Yıl:2 Dönem:2 Sayı:1/13

       

     
  MİSTİK MÜZİK VE KAVVALİ*

Günümüzde Pakistan ve Hindistan'da icra edilen mistik bir müzik türü olan Kavvali, son dönemde büyük popülarite kazanmıştır. Hem yansıttığı kültürel çeşitlilik, hem de müzik formlarındaki zenginlik ve icra tarzı, Kavvali müziğini sadece sufi kesimin müziği olmaktan çıkarıp evrensel bir müzik türü haline getirmiştir. Özellikle Pakistanlı Kavval Nusrat Fateh Ali Khan'ın Amerika, İngiltere, Fransa, İspanya, Japonya ve pek çok Arap ülkesinde verdiği konserlerden başka Michael Brook ve Peter Gabriel'in müzik direktörlüğünü yaptığı albümleri, Kavvaliyi bölgesel ve sadece sufilerin müziği olmaktan çıkarıp geniş kitlelere ulaştırmada etkin rol oynamıştır.

Mistik müziğin işlevine baktığımızda bu müziğin, ruhani duyguların daha yoğun hissedilebilmesini, dışavurumunu ve ruhsal arınmayı sağlayan bir araç olageldiğini görürüz. İlkel kabile dönemlerinde bile ayin, adak, kurban, dua gibi dini törenlerin müzik eşliğinde yapıldığı bilinmektedir. Zira müzik eşliğinde yapılan törenler ruhani duyguların en doğal ve yalın halinin dışavurumuna olanak sağlar. Keza dinsel müzik, sağladığı farklı bilinç atmosferi sayesinde ruhani duyguların gizemli yanlarını daha kavranır ve hissedilir hale getirmekte önemli rol oynar. Psikolojik ve estetik bakımdan sürekli evrim geçiren müzik, başta doğal tinsel duyguların dışavurum aracı olmuştur; tanrı, insan, doğa, aşk vb. duygular müzik aracılığıyla tanımlanır ve anlaşılır kılınmaya çalışılmıştır. Ruhani duygular ve tasavvuftaki mistik sefer, geniş ölçüde bireysel tecrübe ve algılamaya dayanır.

Değişik tasavvuf ekollerince farklı şekillerde tanımlanıp yorumlanan bu bireysel algı ve farkında oluşu sözcüklerle anlaşılır kılmak çoğu zaman dilin sınırları dışına taşmayı gerektirir; zira tasavvuftaki "hâl" durumu, anlatılabilen değil, hissedilebilen bir aşama olarak kabul edilebilir. Bu farklı oluşu anlaşılır kılabilmek için dinleyiciyi farklı bir bilinç ortamına, yani transa geçiren mistik müzikten geniş ölçüde faydalanılır. Çoğu sufi tarikatı müziğin bu gücünden faydalanır. Sufizm, hakikatın mistik yolla kavranabileceğini kabul eder. Zira hakikat yalın ve somut değildir; Buna ulaşabilmek için farklı bir bilinç atmosferine girmek gerekir ki müzik bunu sağlayan temel araçlardan biridir. Sufi adetlerinde müzik eşliğinde dans eden kişinin kalbini kutsal aşk sarar ve çıktığı içsel seferle Tanrı'nın yüksek sırrına erişir. Yaratıcı ile kul arasında doğrudan bağ kurmayı amaçlayan sufizm mistik müziğin sağladığı faklı bilinç ortamı ve gizemli etkileyiciliği ile bu bağı oluşturmayı amaçlar. Hindistan yarımadasında müziğin gelişimine baktığımızda dünyanın en eski müziğinin bu bölgede yapıldığını görürüz. Zira eski Hintliler müziğin ilahi kaynağına inandılar. Sesin en saf biçimi, kozmik enerjiye eşit kabul edildi. Böylece müzik ve din her zaman iç içe oldu. İ.Ö. 2000'lerde ortaya çıkan Hint klasik müziği geleneği, dini şiirlerden ve Vedik döneminin dini şarkılarından meydana geldi. Veda adlı 4 kutsal kitaptan biri olan Samaveda (Melodi Bilgisi), dünyanın en eski notaya alınmış ezgilerini kapsar. Hindistan'da sonraları oldukça karmaşık bir müzik kuramı gelişti ve melodi çizgisini simgeleyen raga adlı ses dizileriyle ritmi belirleyen tala adlı ritmik kalıplar doğaçlamayı yönlendirdiler. Raga, makam benzeri bir dizidir.

Klasik Hint müziği notaları sâ, re, gâ, mâ, pâ, dhâ, ni, sâ ve tüm müzik formları kavvali müziğinde de kullanılır. Zira kavval, kavvali müzisyeni olmadan önce köklü bir klasik müzik eğitiminden geçerek sesini terbiye eder. Klasik müzik eğitimi yanında elbette Kavval olabilmek için İslam tasavvufu, tarihi ve bilimleri konusunda da bilgi sahibi olmak zorunludur. Hatta kavvalin tasavvuf erbabından olduğu ve her mutasavvıf gibi bir sâlik olduğu varsayılır. Ancak bu şekilde onun icra ettiği ve verdiği mesajın samimiyetine inanılır ve onun etkisi dinleyiciler üstünde kendini gösterir. Nitekim Kavvali icrasının ortaya çıkma gerekçesi de bu müziğin İslam mutasavvıf ve ileri gelenlerinin kabirlerinde onları anmak ve onlara saygı sevgi ve bağlılık sunmaktır. Bu sebeple kavvali, her ermiş kabul edilen sufinin kabrinde onun visal yıl dönümünde büyük kalabalıklar eşliğinde coşkuyla icra edilir. Hint dinleri ve geleneklerinde ayinsel müziğin büyük önem taşıdığı görülür. Dolayısıyla dinsel müziğin gelişip geniş kitlelerce benimsenmesine Hindu din adamları ve bhagtiler (keşiş)'in büyük katkı sağladığı açıktır. Hint Müslümanları da bu dinsel müziğin bölgesel ritm ve melodilerini kendi geleneksel ayin müziği olan Sema'ya uyarladılar. Böylece hem Hint dinleri, hem de Müslümanların müzik anlayışlarının sentezi olan kavvali türü gelişti. Mevlevilerin ma'rifet'e ulaşma amaçlı sema ayini kavvali müziğinin de çıkış noktasıdır. Kavvali icrasında asıl amaç, temelde yaratıcıya duyulan aşkı dışa vurmak ve onu daha yoğun hissetmektir. Keza din önderlerine bağlılık belirtme, onları anma ve örnek yanlarından yola çıkarak mesaj vermenin yanında dini inancı ve manevi duyguları coşturup pekiştirerek insanları ibadete teşvik etmek de kavvalinin icra gerekçeleri arasında yer alır. Toplu halde yapılan ibadetle sufilerin felsefi anlamdaki tek vücut oluşturma amacı, dini formdaki müziğin gizemli ritmiyle sağlanmaya çalışılır. Dinleyiciler müziğin yardımıyla karşılıklı gizemsel bağ oluştururlar.

Klasik Hint din müziğinden beslenerek Hindistan ve Pakistan Müslümanları arasında yaygınlaşan çeşitli sufi akımların ve müzikle uğraşan ailelerin ileri taşıdığı kavvali, Doğunun mistik havasının İslam inanç ve öğretisini geniş kitlelere ulaştırmada önemli rol oynadı. 13.yy'ın başlarında çeşitli ragalardan başka tabla ve sitar gibi enstrümanların da mucidi olan Müslüman şair-müzisyen Emir Hüsro (1253-1325), mistik mesajları aktarabilecek belirgin ve esnek müzik formları oluşturdu. Böylece mistik bir müzik türünün şekillenmesi için gereken altyapı hazırlanmış oldu. Hindistan yarımadasında yaşamış Müslüman sufilerden Muhyiddin Çişti (1142-1236) ve başta Çiştiyya sufileri olmak üzere bütün sufiler mistik müziği, dini vecde giden bir yol olarak kabul ettiler ve bu formu yaygın bir şekilde kullandılar. Günümüzde ise kavvalinin ekol kabul edilen üstatlarının başında Pakistanlı Nusrat Fateh Ali Khan (1948-1997), Aziz Miyan ve Sabri Kardeşler gelir.

Kavvali, melodik yapısı ve tasavvuf konulu sözleriyle etkili bir müzik türüdür. Kavvalinin etkisi, onun icra edildiği ortam, icra şekli ve iletmek istediği mesajdaki gizemin çarpıcılığına bağlıdır. İcra esnasında bazı kilit cümle ve sözcükler sık sık tekrarlanır; vurgusuna özen gösterilir ve böylece dinleyicinin daha önce bilmediği ya da farkında olmadığı düşünülen bir mana dünyasında yoğunlaşması sağlanır. İcra esnasında tempo giderek artar. Tempoyu ayarlamak baş kavvalin becerisi ve o alandaki yeteneği ile doğru orantılıdır. Baş kavval dinleyicinin verdiği tepkiden onun hangi atmosferde olduğunu takip eder ve o doğrultuda tempoyu ayarlar. Zira dinleyicinin tüm dikkati kavval ve onun aktarmak istediği mesaja kilitlenmiş haldedir. 
Ayrıca kavvali müziğinin icrası ağırlıkla doğaçlamaya dayanır. Elbette güfte bellidir, ancak dinleyicilerin trans durumuna bağlı olarak doğaçlama yapılır. Baş kavvale eşlik eden diğer grup üyeleri doğaçlamanın en önemli elemanlarıdır. Kavval icra esnasında sık sık melodiyi notalarla söyler.

Kavvali müziğinin güftesi de tıpkı çeşitli tasavvuf ekollerinin ortaya çıkmasına sebep olan zahir ve batın farklılığı gibi hem açık, hem de gizli anlamlar içeren sözlerden oluşur. Tasavvufta sâlikin batıni yolculuklardan sonra hakikate ulaşacağı varsayıldığı gibi kavvali güftesini de anlamak için onun zahiri anlamının dışında batıni anlamının kavranması gerekir ki asıl vurgulanmak istenen de verilmek istenen mesaj da orada gizlidir. Dolayısıyla kavvali güftesinde mecaz sanatının sıkça kullanıldığı görülür.

Geldiler ve gönlüme talip oldular
Ayrılıp gittiklerinde aynı acıyı duydum
Mahşerde isteğimi sordu yaratıcı
Ben orada da zatınızı istedim
(Aziz Miyan, Teri Suret Nigahon Min)

Bir aşktan bahsedilen bu dizelerde asıl vurgulanmak istenen peygamber ve ona kavuşma aşkıdır. Aşağıdaki dizelerde de Allah aşkı vurgulanmaktadır.

Ben sadece aşk tecrübesi yapıyordum
Öyle bir ateş sardı ki artık sönmek bilmez
Sana ulaşamayacağımı kabul ediyorum
Ama hayalin yüreğimden gitmek bilmez
(Nusret Fatih Ali Han, Bi Vefa)

Kavvali güftesinde sık sık tasavvuf terimleri kullanılır ve tarihi olaylara göndermelerde bulunulur. Bu özel ve ortak terminolojinin sağladığı gizemli bağ, dinleyicileri coşturan ve farklı bir bilinç atmosferine taşıyan önemli öğelerdir.

O baygın bakışlara yemin olsun ki gitme ânı geldi
Kadehle sürahiyi çarpıştırma zamanı geldi
Tövbenin iffetini geri tepme zamanı geldi 
Geldi artık, içip yalpalama zamanı geldi
Meyin tadını sana nasıl anlatayım zahit
Ey talihsiz adam, sen hiç içmedin ki.
(N. Fatih Ali Han, Mast Ankhon Ki Kasem)

Tasavvuf terminolojisinde, sürahi Tanrı'yı; kadeh insanı ve içme de tanrısal aşkın hazzını almayı sembolize eder. Zahit ise içsel algıdan yoksun, şekilciliğe saplanıp kalan yavan dindarlar için kullanılan bir terimdir.

Kavvali, insan sevgisi ve insanın üstün niteliğini coşkun bir anlatımla işlediği için de hümanist bir müzik türüdür. Kavvali müziğinde insan Tanrı önünde aciz bir kul olarak değil, evrenin varoluş sebebi ve eşsiz güzelliği olarak betimlenir.

Marifet denizinden bu damla kopmasaydı 
Ne bu dünya olurdu, ne bu evren olurdu
O kime kulum derdi, kimin Tanrı'sı olurdu!
İnsan emsalsiz; eşi benzeri yok.
Vaiz (Müslüman) sanır ki ne varsa Haremde var
Hindu sanır ki ne varsa sanemde (putta) var
Her ikisi de yanılgıda, ikisi de kayıp
Biz deriz ki her ne varsa bizde var.
İnsan emsalsiz; eşi benzeri yok
(Aziz Miyan, Ademi he Benazir)

Keza güftede sık sık telmih sanatı kullanılarak tarihi olaylara, İslam önderleri veya sufilere gönderme yapılır. Bu tür gizli göndermeleri kavrayan dinleyici kendini iyice müziğin etkisine kaptırır ki bu tür fark edişler dinleyiciyi coşturan önemli faktörlerdir. Dinleyiciler, kavradıkları ölçüsünde kendi içlerinde manevi bir yolculuğa çıkarlar ve müziğin temposuna uyarak ritmik sallanışlarla ya da coşkunun şiddetine göre daha hızlı hareketlerle başlarını iki yana ya da dairesel sallayarak trans durumuna geçerler. Tören esnasında gayr-i iradi kasılmalar, inlemeler, feryad etmeler trans halinin doğal sonuçlarıdır.

Baş kavval, icra ettikleri rag'a (makam) uygun düşen notaları tekrarlayarak grup üyelerine tal (ritm) verir. Grubun üyeleri verilen tale uygun el çırpar ve vokal yaparak enstrümanlar eşliğinde tempoyu canlı tutarlar. Kavvali icrasında en belirgin ritm unsuru grup üyelerinin el çırpmalarıdır; tabla ve baya ikilisinden oluşan vurmalı çalgı ile harmoni adı verilen körüklü tuşlu enstrüman kavvali müziğinin temel enstrümanlarıdır. Zaman zaman sitar ve sarangi de kavvali müzisyenlerince kullanılır.


Kaynakça

1. İlyasoğlu, Evin, Zaman İçinde Müzik, YKY. 5. Baskı.
2. Johnson, Gordon, Hint Dünyası, İletişim Yayınları, 1998 Clarke.
3. Kara, Dr. Mustafa, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, Dergâh Yayınları, İstanbul 1995.
4. Ali Han, Ahtar / Ali Han, Zakir, Nau Rang-e Musiki, Lahor 1991.
5. Pakistan Elçiliği, Pakistan Postası, s.3, Mayıs 1953.
6. Hindistan Hükümeti Dışişleri Bakanlığı, Hindistan, Dinamik Bir Demokrasi, Yeni Delhi.
7. Rubi, Ahmed Akil , Nusret Fatih Ali Han, Words of Wisdom, Lahore 1992.

--------------------

* Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Araştırma Ve Yorum Dergisi "...Ve Müzik"in Aralık 2000 sayısından, CELAL SOYDAN*'ın MİSTİK MÜZİK VE KAVVALİ başlıklı makalesininin tam metnidir.

** Arş. Gör. Dr., Ankara Üniversitesi, DTCF, Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü, Urdu Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV