Yıl:3 Dönem:2 Sayı:9/21

       

     
  BİR YAŞAM FELSEFESİ OLARAK MÜZİK:

QAWWALI



Qawwali, Pakistanlı sufilerin geleneksel müziğine verilen isimdir. Kelime, Farsçadaki 'kavl' kelimesinden türetilmiştir. Türkçede de bu kelime, 'konuşmak, söylemek' anlamında kullanılmaktadır. Geleneğin kökleri 10.yy'a kadar gitmektedir. Bu müziğin köklerinin Farisiler ve Türkler tarafından oluşturulduğu bilinmektedir. 12. yy'da Hindistan'a İslam'ı yaymak için gelen Muhiddin-i Çişti isimli bir davetçi tebliğ için Hindistanlılarla konuşmaya başladığında ilgisizlikle karşılaşır. Hindistanlılar müzikle uğraşmaktadır. Bunu gören davetçi, onlara müzik yoluyla yaklaşmayı dener ve "Allah için müzik söyleme"ye çağırır onları. Bunun semeresini çabucak gören davetçi bu uygulamaya devam eder ve sonuçta bu günkü "kavvali"nin temelleri atılmış olur.

Müzik, bir baş vokaliste elleriyle ritim tutarak eşlik eden 5-6 kişiyle bir kaç tabla ve harmonyumdan oluşan grubun eşlik etmesiyle icra edilmektedir. Ritim tutan kişiler aynı zamanda baş vokalistin söylediklerini tekrar etmekte ve o ana göre solo atarak müziğe renk katmaktadırlar. Bu sololar doğaçlama olmakta ve çoğunlukla mantıklı bir anlamı olmamakla beraber oldukça his yüklü "deruni" bir anlamı olduğu açıklanmaktadır. Ritimzenler aynı zamanda geleneği devam ettirecek öğrencilerdir ve "kavvali"yi geleneksel bir biçimde öğrenmektedirlerdir de. Söylenilen sözlerde Allah'a, Hz. Muhammed'e, İslam büyüklerine (Ehl-i beyt, Mevlana, Şems, ...) ve gelenek büyüklerine methiyeler düzülmekte, tekke edebiyatı dediğimiz, tasavvufun inceliklerini dinleyicilere aktarmakta, "ilahi aşk"a, tarihi bir takım olaylara göndermeler yapılmaktadır. Nusret Fatih Ali Han bir kavvali şarkısında, "Allah için şarkı söylerken kendimi O'nunla bütünleşmiş hissediyorum ve Allah'ın evi Kabe önümde uzanıyor." demektedir. Qawwali müziğinin icra edildiği yerlere mübarek sayılan günler, düğün günleri, şenlikler, bayram günleri ve vefat yıldönümleri sayılabilir. Günümüzde ise bu yerlere konser salonları ve tanıtım törenleri de ilave edilmiştir.

Kavvali müziği denince akla ilk gelen isim 16 Ağustos 1997'de Londra'da ölen Qawwali ustası Nusret Fatih Ali Han'dır. Ali Han, bu müziğin tüm dünyaca tanınmasında en büyük gayret gösteren kişi olmuştur. Eddie Veder'den Michael Brook'a, Peter Gabriel'den Jeff Buckley'e kadar bir sürü batılı müzisyenle çalışmış, "kavvali"yi yerel bir müzik olarak kalmaktan çıkarmıştır. Asya'dan Avrupa'ya, Amerika'dan Afrika'ya yüzü aşkın konser vermiş, verdiği konserlerle o insan üstü sesiyle dinleyenleri büyülemiştir. 1995 yılı albümü 'Night Song' ile Bilboard Dergisi'ne kapak konusu olmuş, albümleri dünyaca ünlü Reeal World Plak Şirketi tarafından yayınlanmış, Hollywood filmlerine müzikler yapmıştır. Nusret Fatih Ali Han'ın diğer Kavvali müzisyenlerinden farkı; onun, dinleyenlerin katılımını sağlamak için tempoyu yükseltip, "kavvali"yi yaşadığı zamana göre uyarlayarak özgün stilini uygulaması olmuştur. Ayrıca Nusret Fatih Ali Han, dünya müziği kavramının müzik literatürüne yerleşmesinde en etkin isimlerden birisidir.

Kavvali müziği denilince akla gelen isimlerden biri de Sabri Kardeşler'dir (Sabri Brothers). Her notası Allah'ı anlatan, Allah ve Hz. Muhammed'in mesajını aktaran, sevgi ve barışı, iyiliği, dost olma emrini işleyen Pakistanlı sufilerin müziği olan "kavvali"yi aktaran Sabri Kardeşler'de baş vokal grubun en yaşlı üyesi Hacı Makbul Ahmet Sabri'dir. Çarpıcı virtüoziteleri, doğaçlamadaki inanılmaz güçleri ile dünyanın her yerinde dinleyici bulan Sabri Kardeşler, "kavvali"yi "Sufilerin semasının, İslâm'ın mistik ögelerinin, Tanrı'yı araması için yüreği harekete geçiren ilâhi mesajın müziği" olarak tanımlıyorlar. Sabri Kardeşler 1958 yılında ilk albümün yayınlanmasından bu yana kavvali icra etemekte. Grup 22 Kasım 1997'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlemiş olduğu Mistik Müzik Festivali'nde ülkemize gelmişti.

Pakistanlılar bu müziği iyice benimsemişler, içlerine sindirmişler. Sufiliği, kavvali ile birleştirerek onu bir ruh arınması, Allah'a ve O'nun sevdiklerine yakınlaşma vesilesi olarak görmektedirler. Çeşitli eğitim yerlerinde ve aile geleneklerinde kuşaktan kuşağa aktarılan kavvali, şimdilerde sadece Pakistan'da değil bütün dünyada dinleyici buluyor ve her geçen gün de bu dinleyicilerin sayısı artmakta.

Metnimize bir kavvali şiiriyle son veriyoruz. Gelecek ay bir başka müzik ve felsefesiyle buluşmak üzere.

*

O baygın bakışlara yemin olsun ki gitme ânı geldi
Kadehle sürahiyi çarpıştırma zamanı geldi
Tövbenin iffetini geri tepme zamanı geldi
Geldi artık, içip yalpalama zamanı geldi
Meyin tadını sana nasıl anlatayım zahit?
Ey talihsiz adam, sen hiç içmedin ki.

(Nusret Fatih Ali Han, Mast Ankhon Ki Kasem)
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV