Yıl:3 Dönem:2 Sayı:6/18

       

     
 

VADİ YAYINLARI'NDAN ERCAN ŞEN İLE...

IŞIK YANAR

 
     
  Vadi yayınlarının yayın politikasını kısaca özetleyebilir misiniz?

Vadi yayınları olarak bu ülkenin sahih kültürel ve fikri geleneğine katkıda bulunabilecek ve aynı zamanda çağdaş Batı düşüncesinin eleştirel birikimini değerlendirebilecek bir telifin peşindeyiz. Kültür alanında yayın yapan bir yayınevi olarak sadece entelektüel alanda terminoloji veya literatür kapsamlı eleştirel bir yayın çizgisini sürdürmenin dışında, best seller kitapların alternatif çizgisini temsil edebilecek eleştirel bakışı yansıtan eserlere yer vermeyi de içeren yeni bir yayın politikasını da planlıyoruz.


Türkiye'de yayıncılığın son dönemdeki katettiği ekonomik ivmeler nelerdir?

Özellikle 1998'den sonra, kendimi artık kaybolmakta olan bir mesleğe mensub olmanın hüznü içerisinde buluyorum. Bir zamanların dergi, kitap basım ve satış rakamlarını duydukça yanlış zamanda bu daireden içeri adım attığımızın burukluğu her dem karşımıza çıkıyor. Evet, biraz nostalji oldu ama bu iş, ticaret olmayan yanlarıyla bakacak olursak sanatla kesişir, fikirle kesişir, bürokratıyla, öğrencisiyle, bilim adamıyla, yazarıyla, düşünürüyle kesişir; velhasılı kelam okuyan, yazanla kesişir. Şu bir gerçek tirajlar çok kötü düştü ve bu sadece iktisadi durumla alakalı bir hadise değil. Türkiye ekonomisi bu hale gelmeden önce de 90'lı yıllardan itibaren bu trend vardı. Bizim toplumumuzun okumaya teşne bir toplum olmadığı, yazı temelli bir paradigmatik gelenekten gelmediği zaten açık bir gerçek. Şimdiye kadar süregelen okuma alışkanlıklarımız; köşe dönme psikolojisi ve görsel medyanın kafa tembelliğini davet eden yapısıyla birleştiği zaman, haliyle okumaya dönük bir ilginin yeşermesini beklemek aya adam göndermemiz kadar ümitvar bir gelecek düşü oluyor. Kötümserim. Çünkü okumuyoruz. Çünkü yayıncılar kitap basamıyor. Çünkü yeni yazarlara, yeni fikirlere yer veremiyoruz. Satacağına emin olduğumuz kitabı, ders kitabı niteliğini taşıyabilecek ve zorunlu olarak da satabilecek kitabı basmak zorunda kalıyoruz. Uzun vadede telif eserin tamamen öldüğü bir Türkiye, Avrupa Birliği'ne girse ne olur, girmese ne olur?


Çeviri faaliyetleri Türkiye'de hangi düzeydedir? Ve bu faaliyetlerin yayıncılığa kazançları nelerdir?

Bir zamanlar bu ülkede Cingöz Recai de okunurdu, Kerime Nadir de, Hazreti Ali'nin cenkleri de. Maalesef kendi light okumalarımızı da çevirilere kaptırmış durumdayız. Çeviri kitapların daha kolay satılması, özellikle Amerikan menşeli 'best seller' ların baskı üstüne baskı yapması bu gerçeğimizi değiştirmiyor, her yıl 5-10 kitabın böyle bir satış rakamı yakalaması genele teşmil edilemiyor. Arada bir Orhan Pamuk, Ahmet Altan çıkarsa ne ala. Light kitapların, light romanların okur kesimi kimler acaba? Batı'da daha çok kadın okuyucular bu bölümü dolduruyor ve sanırım Türkiye'de de böyle. Özellikle Batı Türkiye'nin kadınları, Doğu'dakiler pek okuyamadığına göre. Bu durumda şöyle bir deyiş yaban kaçmaz: best seller'den gelen best seller'e gider. Şunu da ilave etmeliyim ki görsel medyayı kullanmayan bir yayıncılığın kendinden söz ettirmesi ve ayakta kalabilmesi veya geleneksel haliyle yazılı yayıncılığı devam ettirebilmesi çok güç olacaktır. Bu nedenle CD kitap veya ansiklopedi kervanına katılmak bir zorunluluk olarak görünmektedir.


Türkiye'de kitap eleştirisi kurumu hangi düzeydedir?

Eleştiri kurumunun düzeyi Türkiye'de hiç bir zaman tatmin edici düzeyde olmamıştır. Son zamanlarda bir canlılık özellikle edebiyat dergilerinde gözlenmekte. Bu kurumun zamanla istenilen düzeye geleceğini umuyorum.


Bir kitabı yayınlarken hangi kıstasları göz önünde bulunduruyorsunuz?

12 yıllık yayıncılığımın verdiği tecrübeyle ki bu ister istemez oluşuyor, bir metnin ne derecede başarılı bir kitap olup olamayacağını az çok birkaç sayfasında anlıyoruz. Fakat hiçbir zaman ticari başarısını ön plana alarak bir kitabı basmadık. Kriterlerimiz daha çok eserin entelektüel çapı, eleştirel tutumu ve nispeten yerliliğimize getireceği katkı olmuştur.


Siz aynı zamanda Tezkire dergisinin yayın yönetmenisiniz. Bir sosyal bilimler dergisi çıkartmanın yayınevinize fayda ve zararları nelerdir?

11 yıldır çıkardığımız Tezkire dergisi ticari başarısından ötürü değil bizlerin sürecini ve birikimi gösteren bir kollektif çaba olduğu için yayınlanmaktadır. Tezkire bu gün Türkiye'de en önemli entellektüel odaklardan birisi olduğunu dergiye gelen eleştirilerle anlıyoruz. 11 yıldan bu yana süren bu oluşum etkisini ve kalitesini Türkiye'ye yerleşmiş olan dergicilik kalıplarını yenilemesiyle ve dönüştürmesiyle göstermiştir.


Yayıncılığın geleceği hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Bu satırlara geri dönüp baktığımda veya son 12 yıla baktığımda pişman olduğum bir şey göremiyorum. İnşallah kimseyi de pişman etmemişizdir.
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV