Yıl:2 Dönem:2 Sayı:4/16

       

     
  FOTOĞRAFLARLA AHMET HAMDİ TANPINAR

"Şair, hikayeci ve romancı, edebiyat tarihçisi, edebiyat eleştirmeni, edebiyat incelemecisi, gazeteci, siyasetçi, akademisyen, lise ve üniversite hocası, deneme yazarı, fikir adamı..."

Böyle tanımlıyor Tanpınar'ın kimliğini Şaban Sağlık, "Bir Şahsi Nizamın Peşinde Estetiği ve Felsefeyi Arayan Adam: Ahmet Hamdi Tanpınar" başlıklı yazısında (Hece Dergisi, Sayı 61 / A. H. Tanpınar Özel Sayısı). Biz de bu ayın dosya konusu olarak bu büyük ustayı seçtik. İşte fotoğrafları ve hakkında söylenenlerle Ahmet Hamdi Tanpınar:


TANPINAR'IN KRONOLOJİSİ:

1901: Tanpınar'ın doğumu. Doğum yeri İstanbul.
1904: Kadılık yapan babasının (Hüseyin Fikri Efendi) yeni görev yeri değişikliği nedeniyle Ergani Madeni'ne gider.
1908: Babasının bu sefer de Sinop'a tayin edilmesi üzerine ailece Sinop'a göçer.
1909: Babasını görevi nedeniyle Siirt'e gitmek zorunda kalır.
1914: Tanpınar'ın babası bu kez de Kerkük'e atanır. Yaşı ve eğitim seviyesi gittikçe büyüyen Ahmet Hamdi ilk ciddi okumalara Kerkük'te başlar.
1915: Annesi Kerkük'te ölür. Bu ölüm genç Ahmet Hamdi'yi bir hayli etkiler.
1916: Bu defa da babasının görevi nedeniyle Antalya'ya gelir.
1918: Yüksek öğrenim için İstanbul'a gelir.
1919: İstanbul'da Yahya Kemal'in de hocalık yaptığı Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bölümü'nde öğrenime başlar.
1923: İstanbul Edebiyat Fakültesi'nden mezun olur ve aynı yıl Erzurum'a edebiyat hocası olarak atanır.
1925: Erzurum'dan Konya Lisesi'ne nakledilir.
1927: Konya'dan Ankara Lisesi'ne atanır.
1930: Ankara Lisesi'ndeki görevine ek olarak Gazi Terbiye Enstitüsü'nde de derslere girer.
1932: Tanpınar bu sefer de İstanbul Kadıköy Lisesi'nde edebiyat hocalığına atanır.
1933: Ek görev olarak Ahmet Haşim'in ölümü üzerine Güzel Sanatlar Akademisi sanat tarihi hocalığı yapar.
1934: Güzel Sanatlar Akademisi sanat tarihi hocalığına asaleten atanır.
1939: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne Profesör olarak atanır.
1942: Maraş milletvekili olup siyasete atılınca üniversitedeki görevinden ayrılır.
1946: Milli Eğitim Bakanlığı müfettişliği yapar.
1948: İkinci kez Güzel Sanatlar Akademisi estetik hocalığına getirilir.
1949: Yeniden İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne Profesör olarak döner.
1953: İlk olarak Avrupa'ya gider.
1959: İkinci kez Avrupa'ya gider.
1960: Avrupa'dan döner.
24 Ocak 1962: Bir gün önce rahatsızlandığı için yatırıldığı hastanede vefat eder.


TANPINAR İÇİN NE DEDİLER?

Tanpınar'ı her okuyuşumda şu dikkatimi çekiyor: Şiir, roman, hikaye gibi doğrudan doğruya edebi esrlerinde yazarın varlığı ve ne dereceye kadar fiksiyona uğramış olduğu münakaşa götürür. Fakat bunların dışında, yani edebiyat tarihi, tenkit ve denmelerinde, asıl anlattığı konunun ötesinde duygu ve düşünceleriyle, hülyalarıyla hep kendisinin varlığı muhakkaktır. O, tıpkı hocalık hayatındaki derslerinde olduğu gibi, asıl konudan çok kolay uzaklaşıp mizacının sevkettiği sularda dolaşmasını seven bir insan. Bunu belki başka ilim adamlarında bir zaaf olarak düşünebiliriz. Fakat Tanpınar gibi sanatkar mizaçlı bir insan için kaymalar, bana göre sanatının zenginliğini teşkil etmektedir. 

(M. Orhan Okay - Kaderin Eşiğinde Tanpınar, Hece Dergisi, Sayı 61)


Tanpınar, kültür, din, toplum, millet, medeniyet, estetik, gelenek, aydın vb. konulara ait düşüncelerini, hülasa ideolojik yönünü ve tezlerini edebi açıdan zirve kabul edebileceğimiz romanlarına ustaca yerleştirmiş7yedirmiş, edebiyatçı kimliğini ve edebiyatı öncelemeyi ideolojik tutumuna harcatmamıştır. İdeolojik tercihleri ve tezlerini roman sanatı içinde verebilme ustalığı gösteren ender sanatçılar içinde yer almıştır.

(Köksal Alver - Edebiyat ve İdeoloji: A. H. Tanpınar'ın romanlarında İdeolojik Örgü, Hece Dergisi, Sayı 61)


Tanpınar'ın romanlarında dile getirdiği düşünceleriyle, apaçık ya da gizli serdetmeye çalıştığı belirlemeleriyle Türk muhafazakarlığının çok önemli entelektüellerinden biri olduğunu ve muhafazakarlığın kendince çerçevesine katkıda bulunmaya çalıştığını söyleyebiliriz.

(Köksal Alver - Edebiyat ve İdeoloji: A. H. Tanpınar'ın romanlarında İdeolojik Örgü, Hece Dergisi, Sayı 61)


Tanpınar kendi deyişiyle "masalı olan adamdır." Hiçbir ürpermesi olmayan gözlere yaşamı boyunca dayanmamıştır.

(Hüseyin Su - Rüya Gören Öyküler, Hece Dergisi, Sayı 61)


Tanpınar'ın şiirinde metafizik ürperti vardır. Fakat o, Allah'a inandığını söylüyorsa da: ("Allah'a inanıyorum. Fakat tam Müslüman mıyım bilmem") dini anlamda metafizik imana bağlı bir tavır ortaya koymaz. Tasavvufi mistisizme yer vermeyen şair, batılı anlamda idealist felsefe ve spritüalist düşünceye daha yatkındır. Onda mistik dünya motifi belirgindir, ancakbu dini verilere dayalı olarak kurulmuş mistik bir dünya değil, tamamen bireysel, kendi ruhuna, duygularına bağlı, profan bir mistisizmdir.

(Nurullah Çetin - Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Şiiri, Hece Dergisi, Sayı 61)


Hangi ustalardan el almış olursa olsun Tanpınar'ı da en başta kendisi kılan üslubudur. Şehir yazılarında, o kadar ilgili gördüğümüz Yahya Kemal'den çok farklı dikkatleri ve yazış stili vardır; sanki ustasına göre ayarları daha ince yapılmış bir nesirdir onunki. Cümleleri uzun ve karmaşıktır...

(Alim Kahraman - Tanpınar'ın Denemeciliği Üzerine, Hece Dergisi, Sayı 61)


Tanpınar Türk nesrinin zengin, gözalıcı, derin ve sağlam bir örneğini ortaya koymakla, yeni Türk edebi dilinin oluşmasına en büyük katkıları yapan yazarların arasına katılmıştır.

(Alim Kahraman - Tanpınar'ın Denemeciliği Üzerine, Hece Dergisi, Sayı 61)


Şiiri bir yaşam biçimi olarak seçen ve öncelikle şair olarak anılmak isteyen Tanpınar kurgusal metinlerinde matematiksel kesinliği sağlayabilmek için bu tutku ve tutumunu gizlemeye çalışsa da şiire ve bunu açığa çıkaracak araçlara( başta şiirsel söyleme) fazlasıyla başvurmuş, roman ve öykülerine "bir susma işi" olarak tanımladığı şiirinin susma anının ürünleri, kapalı bir alem şiirinin anahtarları olma kıymetini yüklemiştir.

(Ömer Lekesiz - Tanpınar Nereden ve Nasıl Bakar?, Hece Dergisi, Sayı 61)


Belirli şartlar altında yetişen istisnai kişiler, o şartlar içinde kendilerine bir çıkış yolu ararlar. Genellikle bulurlar da. Buldukları yolda ilerlerken, sözkonusu şartları kimi zaman sorgulayarak, kimi zaman da zorlayarak kendilerine ortamlar oluşturabilirler. Oluşturulan bu yeni ortamlar, ne eski şartların tıpatıp aynıdır, ne de o şartlardan tamamen ayrıdır. Bu süreç bir bakıma Tanpınar'ın "devam ederken değişmek, değişirken devam etmek" dediği şeydir.

(Şaban Sağlık, Bir Şahsi Nizamın Peşinde Estetiği ve Felsefeyi Arayan Adam: Ahmet Hamdi Tanpınar, Hece Dergisi, Sayı 61)


Ahmet Hamdi nasıl yazdığını anlatırken " Güç ve yavaş yazarım. Yazarken çok değiştiririm." Diyor. Burada bir tatmibsizlik görülmektedir. Tanpınar buradaki tatminsizliği ve düzeltme yapmayı sanatkarın kendi kendini tenkidi olarak görür. Bu güç ve yavaş yazma ile tatminsizlik Ahmet Hamdi açısından olumsuz bir şey değildir; aksine yazarın estet kişiliğini yansıtan önemli bir davranış özelliğidir.

(Şaban Sağlık, Bir Şahsi Nizamın Peşinde Estetiği ve Felsefeyi Arayan Adam: Ahmet Hamdi Tanpınar, Hece Dergisi, Sayı 61)


Ahmet Hamdi Tanpınar, tarih ve zaman kavramlarını değişik yön, biçim, boyut, ve suretle analiz eder ve edebiyat metinlerine taşıyarak yorumlar. Onun, ruh ve reel dünyasında geniş ve arka planlı bir hakimiyet oluşturan tarih ve zaman, yüksek frekans ve iç'e dönük anlatımlarla kendini gösterir.

(Ertuğrul Aydın - Ahmet Hamdi Tanpınar'da Tarih ve Zaman, Hece Dergisi, Sayı 61)


TANPINAR'IN ESERLERİ:

Hikayeleri:
Abdullah Efendi'nin Rüyaları (1943)
Yaz Yağmuru (195)

Romanları:
Mahur Beste (1944-45)
Huzur (1949)
Sahnenin Dışındakiler (1950)
Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1961)
Aydaki Kadın (1987 - Ölümünden sonra)

Denemeleri:
Beş Şehir (1946)
Yahya Kemal (1961)
Edebiyat Üzerine Makaleler (1969 - Ölümünden sonra)
Yaşadığım Gibi (1970)

Şiirleri:
Şiirler (1961)
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV