve hikâye anlatmak gibi. Bir diğer ırk olan Elfler ise asil, şık ve sihirli varlıklar (Liv Tyler ve Cate Blanchett'in Elf olması tesadüf değil!). Elfler, yapraklarla kaplı, birliklerinin kaynağı olan ağaçları koruyorlar. Sinsi, kara pelerinli yüzük Tayflarıysa ne yaşıyorlar ne de ölüler.

Filmin en heyecan verici yaratığıysa Gollum. Bunun sebebini filmin efektlerini hazırlayan Weta Dijital şirketinin başkanı Richard Taylor şöyle açıklıyor: "Smeagol adında bir Hobbit olan, ancak yüzükle karşılaştıktan sonra ürkütücü bir değişime uğrayan Gollum, şimdiye kadar görülmüş dijital yaratıkların en gelişmişi. Gollum, tümüne meydan okur!"


Müzikler de 'çeşitli'

Filmin müzikleri de Orta Dünya'nın etnik çeşitliliğine göre hazırlanmış. Howard Shore, Kuzey Afrika'ya özgü 'Raita' gibi etnik enstümanlar da kullanmış. Londra Filarmoni Orkestrası ile işbirliği içinde filmin iki saatlik müziğini ortaya çıkarmış. İlahi boyut, 60 kişilik koroyla, evrensel boyut ise 'dünya müziği'nin başarılı sanatçısı Enya'yla yakalanmış. New-age'ın kraliçesi, filme iki parçasıyla katılıyor 'Aniron' ve 'May It Be'.


Orta Dünya Yeni Zelanda

Yapımcılığını Barry M. Osborne, Fran Walsh ve Tim Sanders'in üstlendiği filmin çekim mekânı Yeni Zelanda. Yönetmenin aynı zamanda doğum yeri de olan bölge, zengin coğrafi yapısıyla 'Orta Dünya'yı temsil etmeye hak kazanmış!

Peter Jackson, yaptığı titiz seçimlerle orijinal hikâyenin hakkını vermeye ant içmiş. Filmi çekerken aklında iki nokta varmış. 'Romanı okuyanları hayal kırıklığına uğratmamak, okumayanlarıysa büyülemek'. 'Yüzyılın kitabı' seçilen bir eseri filme almak büyük bir sorumluluk gerektiriyor ne de olsa. Ve ilk tepkilere bakılırsa Peter Jackson, bu büyük yükün altından başarıyla kalkmış görünüyor.


'Hobbit' Jackson!

Peter Jackson, orijinal hikâyenin epik doğasının hakkını vermek için bir tek büyük hikâye gibi filme alınması gerektiğini düşünmüş ve sinema tarihinde bir 'ilk'e daha imza atarak üç bölümlük filmi aynı anda çekmiş. Bu karar, beraberinde geniş zaman, insan gücü ve kaynak gerektirmiş haliyle. Ama durum Jackson'u yıldırmamış. Ve azimli yönetmen, 'ödüllü efekt uzmanları'ndan oluşan Weta Dijital şirketiyle fiziksel bir Orta Dünya'nın yanında dijital bir evren yaratmış. Bu evrende yok yok. Sahte nehirlerden ormanlara, Hobbitlerden dev mağara Troller'ine kadar her şey mevcut. İşin sonunda Peter Jackson hikâyeye kendini o kadar kaptırmış ki oyuncular ona sık sık 'Hobbit' demeye başlamışlar:

"Eminim bir şakaydı. Ama gerçek o ki Hobbit yaşam tarzı yani iyi yemek, ateşin önünde rahat bir sandalye bana hoş geliyor. Özellikle bir defada üç film yaptıktan sonra."



ALTIN KÜRE ADAYLARI AÇIKLANDI

"Yüzüklerin Efendisi", "A Beautiful Mind", "In the Bedroom" En İyi Dramatik Film dalında adaylar arasında...

Türkiye dahil bu hafta dünya çapında gösterime girecek, tüm izlenme hasılat rekorlarını alt üst etmesi beklenen "Yüzüklerin Efendisi" filmi, 59. Altın Küre film ödüllerine de aday gösterildi. Altın Küre organizatörleri, "Yüzüklerin Efendisi"nin yanı sıra "A Beautiful Mind"ın da En İyi Dramatik Film dalında adaylar arasına girdiğini belirttiler.

Altın Küre'de bu iki filmin yanı sıra "Mulholland Drive", "In the Bedroom" ve "The Man Who Wasn't There"de En İyi Dramatik Film dalında adaylar arasında.

Altın Küre'de En İyi Müzikal Film ya da Komedi dalında ise "Bridget Jone's Diary", "Gosford Park", "Legally Blonde", "Moulin Rouge" ve "Shrek" fimleri aday. "A Beautiful Mind"da Russell Crowe.

Organizatörlerden Variety Daily'den Tim Gray, adayları açıklarken bu yılın çok ilginç ve alışılmadık olduğunu belirtirken "Geçmiş yıllarda bir ya da iki film favori olup, diğerlerinin önüne geçerdi. Ancak bu yıl hiç bir film, diğerinin önünde değil. Bu nedenle bu yıl her şey olabilir" şeklinde konuştu.

Önümüzdeki yıl, 20 Ocak akşamı dağıtılacak olan Altın Küre Ödülleri, 24 ayrı kategoride sahiplerini bulacak.

Altın Küre'den önce ise, 5 Ocak 2002'de Amerikan Film Enstitüsü'nün (AFI) ödülleri belli olacak. Bu ödüllerde 5 dalda aday gösterilen "In the Bedroom" (Yönetmeni Todd Field) ve "Black Hawk Down" (Yönetmeni Ridley Scott) en kuvvetli filmler. Yüzüklerin Efendisi ise AFI'de 4 dalda aday oldu.

Daha önce açıklanan ödüllerde "Moulin Rouge" Ulusal Yayın Eleştirmenleri Birliği tarafından en iyi film seçilmişti. In the Bedroom ise, Los Angeles Film Eleştirmenleri'nin gözdesi olarak açıklanmıştı. David Lynch'in büyük övgüler alan "Mulholland Drive" ise New York ve Boston Film Eleştirmenleri tarafından büyük ödüle layık görüldü.

Hollywood Yabancı Basın Derneği tarafından her yıl Ocak ayında sahiplerine verilen Altın Küre ödüllerinin, Mart ayında açıklanan dünyanın en büyük sinema ödülü Oscar'ın sahiplerinin belirlenmesinde de çok etkili olduğu biliniyor.



BOKSÖR ALİ SİNEMADA

Efsanevi Ağırsiklet Boks Şampiyonu Muhammed Ali'nin hayatını anlatan filmde ünlü boksörü Will Smith canlandırıyor. Filmin önümüzdeki Oscar ödüllerinde aday olması bekleniyor.

Yönetmenliğini Michael Mann'in yaptığı, başrollerinde Will Smith (Muhammed Ali) ve Jon Voight'un (Howard Cosell) oynadığı film Şubat ayında Türkiye'de gösterime giriyor. Geçtiğimiz günlerde Londra'da galası yapılan filmin senaryosunu "Remember The Titans"ın da senaristi olan Gregory Allenn Howard yazmış.


Ali'nin çenesi de yumrukları gibi kuvvetliydi.

Atletik zekası, esprili kişiliği, cüretkâr öfkesi ve çekiciliği ile Muhammed Ali, Amerikalıların bakış açılarını sonsuza dek değiştirdi. Ali sadece yumruklara karşı değil; kanunlara, geleneklere, o günlerdeki şartlara ve savaşa da karşı koyup mücadele etti. Günümüzde hâlâ var olan çatışmaları hem ateşleyen hem de bir bakıma toplumun aynası olan Ali, dünyada en çok takdir toplamış sporculardan biridir.

Ali'nin sarsıcı başarılarının ardında, son zamanların süperstarlarından Will Smith ve Akademi Ödülü Adayı yönetmen/senarist Michael Mann var. Bu takım sizi bir boksörün, bir efsanenin ve hepsinden önemlisi bir adamın hayatının kalbine götürüyor. O konuştu ve dans etti. O dövüştü ve mücadele etti. Ali dünyayı sarstı.

Doğum adı olan Cassius Clay'den vazgeçip, Müslüman olarak Muhammed Ali adını alması, Vietnam'da savaşmayı reddetmesi, uzun bir süre Dünya ağırsiklet boks şampiyonluğunu elinden bırakmaması, bir sivil hakları kahramanı olması ile "Ali" tüm zamanların belki de en meşhur ve genel anlamda Amerika'nın ilk uluslararası süperstarıdır. Sadece spor izleyicisinin değil, herhangi bir şekilde popüler kültüre en alt düzeyde dikkat etmiş herhangi birinin bile her zaman aklında kalacak bir isimdir "Muhammed Ali".

Filmde Will Smith'in Ali'ye benzeyebilmek için gösterdiği çaba kayda değer, hattâ sıradışı olarak değerlendiriliyor. Smith'in bu rolüyle Oscar adaylığına kesin gözüyle bakılırken, diğer beklenen ana Oscar ödülleri adaylıkları arasında En iyi Film, En İyi Yönetmen (Michael Mann) ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Jamie Foxx) ödülleri de var.

Smith'in gerçek hayatta karısı olan Jada Pinkett Smith, filmde de Ali'nin eşi Sonji'yi canlandırıyor. Smith artık kültürel bir ikon olmuş efsanevi boksörü canlandırmayı bir süre reddetmiş:

"Benim boyumu aşar gibi geliyordu. Üç görevim olacaktı. Dövüşmeyi, daha sonra tüm zamanların en iyi boksörü Ali gibi dövüşmeyi ve ardından da Ali gibi bir adam olabilmeyi öğrenmeliydim."

Sonunda Muhammed Ali'nin kişisel ricası ile role soyunan Smith, yönetmen Michael Mann'den fazlasıyla yardım gördüğünü söylüyor. Los Angeles'ta başlayan çekimler, Chicago, Miami ve Afrika'da devam etmiş.

Film, Ali'nin hayatında en önemli dönem olan 1964-1974 yılları arasında geçiyor. İnanılmaz kabiliyetli Louisville, Kentucky'li genç Cassius Clay'in 1964'te kasabasını terk edişinden, 1974'e dek Ali'nin kendini yeniden isimlendirip İslam'a geçişine, dini inançları yüzünden Vietnam'da savaşmayı reddederek ABD hükümetiyle girdiği uzun mücadelesine ve George Foreman'ı "Ormanda Dövüş" ile yenişine dek pek çok olayı içine alarak bizlere Ali'yi tanıtıyor film.

Ali'nin ruhani rehberi Drew "Bundini" Brown, Malcolm X ve zamanının meşhur spor muhabiri Howard Cosell'in de başarıyla canlandırıldığı Ali'de, yönetmeni en çok heyecanlandıran bunun bir belgesel-drama değil, Ali'yi daha çok tanımak ve zamanında insanlar için böylesine eşsiz bir değerin derinine inmek olmasıymış.

11 Ocak 2001 tarihinde yapımı başlayan filmin bütçesi 100 milyon dolardan fazla oldu.


KÜNYE

Oyuncular: Will Smith (Muhammad Ali), Jamie Foxx (Drew "Bundini" Brown), Mario Van Peebles (Malcolm X), Jeffrey Wright (Howard Bingham), Mykelti Williamson (Don King), Michael Michele, Jon Voight (Howard Cosell), Ron Silver (Angelo Dundee), Jada Pinkett-Smith, Paul Rodriguez, Nona Gaye (Belinda), Joe Morton, James Toney (Joe Frazier), LeVar Burton (Dr. Martin Luther King)



LOS ANGELES FİLM ELEŞTİRMENLERİ ÖDÜLLERİ VERİLDİ

Sissy Spacek, Denzel Washington, David Lynch ödül kazanan isimlerden

"In The Bedroom" (Yatak Odasında) filmi en iyi film ödülünü kazanırken, filmdeki rolüyle Sissy Spacek en büyük onur ödülünü kazandı. Cannes'da ve New York Film Eleştirmenleri tarafından ödüllendirilen David Lynch'in "Mulholland Drive" filmi bir kez daha yönetmenine ödül getirdi. Oscar'a yakın görülen Denzel Washington da En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü kazandı.

Los Angeles Film Eleştirmenleri en büyük onur ödülü, "In The Bedroom" (Yatak Odasında) filmindeki rolü nedeniyle Sissy Spacek'e verildi. Filmde Sissy Spacek ve Tom Wilkinson, oğullarının öldürülmesinin yarattığı gerginlik nedeniyle evlilikleri çökme noktasına gelen bir çifti canlandırıyor.

Los Angeles film eleştirmenleri, David Lynch'e de "Mulholland Drive" filmindeki başarısı nedeniyle En İyi Yönetmen ödülünü layık görürken, aktör Denzel Washington da "Training Day" adlı filmdeki rolüyle En İyi Erkek Oyuncu ödülünü aldı.

Jim Broadbent "Moulin Rouge" adlı müzikaldeki rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü, Kate Winslet ise Alzheimer hastalığı yüzünden kariyeri sona eren romancı İris Murdoch'un yaşamını konu alan "İris" filmindeki rolüyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünün sahibi oldu. Christopher Nolan, "Memento" filmiyle Senaryo, Danis Tanoviç, Bosna'da çekilen "No Man's Land" adlı filmle Belgesel, Agnes Varda "The Gleaners and I" adlı filmle Animasyon dallarında ödül aldı. "Shrek" filmi Tasarım, Catherine Martin "Moulin Rouge" filmiyle Müzik, Howard Shore "Lord of the Rings" adlı filmle Kamera, Roger Deakins "The Man Who Wasn't There" filmiyle Sinematografi, Ennio Morricone Kariyer, John Cameron Mitchell ile Hedwig ve Angry Inch ise Ümit Veren Kuşak dallarında en iyi ödüle layık görüldü. Los Angeles Film Eleştirmeni Ödülleri, 22 Ocak'ta yapılacak törenle sahiplerine verilecek.



NEW YORK ELEŞTİRMENLERİ "MULHOLLAND DRIVE"I EN İYİ FİLM SEÇTİ

New York Film Eleştirmenleri David Lynch'in "Mulholland Drive" adlı yapımını 2001'in en iyi filmi seçti. Eleştirmenlerin en yüksek notu vererek onurlandırdığı oyuncular ise "In the Bedroom" filmindeki performanslarıyla Tom Wilkinson ve Sissy Spacek.

İngiliz grup komedisi "Gosford Park" en iyi senaryo ödülüne layık görülürken filmin yönetmeni Robert Altman en iyi yönetmen, oyuncu Hellen Mirren ise en iyi yardımcı aktris seçildi. Newsday film eleştirmeni ve New York Eleştiri Birliği Başkanı John Anderson "Mulholland Drive"ın oylama başlamadan önce bile birinci seçileceğini tahmin ettiklerini belirtti.

"Mulholland Drive" filmin oyuncuları Naomi Watts ve Laura Elena Harring, Hollywood'da geçen obsesyon, bellek yitimi ve tehlikenin konu edildiği bir kara hikâyenin göbeğinde yer alıyorlar. Anderson, New York Film Festivalinde de desteklenen filmin yönetmeni Lynch hakkında "Hastalıklı ilişkileri ve özel durumları hikâyelemede usta bir yönetmen. Hatta bu hastalıklı ilişkileri bile cazibeli ve çekici kılan bir film yapımcısı" açıklamasını yaptı. 

Oscar Ödülleri için tahminlerde bulunan ve söylentileri takip eden Goldderby.com adlı internet sitesinden Tom O'Neil ise "Mulholland Drive"in eleştirmenlerce en iyi film seçilmesine çok şaşırdığını belirtiyor. "Bu film bazılarına göre bir şaheser ama bunun tam aksini düşünenler de hiç az değil. Bu nedenle de Oscar jürisi bu filmi çok ciddi biçimde ele almalı" şeklinde yazdı.

Geçtiğimiz yıl eleştirmenler tarafından birinci seçilen film Steven Soderbergh'in "Traffic" adlı filmiydi. Soderbergh en iyi yönetmen olarak Oscar'ı evine götürürken "Traffic" ise en iyi görüntü dalında Oscar'a layık görülmüştü.

1935 yılında kurulan New York Film Eleştirmenleri Birliği, kentin çeşitli basın organlarında film eleştirileri yazan eleştirmenlerden oluşan bir kuruluş.

Diğer Kazananlar:

En İyi Yardımcı Aktör: Steve Buscemi, "Ghoşt World"
En İyi Sinematograf: Christopher Doyle ve Pin Bing Lee, "In the Mood for Love"
En İyi Yabancı Film: "In the Mood for Love"
En İyi Non-fiction Film: "The Gleaners and I"
En İyi Animasyon Filmi: "Waking Life"



DE NIRO TÜM ZAMANLARIN EN İYİ OYUNCUSU

Sinema sitesi "FilmFour.com", internet izleyicileri arasında yaptığı anketin sonuçlarını açıkladı. İki Oscar ödüllü Robert De Niro, tüm zamanların en iyi oyuncusu seçildi. Sinemaya yıllarını veren oyuncuların üst sıralarda yer aldığı oylama sonucuna göre Al Pacino ikinci olurken, Kevin Spacey çoğundan daha genç olmasına rağmen 3. sırayı aldı.

Kadın oyunculardan ilk isim 23. sırayı alan Jodie Foster oldu. Bu da sinemada erkek oyuncuların hakimiyetini gösteriyor. 
Artık yaşamayan ünlü aktörlerden James Stewart 11.; sir Alec Guinness 12.; Cary Grant ise 18. sırada yer aldılar. 


Popüler Sıralama Başka

Gişelerde büyük hasılat yapan oyuncuların listenin üst sıralarında yer almamasını Total Film Magazine editörü Dan Jolin, 'Popüler oyuncular'la 'Tüm Zamanların En Büyükleri" sıralamasının farkına bağlıyor. Şu anda halkın Julia Roberts, Tom Cruise ve Mel Gibson filmlerini tercih ettiğini, ancak klasik film denildiğinde aklına "The Godfather - Baba" ve "Star Wars - Yıldız Savaşları" filmlerinin geldiğini belirtiyor ve "Oylamaya katılan jenerasyon 'en büyük film' kavramını 'Citizen Kane'le değil, 'Raging Bull- Kızgın Boğa' ile keşfetti" diyor.

İlk 10 arasında Samuel L. Jackson, Clint Eastwood ve Tom Hanks yer alıyor. Julia Roberts sıralamada 38, Marilyn Monroe 43. sırada görülüyor.

İki yıl önce American Film Enstitüsü tarafından yapılan bir oylamada ise Humphrey Bogart ve Katherine Hepburn tüm zamanların oyuncuları seçilmişti.


En Büyük De Niro

"Tüm Zamanların En Büyük Oyuncusu" ünvanını kazanan Robert De Niro, 1943 New York doğumlu. Çocukluk ve gençliğinde çok utangaç olduğu için otistik bile sanılmış. "The Method" yöntemiyle oyunculuk eğitimi alan ve Brian De Palma'nin filmleriyle sinemaya adım atan oyuncu, 1975'te "Godfather: II" ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar'ı ve 1981'de "Raging Bull - Kızgın Boğa" ile de En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ını aldı. "Taxi Driver", "Cape Fear" ve "Casino" filmlerinde sert erkek tiplemesi çizen De Niro, "Meet The Parents" ve "Analyze This"de ise komedide de başarılı olacağını gösterdi. 


En İyi 10 Oyuncu:

1. Robert De Niro
2. Al Pacino
3. Kevin Spacey
4. Jack Nicholson
5. Sean Connery
6. Harrison Ford
7. Samuel L Jackson
8. Morgan Freeman
9. Clint Eastwood
10. Tom Hanks

Kaynak: FilmFour.com



"X-MEN 2", "THE MATRIX RELOADED" VE "TERMİNATÖR 3" FİLMLERİNİN GÖSTERİM TARİHLERİ BELLİ OLDU

Milyonlarca dolarlık bütçeye sahip olan filmlerin gösterim tarihleri belirlenirken de ince hesaplar yapılıyor. "X-Men 2" ve "The Matrix Reloaded" 2 Mayıs; "Terminatör 3" de 4 Temmuz 2003'de izleyiciyle buluşacak.

Vizyona girecek olan filmlerin gösterim tarihlerini belirlemek yüksek bahisli bir satranç oyununa dönüştü. Hollywood kaynaklarına göre ABD'de sinemalar yaz aylarında seyirci çekiyor ve 2003 yazı için de büyük hesaplar yapılıyor.

Yönetmen Bryan Singer'in çektiği "X-Men 2" 2 Mayıs'ta gösterime giriyor. Böylece Amerikalıların tatil günlerinden biri olan "Memorial Day"i, hafta sonu ile birleştirerek yarışa üç haftalık bir süreyle önde başlamayı planlıyor. Ancak aynı hafta sonu yine çok beklenen devam filmi "The Matrix Reloaded"ın da gösterime gireceği söyleniyor. Bu durum da "X-Men 2" için sürpriz olabilir. "Terminatör 3: The Rise Of The Machines" için açıklanan gösterim tarihi ise 4 Temmuz ve Amerika'nın bağımsızlık tarihi olduğu için filmin gişesini etkileyeceği kesin.



SİNEMANIN DEVLERİ

George Clooney ve 11 adamı, Amerika sinemalarında "Ocean's Eleven" filmiyle fırtına gibi esiyor. Neredeyse Hollywood'un son dönem tüm ünlülerini bir araya getiren film, 1960'larda çevrilen filmin yeni bir versiyonu. Filmi, 'Traffic' ve 'Erin Brockovich' ile ünlenen Steven Soderbergh yönetiyor.


Sinemanın altın adamları 40 yıl sonra bayrağı devralıyor.

1960'ların en ünlü isimleri, Frank Sinatra, Sammy Davis Jr. ve Dean Martin'in rol aldığı "Ocean's Eleven" yeni versiyonuyla da çok beğenildi. Bu kez rollerde Hollywood'un genç kuşak oyuncuları var: George Clooney, Brad Pitt, Julia Roberts, Matt Damon, Andy Garcia, Casey Affleck, Scott Caan, Don Cheadle... İçlerinde sadece Elliott Gould yaşlı kuşaktan sayılabilir. Filmin oyuncuları, galadan hemen sonra Adana İncirlik Üssü'ne gelerek askerlere moral vermişlerdi.


Milyarlık Soygun Planı

"Harry Potter'ın üç hafta süren saltanatına son veren "Ocean's Eleven"in konusu kısaca şöyle:

Çok şık, atletik ve yakışıklı Danny Ocean (George Clooney - ilk filmde Frank Sinatra) tam bir macera ve heyecan insanıdır. New Jersey'deki hapishaneden şartlı tahliye edilen karizmatik hırsız Ocean, daha 24 saat geçmeden yeni bir plan yapar. Yalnızca üç kuralı vardır: Kimseyi incitme, hak etmeyen hiç kimsenin parasını çalma ve oyunu, kaybedecek hiçbir şeyin yokmuş gibi oyna. Danny işte bu üç kural çerçevesinde gelmiş geçmiş en büyük, en komplike kumarhane soygununa hazırlanır. Danny'nin özenle seçilmiş 11 adamı Terry Benedict (Andy Garcia)'e ait olan Las Vegas kumarhanesinden tam 150 milyon dolar çalma hazırlığındadır. Bu ekipte yetenekli bir kumarbaz Dusty Ryan (Brad Pitt - ilk filmde Dean Martin), usta bir yankesici (Matt Damon) ve yokedici bir dahi (Don Cheadle) yer almaktadır. Peki Benedict bunu hak etmek için ne yapmıştır? Danny'ye göre eski karısı Tess (Julia Roberts - ilk filmde Angie Dickinson)'e asılmak, soyulmayı hak etmek için yeterince iyi bir sebep. Tabii bunun bir bahane mi yoksa gerçek neden mi olduğunu yine de en iyi Danny biliyor. Parayı alabilmek içinse hayatını ve eski karısıyla barışma şansını riske atıyor. Ama eğer işler planladığı gibi giderse, soygundan alacağı para ile karısını kazanma arasında seçim yapmak zorunda kalmayacak. Tabii önce gerçekleşmesi neredeyse imkânsız bir planı uygulamak ve başarmak zorunda.

Yönetmen: Steven Soderbergh
Senaryo: George Clayton Johnson, Jack Golden Russell
Tür: Aksiyon / Komedi / Suç
Oyuncular: George Clooney (Danny Ocean), Brad Pitt (Dusty Ryan), Julia Roberts (Tess Ocean), Casey Affleck (Virgil Malloy) Scott Caan (Turk Malloy), Don Cheadle (Roscoe Means), Matt Damon (Linus Caldwell), Andy Garcia (Harry Benedict), Elliott Gould (Ruben Tischkoff)



30 MİLYON DOLARLIK ANLAŞMA

Arnold Schwarzenegger'in "Terminatör 3" filmi için 30 milyon dolarlık anlaşma yaptığı söyleniyor. Terminatör serisinin yönetmeni James Cameron'un yerini alan ve "U-571" filminden tanıdığımız Jonathan Mostow'un ise bu filmden 5 milyon dolar alacağı söyleniyor. 180 milyon dolarlık bütçeye sahip olan "Terminatör 3"ün yayın ve dağıtım hakları açık artırmayla satışa çıkarılacak. İntermedia tarafından finanse edilen filmin haklarını satın alan firma filmin dünya sinemalarına dağıtımından sorumlu olacağı gibi özgün senaryo haklarına da sahip olacak.

Kaynaklara göre Arnold Schwarzenegger "Terminatör 3" filminden 30 milyon dolarlık anlaşma yapmış. Ancak durdurulamayan cyborg rolünü üstlenen oyuncunun filmin yönetmeni Jonathan Mostow'dan tam 6 kat daha fazla kazanacağı söyleniyor. Terminatör serisinin yönetmeni James Cameron'un yerini alan ve "U-571" filminden tanıdığımız Mostow yaptığı işten 5 milyon dolar alacakmış. Bazı kaynaklar oyuncunun alacağı söylenen miktarı yalanlarken, diğerleri de oyuncuya ödenecek olan miktarın, beş yıl önce oynadığı "Batman And Robin" filminden aldığı 25 milyon doları geçebileceğini doğruladı.

Filmin sinema, televizyon ve DVD hakları için brüt bütçenin yüzde 50'si yerine 50 milyon dolarlık bir fiyat belirlenmiş. Önde gelen tüm Hollywood stüdyolarının filmin haklarını almak istediği söyleniyor ancak orijinal "Terminatör" filminin finansörü ve haklarının sahibi olan Fox Stüdyoları'nın durum karşısında ne yapacağı henüz belirsiz.

"Terminatör 2"den on yıl sonra çekilen üçüncü filmin senaryosunda daha doğrusu tarihinde çokça değişiklik olmasına rağmen stüdyolar hevesli görünüyor. Söylentilere göre kahraman John Conner daha güçlü bir kadın olan "Terminatrix"e karşı savaşıyormuş.



MOULIN ROUGE'A EN İYİ FİLM ÖDÜLÜ

ABD'de Ulusal Eleştirmenler Birliği 'Moulin Rouge'u 2001'in en iyi filmi ödülüne layık gördü. İhtişamlı müzikal "Moulin Rouge", "National Board Review" listelerinde en iyi film olarak zirveye yerleşirken Oscar Ödülleri için aday olma şansını da ikiye katlamış oldu. Eleştirmenler, henüz gösterime giren "Yüzüklerin Efendisi"ne üç ödül verdi.

1899 Fransa'sında ortaya çıkan ve dönemsel bir taşlama, yergi niteliği taşıyan şovun modern pop ezgileriyle yeniden ortaya çıkmasını sağlayan, başrollerini Ewan McGregor ile Nicole Kidman'ın paylaştığı "Moulin Rouge"un yönetmeni Baz Luhrman. Şeytani kabare yöneticisi rolünü oynayan aktör Jim Broadbent ise en iyiler listesini oluşturan eleştirmenler grubu tarafından "En İyi Yardımcı Oyuncu" seçildi. Ayrıca aktör "İris" filminde canlandırdığı yazarın sevgilisi rolüyle de övgü aldı.


Billy Bob Thornton Zamanı

Aktör Billy Bob Thornton ise gerilim filmi "The man Who Wasn't There", dram filmi "Monster's Ball" ve bir soygun komedisi olan "Bandits"deki rolleriyle "En İyi Aktör" seçilerek ödül kazandı. Thornton oynadığı tüm filmlerin fark edilmesinin ve daha da önemlisi takdir edilmesinin onu çok sevindirdiğini belirtiyor. Aktörün yer aldığı "Monster's Ball" ve "The Man Who Wasn't There" filmleri yılın en iyi 10 filmi arasına girmeyi başardı. Ayrıca "Monster's Ball" filminde Thornton'a eşlik eden genç oyuncu Halle Berry de 'En İyi Kadın' oyuncu olarak anıldı.


Yüzüklere Üç Ödül

Eleştirmenler küçük kasaba sırlarının konu alındığı kara drama filmi "In The Bedroom" filminin yönetmeni Todd Field'i 'En İyi Yönetmen' olarak seçti. Ayrıca film en iyi 10 film arasında 2. sıraya yerleşirken, senaryo dalında da yine en iyi seçildi. Filmin senaryosu yönetmen Todd Field ve Rob Festinger tarafından yazıldı. Üç bölümlük fantazi filminin ilki olan "Lord of the Rings: Fellowship of the Ring" ise üç ayrı dalda onurlandırıldı. Yönetmen Peter Jackson'a 'Özel Başarı Onuru' verilirken, film, set tasarımı gibi nedenlerle 'En Başarılı Prodüksiyon Tasarımı' onuruna da layık görüldü. Filmde rol alan Cate Blanchett ise hem bu filmdeki hem de "The Shipping News" ve The "Man Who Cried" yapımlarındaki rolleriyle "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu' seçildi.


Yılın en iyi filmleri:

1. Moulin Rouge
2. In the Bedroom
3. Ocean's 11
4. Memento
5. Monster's Ball
6. Black Hawk Down
7. The Man Who Wasn't There
8. A.I. Artificial Intelligence
9. The Pledge
10. Mulholland Drive


Diğer kazananlar:

Belgesel: The Endurance: Shackleton's Legendary Antarctic Adventure.
Yabancı Film: Amores Perros (Mexico).
Animasyon: Shrek.
Dikkate değer performans: Naomi Watts (Mulholland Drive), Hayden Christensen (Life as a House).
Başarılı kariyer: Jon Voight.
Film müziği dalında başarılı kariyer: John Williams.
Billy Wilder Ödülü (yönetmen): Steven Spielberg.
Çıkış yapan yönetmen: John Cameron Mitchell (Hedwig & The Angry Inc)



'AMELIE' GÖZÜNÜ OSCAR'A DİKTİ

Gelecek yıl Mart ayında yapılacak olan Oscar töreninde, En İyi Yabancı Dildeki Film dalında "Amelie" şimdiden en kuvvetli aday olarak gösteriliyor.

Yabancı dildeki filmi seçmek için bu yıl 51 ülke adaylarını 12 Şubat 2002'ye kadar bildirmek zorunda. Oscar'da Fransa'yı temsil edecek olan Jean-Pierre Jeunet'nin yönettiği "Amelie" şimdiden altın heykelciği almış gibi görünüyor.

Önümüzdeki yıl 24 Mart'ta yapılacak olan Oscar'da Yabancı Dildeki Film dalında, rekor sayıda ülke adaylarını bildirecek. Geçen yıl 46 olan ülke sayısı, bu yıl 51'e çıktı. İlk kez Oscar'da yarışması için film adayı belirleyecek olan isimler arasında Ermenistan, Kırgızistan, Tanzanya ve Uruguay gibi ülkeler bulunuyor. 51 ülke adaylarını 12 Şubat 2002'ye kadar bildirmek zorunda. Sonradan Akademi üyeleri bu filmleri seyredip, aday sayısını 5'e indirecek.

Fransızların Oscar'a gönderecekleri Jean-Pierre Jeunet'nin yönettiği "Amelie" filmi ise şimdiden en güçlü aday olarak gösteriliyor. Film, katıldığı Toronto, Karlovy-Vary, Edinburgh festivallerinden ödülle dönmüştü. Amelie'nin yanı sıra Hindistan'dan "Lagaan and Dark Blue World", Britanya'dan Gal dilinde çevrilen "Oed Yr Addewid-Do Not Go Gentle" aday filmler arasında yer alıyor.

Akademi üyeleri Kasım ayı sonundan itibaren filmleri izlemeye başlayacaklar. Yabancı Dilde Film ödülünü alacak film, diğer dallarda da şansını koruyor. Örneğin 1999 yılında Roberto Benigni'nin "Life is Beautiful", Yabancı Dilde En İyi Film ödülünün yanı sıra En İyi Film ödülünü de almıştı. Aynı şekilde geçen yılın büyük filmi "Kaplan ve Ejderha" da 4 Oscar ödülünün sahibi olmuştu.

Türkiye'den Oscar'a aday olarak 38. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 5 dalda büyük ödül kazanan Handan İpekçi'nin "Büyük Adam Küçük Aşk" filmi gösterildi.



GLADIATOR TARZI HIRİSTİYAN-MÜSLÜMAN SAVAŞI

Guy Ritchie ve prodüktör ortağı Matthew Vaughan Hıristiyan ve Müslüman askerler arasındaki savaşı anlatan bir film yapmayı tasarlıyorlar. 11 Eylül'deki olaylardan sonra projeyi rafa kaldırmayı düşünen ikilinin filminin orijinal ismi 'Cihad / Jihad' olacaktı. On altıncı yüzyılda Malta'da geçecek olan bu film yedi bin Hıristiyan savaşçının kırk bin Müslümanı yenmesini anlatıyor. Ancak yönetmen Ritchie bu filmin batı propagandası olarak görülmemesini istiyor:

"Ben fazlasıyla Hıristiyanlık karşıtıyım. Ben fazlasıyla Müslümanlık karşıtıyım. Organize din kirlenmiş ve korkunç bir şeydir."

Şimdinin jeopolitik ikliminde Vaughan ve Ritchie, filmlerine yeni bir isim koymak ve projeyi gerçekleştirmek için debeleniyorlar. İlk söylentilere göre film Gladiator tarzında ve dönem-macera filmi olacak. Guy Ritchie'nin Ridley Scott'un bu filmine olan ilgisi biliniyor ve aynı zamanda sanatçının uzun zamandır kendi tarzını yarattığı stilistik-suç hikâyelerinden uzaklaşmayı istediği de söyleniyor.



LARS VON TRIER GELECEK AY 'MOTOR' DİYOR

Danimarkalı yönetmen Lars Von Trier'in yeni filmi "Dogville"in başrollerinde Lauren Bacall ile Nicole Kidman yer alacaklar. 7 Ocak'ta İsveç'te çekimlerine başlanacak olan film, Trier'in film şirketi Zentropa ile Ulusal Danimarka Film Enstitüsü ortaklığıyla finanse edilecek.



ARARAT 2002'DE

Atom Egoyan'ın 2002 yılında gösterime girecek filmi "Ararat" anılar ve şimdiki zaman arasında gidip gelen, Egoyan'ın tipik temalarıyla yüklü bir film. "Film içinde film" esprisinden hareket eden "Ararat", 1920'lerdeki 'Ermeni katliamı' üzerine tarihsel bir filmin yapımını anlatıyor. Filmin prodüksiyonunda sürücü olarak görev yapan 18 yaşındaki bir adamın hayatının filmin üretim süreci içerisinde nasıl değiştiğini anlatan film, şimdiden Türkiye'de büyük tepki görüyor. Filmin kaba kurgusu tamamlanmış durumda ve şu anda yapım-sonrası işlemleri sürüyor. Star gazetesinden Fatih Çekirge, "Hollywood'da yeni bir 'Öfke Senaryosu'" başlıklı yazısına, "Israrla söylüyorum... Bu yaşıma kadar gördüklerim ve kendi tarihimizden süzdüklerim gösteriyor ki, dünyada bu denli düşmanı olan başka bir ülke yoktur..." diyor ve film hakkında şunları söylüyor: "Midnight Express'ten (Gece yarısı Ekspresi) sonra şimdi Columbia Pictures sözde Ermeni soykırımını dünya sinemalarına sunmaya hazırlanıyor... Ve bunun için Van ilimizin tıpatıp benzeri bir şehir stüdyoya kuruluyor... Böylesine büyük bir ihanetin hazırlığı var. Doğrusu bu çalışmayı duyunca, bir kez daha içimden sormak geldi: 'Ne istiyorsunuz kardeşim bu milletten bu devletten?'"

Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök ise "Ararat" filminin galasını Ağrı'da yapalım" başlıklı yazısında, politik olarak ön yargılı ve taraf tutan filmlerin sinema tarihinde önemli yerlere sahip olmadıklarını belirttikten sonra, "Doktor Jivago"yu 'yakın tarihe ait bir dekor içinde yapılmış en büyük film' olarak niteliyor ve şöyle yazıyor: "Ben Fransa'da öğrenciyken Agasyan Efendi isimli bir Ermeni'nin evini kiralamıştım. Agasyan Efendi, müthiş bir Anadolu insanıydı. Babası İznik'te doktormuş. Olaylar sırasında jandarma onu karakola alıp kapatmış. Ama Agasyan Efendi'nin babasının tedavi ettiği, iyilik yaptığı Türkler karakolu basıp onu kurtarmışlar. Ne var ki içerde gördüğü işkenceden dolayı birkaç gün sonra ölmüş. Babasının ölümüne rağmen Agasyan Efendi, Türklere karşı hiçbir düşmanlık duygusu taşımıyordu. Tam aksine, babasını jandarma karakolundan kurtaran Türkleri hatırlıyordu. İşte ben o yüzden Türkiye'nin yakın tarihine Pasternak'ın 'Doktor Jivago'su gibi bakabilecek bir film bekliyorum. Ve diyorum ki, böyle bir filmin galasını çok rahatlıkla Ağrı'da yapabiliriz. Ve o gün orada, geçmişle hesabımızı kapatıp, hep birlikte ileriye doğru bakabiliriz."



BERGMAN EN SEVDİĞİ YÖNETMENLERİ, RÜYALARINI, ŞEYTANLARINI ANLATTI

İsveçli büyük yönetmen Ingmar Bergman geçen hafta Reuters ile yaptığı söyleşide hayatı ve çalışma yöntemleri hakkında konuştu.

Çağdaş hayattan elini ayağını çekmiş olan usta yönetmen kendi adasında yaşıyor ve özel hayatı pek bilinmiyor, bu yüzden Reuters söyleşisi birçok Bergman hayranını fazlasıyla heyecanlandırdı. Bergman, söyleşide son zamanlarda gördüğü bir rüyasını da anlattı. Rüyada "büyük, parıldayan, yeşil bir kuş" sanatçıyla bir tarlada konuşuyor. "Normalde kuşlardan korkarım ve hayatımda hiçbir zaman bir kuş rüyası görmedim" diyen 85 yaşındaki yönetmen, bu rüyanın rahmetli eşi Ingrid'den geldiğini sezdiğini söyledi. Bergman ayrıca çocukluğundaki katı koşullar yüzünden fanteziler dünyasına kaçtığını söyledi. "İşte bu nedenle rüya dünyasıyla gerçek olanı birbirinden ayırma güçlüğü yaşıyorum. Cezalardan kaçmak için büyük bir yalancı oldum."

"Yedinci Mühür", "Yaban Çilekleri", "Çığlıklar ve Fısıltılar" gibi filmlerin yönetmeni Bergman sanat-sinemasının belli bir biçiminin simgesi haline gelmiş bir isim. Yönetmen, en meşhur filmlerinin ardında kendi kişisel şeytanları olduğunu da kabul ediyor.

"Şeytanlar sayısız, en uygunsuz zamanlarda geliyorlar ve panik ve terör yaratıyorlar" diye açıklıyor Bergman kendi durumunu. "Ama ben öğrendim ki olumsuz kuvvetlere hükmedersem ve onlardan yararlanırsam, o zaman benim iyiliğim için çalışabiliyorlar." Asıl numaranın çirkinlikten güzellik yaratabilmek olduğunu söyleyen Bergman, "zambaklar genellikle hayvan leşlerinin arasında büyür" dedi.

Ingmar Bergman 1982 yılında Oscar ödüllü filmi "Fanny and Alexander"in ardından film yönetmenliğini bıraktı. Ardından genellikle tiyatroda çalıştı ama gelecek sene bir televizyon filmi olan "Don't Go" için yeniden kamera arkasına geçecek. Bergman ayrıca son dönem yönetmenlerden beğendiği isimleri de açıkladı. Sanatçı, Atom Egoyan, Lukas Moodysson ve Alexander Sokurov'un sinemalarını çok beğeniyor. Ama en çok beğendiği yönetmen Danimarkalı Lars von Trier. Bergman'a göre Lars von Trier "ne tür bir deha olduğunun farkında olmayan" bir yönetmen.



SIGNS HAKKINDA

Yeni filmi Signs hakkında Mel Gibson'la birlikte USA Today'e konuşan M. Night Shyamalan (The Sixth Sense), konunun küçük bir kasabada bir gece esrarengiz şekilde oluşan 100 metrelik daireler ile ilgili olduğunu söyledi. Yine gerilim türünde olan filmde birçok sürpriz yer aldığını, buna ek olarak bazı komedi öğelerini de kullandığını ekledi ve "Çığlık atmaya başlamadan önce biraz gülmenizi istiyorum" şeklinde konuştu.

Başrolü oynayan Gibson ise, senaryoyu okumaya başladığı andan itibaren bırakamadığını ve ilk kareden itibaren son derece yüksek gerilime sahip olan filmin sonunun da çok güzel olduğunu söyledi. Signs, 2002 yazında Amerika'da gösterime giriyor.



"YÜZÜKLER" 1 NUMARA

Peter Jackson'un sinemaya uyarladığı "Yüzüklerin Efendisi"nin ilk bölümü, haftasonu 45.3 milyon dolar hasılat elde etmesine rağmen rekor kıramadı.

J.R.R Tolkien'in destansı fantezisi "Yüzüklerin Efendisi" gişe hasılatları listesine 1 numaradan girmekte zorlanmadı. Haftasonu boyunca 45.3 milyon dolarlık hasılat yapan film 'gişelerin efendisi' oldu.

Çarşamba günü gösterime giren "Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği" ilk iki gününde 28 milyon dolarlık bir gelir elde etti. Beş gün sonundaysa stüdyo, toplam hasılatın ABD ve Kanada'da 73.1 milyon dolar olduğunu açıkladı. Filmin bir hafta boyunca 100 milyon dolarlık hasılata ulaşması bekleniyor.

Jim Carrey'nin büyük umutlar bağladığı "The Majestic" ise 8. sıradan listeye girerek bir başka hayalkırıklığı yaşayan film oldu. Hollywood ünlülerini bir araya getiren Ocean's Eleven ise ikinci sıradaki yerini korudu.


Sıralama

1. Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği / 45.3 milyon dolar.
2. Ocean's Eleven / 14.6 milyon dolar.
3. Jimmy Neutron: Boy Genius / 14 milyon dolar.
4. Vanilla Sky / 12.1 milyon dolar.
5. How High / 7.6 milyon dolar.
6. Harry Potter ve Felsefe Taşı / 6.2 milyon dolar.
7. Not Another Teen Movie / 5.5 milyon dolar.
8. The Majestic / 5 milyon dolar.
9. Joe Somebody / 3.7 milyon dolar.
10. Monster's, Inc. / 3.5 milyon dolar.



EMINEM'İN FİLMİNE PROTESTO

Ünlü rap şarkıcısı Eminem'in rol aldığı "8 Mile" adlı filmin çekimleri sırasında evlerin yakılması eleştirilere hedef oldu. Evin yakıldığı sahne filmin ve dolayısıyla filmin ana karakterini canlandıran Eminem'in hayatında bir dönüm noktasını simgeliyor. Ancak bu durum Detroit'de bulunan Highland Park'da yaşayanların kızgınlığını gidermiyor.

Çekimlerin yapıldığı Highland Park bölgesi sakinleri ise film şirketini suçlayarak bu bölgede zaten yeterince evin kundaklanarak yakıldığını, bunun reklamının yapılmasının doğru olmadığını belirttiler. Çekimler sırasında şenlik haline getirilen ateşli sahneler bölge sakinlerini endişelendirdi. Bölge halkının bu konudaki endişesi ise kundaklama gibi olaylar nedeniyle karşılaştıkları acı sahnelerin çok fazla olmasından kaynaklanıyor.

Film şirketi bu evleri yakmak için tam 20 bin dolar harcadı. Yerle bir edilen üç evden elde edilen gelirin Detroit sınırlarında yer alan belediyeye bağışlandığı açıklandı.



"HAYATIMIN TEK YOLCULUĞU" 7 DALDA ÖDÜL KAZANDI

Türk-Yunan-Bulgar ortak yapımı "Hayatımın Tek Yolculuğu", 42. Selanik Film Festivali'nde 7 dalda ödül kazandı. Kültür Bakanlığı tarafından maddi olarak desteklenen film, festivalin "ulusal yarışma" bölümünde "en iyi film" dalında ödüle değer bulundu. Film ayrıca, görüntü, müzik, dekor, kostüm, ses ve makyaj dallarında da ödül aldı.



ANKARA FİLM FESTİVALİ'NİN EN İYİSİ "HERKES KENDİ EVİNDE"

13. Uluslararası Film Festivali Uzun Film Yarışması'nda Semih Kaplanoğlu'nun yönettiği "Herkes Kendi Evinde" filmi en iyi film seçildi.

Ankara Uluslararası Film Festivali'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, Mahmut Tali Öngören Özel ödülüne de Zeki Demirkubuz'un yönettiği "İtiraf" filmi layık görüldü. Semih Kaplanoğlu'nun yönettiği "Herkes Kendi Evinde" filmi dünyada ve Türkiye'de çok etkili olan çağdaş gelişimleri kişisel, duru ve şiirsel bir dille sinemaya aktardığı için en iyi film seçildi. Zeki Demirkubuz En İyi Yönetmen, "Yazgı" filmindeki rolüyle Zeynep Tokuş En İyi Kadın Oyuncu, "Büyük Adam Küçük Aşk" filminin aktörü Şükran Güngör ise En İyi Erkek Oyuncu seçilirken, "Büyük Adam Küçük Aşk" filminde rol alan Füsun Demirel En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, "Yazgı" filmindeki rolüyle Engin Günaydın En İyi Erkek Yardımcı Oyuncu ödülüne layık görüldü. Onat Kutlar En İyi Senaryo ödülünün sahibi "Herkes Kendi Evinde" filmiyle Semih Kaplanoğlu ve Özden Çankaya oldu. En İyi Görüntü Ödülü Hayk Kirkossiyan'a, En İyi Sanat Yönetmeni Mira Civelek'e, En İyi Müzik Selim Atakan'a, En İyi Kurgu ödülü ise Adnan Aila'ya verildi. Umut Veren Yeni Yönetmen ödülüne de "Yurtdışı Turnesi" filmiyle Ayşe Polatkan, Umut Veren Yeni Kadın Oyuncu, "Büyük Adam Küçük Aşk" filmindeki rolüyle Dilan Erçetin, Umut Veren Yeni Erkek Oyuncu ise "Yazgı" filmiyle Serdar Orçin layık görüldüler.



ANKARA'NIN İLK SAHİPLERİ

13. Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında düzenlenen Kısa, Belgesel Film yarışmaları ile Film Öyküsü ve Afiş yarışması sonuçları belli oldu. Kısa Film Yarışması, kurmaca dalında Bener Bozkurt ve Ozan Açıktan'ın 'Diojen'in Karısı', canlandırma dalında Sena Parlakulaş'ın 'Müebbet-i Muhabbet, deneysel dalında Cem Yardımcı'nın 'Esperanto' yapıtları ödül alırken, Ahmet Uluçay'ın 'Exorcist-Şeytan Çıkarması' jüri özel ödülüne layık görüldü. Filmleri değerlendiren jüri ayrıca, Selim Evci'nin 'Sen ya da Hayalin', Suna Dölek'in 'Büyük Adam Küçük Adam', Funda Akbulut'un 'İnsan Evini Sırtında Taşımaz ki', Onur Erdem ve Esin Büyükyıldırım'ın 'Zamanın Üç Hali', Ayçe Kartal'ın 'Maybe', Tanyel Mutlu ve Dilek Kaya Mutlu'nun 'Çünkü Kedi Gizemlidir' adlı yapıtlarını övgüye değer buldu.

Belgesel Film Yarışması'nda ise; Özgür Arık ve Özgür Polat'ın 'Suyla Yiten'i birincilik ödülünü kazanırken, Hüşeyin Karabey'in 'Sessiz Ölüm'ü ikinci, Sema Sander'in 'Mevlana ve Sema'sı üçüncü seçildi. Bu dalın jüri özel ödülü 'Cebimde Çok Küçük Elma Var'la Sezgin Türk'e verildi ve Mehmet Çam'ın 'Foto Hasan Behçet', Selim Evci'nin 'Duvarın Arkası', Mehmet Hakyemez'in 'Tabela Şov' adlı yapıtları belgesel jürisi tarafından övgüye değer görüldü.

Film Öyküsü ödülü "Beyaz Menekşe"yle Ayşe Argun'a verildi. Afiş yarışmasına katılanlar arasında yapılan değerlendirme sonucunda Burak Yarar, afiş çalışmasıyla bu yılki ödülün sahibi oldu.

Ödüller, sahiplerine 30 Kasım gecesi düzenlenen bir törenle teslim edildi.



AVRUPA FİLM FESTİVALİ ÖDÜLLERİ

Avrupa Film Akademisi'nce bu yıl 14'üncüsü düzenlenen festivalde ödüller Almanya'nın başkenti Berlin'de sahiplerini buldu. 
En iyi film ödülünü, Türkiye'de de vizyona giren Jean-Pierre Jeunet'nin "Amelie" adlı filmi kazandı.

Festivalde ödül kazananlar şöyle:

En İyi Film: "Amelie" (Fransa, Jean-Pierre Jeunet)
En İyi Kadın Oyuncu: İsabelle Huppert (Fransa, Piyanist)
En İyi Erkek Oyuncu: Ben Kingsley (İngiltere, Sex Beast)
En İyi Yönetmen: Jean-Pierre Jeunet (Fransa, Amelie)
Dünya Sinemasına Avrupa Katkısı ödülü: Ewan McGregor (İngiltere)


Halk ödülleri:

En İyi Film: "Amelie" 
En İyi Kadın Oyuncu: Juliette Binoche (Fransa, Çikolata)
En İyi Erkek Oyuncu: Colin Davis, (İngiltere, Bridget Jones'un Günlüğü)
En İyi Görüntü: Bruno Delbonnel (Amelie)
Avrupa Dışından En İyi Film: "Moulin Rouge" (Avusturya/ABD, Baz Luhrmann)
Fassbinder Ödülü: "El Bola" (İspanya, Achero Manas)
En İyi Senarist: Danis Tanovic (Bosna- Hersek, No Man's Land)
En İyi Belgesel: ARTE ödülü "Black Box BRD" (Almanya, Andres Veiel)
En İyi Kısa Metrajlı Film: "John Wayne'i seviyorum" (İngiltere, Toby McDonald)
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV