Yıl:3 Dönem:2 Sayı:9/21

       

     
  DOĞAÇLAMA MÜZİK VE DİNLEYİCİ*

Doğaçlama müzik ile dinleyici arasındaki ilişki çok özel bir karakter taşır. Doğaçlamanın çevresine duyarlı olması yüzünden çalış, dinleyiciden doğrudan etkilenir. Profosyonelizme -her şart altında en azından standart bir düzeyde çalabilme yeteneğine- başvurmak doğaçlama üzerinde genellikle yıkıcı bir etki yapar, onu türünün veya dağarın bildik alanlarına hapseder. Bu yüzden, dinleyicinin onayının ya da reddinin etkisi anidir ve yaratıcının üzerinde, müziğin yapıldığı sırada olduğundan, çalış kadar kullanılan malzemenin seçimini ve şekillendirilmesini de etkiler. Alain Danielou, "Müzisyenler halktan olumlu bir tepki aldıklarında, onu yaratan etkiyi yeniden oluşturmak isterler, buradan çalınan müziğin neden hızla bozulmaya başladığını anlayabiliriz." der. Müzisyen halktan olumlu tepki aldığı için bildik numaraları tekrar eden bir oyuncuya benzemeye başlar. Konserleri, esini dışlayan veya onu bildik "ticari yöntem" haline getiren bir müzikhol gösterisi olur.

Gene de hem doğaçlama yapmak hem de çevreye kayıtsız kalmak bir çelişkidir, hatta belki imkansızdır. Bu yüzden, dinleyici önünde doğaçlama konusunda pek çok soru sorulabilse de bunların cevaplarını bulmak kolay değildir. Şüphesiz doğaçlamanın dinleyicisinin, iyi olsun kötü olsun, aktif olsun pasif olsun, sempatik olsun saldırgan olsun, başka dinleyicide bulunmayan bir gücü vardır. O, şahit olduğu şeyin yaratılışını etkileyebilir. Ve belki de bu imkan yüzünden, onun başka şartlarda elde edilemeyecek olan bu müzikle bir ölçüde yakınlığı vardır.

Dinleyiciye ilişkin olarak, Steve How şöyle diyor: "Sanıyorum dinleyicinin katkısı büyük, fakat bunun hakkında nasıl konuşacağımı bilemiyorum. Çünkü bu beni çok heyecanlandırıyor. Doğaçlama yaparken çekilmiş bir filmimi seyretmiştim ve neler yaptığıma şaşırdım. Etrafta dolaşmışım, yüzümü oynatıp durmuşum, hiçbirinin o anda farkında değildim. Ve giderek aradaki bir ilişkiyi anlamaya başladım. Bir müziği yönlendirmeye başladığımda dinleyiciye doğru ilerliyorum. Kendimi sanki dinleyiciye doğru çeviriyordum. Evet sanki bir tür çağrı duymak gibi bir şeydi bu."

Yine dinleyiciye ilişkin olarak Ronnie Scott, "Bu tür müzik (doğaçlama) çalmayı bir dinleyicinin bulunduğu gerçeğinden ayıramazsınız, onu boşlukta çalamazsınız. O, iletişim kuran bir şey olmalıdır, başka türlü bir şey ifade etmez. Yani evinizin salonunda oturup muhteşem çaldığınızı düşünebilirsiniz, fakat dinleyici olmazsa bunun bir anlamı yoktur." der.

Viriam Jasani'nin bu konu hakkındaki görüşleri Steve How ve Ronnie Scott'unkiyle çarpıcı bir biçimde çelişiyor. Viram Jasani dinleyiciye ilişkin olarak: "Ben pek çok Hintli müzisyenin en yaratıcı gücünün çalışma sırasında ortaya çıktığını düşünüyorum, çünkü o zaman gerçekten özgürler, orada oturan bir dinleyici için endişe duymuyorlar ve bu, kendilerinin gerçekten serbest bıraktıkları bir zaman. Bir müzisyen şüphesiz ki dinleyici önünde en iyi icrasını yapmaya çalışır, fakat kendini kısıtlanmış hisseder. O haldeyken çok dikkatlidir." demektedir.

Günümüzdeki geleneksel akıl bize sadece tek bir dinleyici bırakıyor; o çok büyük, her şeyi biliyor ve herkes sadece ona kur yapmak zorunda. Çoğunluğu oluşturan bu dinleyiciyi dışlayacak tarzda veya daha da kötüsü, küçük bir dinleyici önünde çalmak, müziğin gösterişçi, elitist, "iletişimsiz", kendi içine kapanık ve muhtemelen daha pek şey olduğunun göstergesi sayılıyor. O halde bir doğaçlamacı, dinleyici hakkında ne diyebilir? Eğlence endüstrisinin propagandası ve sanat dünyasının dinleyiciye olan zorlu (belki de anlamsız) mücadelesi birleşince dinleyici her şeye gücü yeten mistik bir varlık haline geldi. Ve onun herşeyden çok istediği de, göründüğü kadarıyla, sahtelik.

Aklıma gelmişken, caz müzisyeni Charlie Parker'ın dinleyici karşısında doğaçlama sorunu için önerdiği çözüm dinleyiciye sırtını dönmekti, kilise orgcusunun da yeğlediği bir pozisyondu bu. Biraz aşırı belki, ama müziksel açıdan, kendisini dinleyicinin önüne atsa Parker'ın daha iyisini yapabileceği şüpheliydi.

--------------------

* Bu makale Derek Bailey'in Pan Yayıncılık'tan çıkan "Doğaçlama" isimli kitabından alınmıştır.
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV