Yıl:2 Dönem:2 Sayı:4/16

       

     
  KİTAP HAFIZASI:

İSLAMCILIK NEDEN TUŞA GELDİ?

İSMET ÖZEL



Dokunuş anlamı taşıyan "tuş" kelimesi Fransızca "toucher" (değmek, dokunmak) fiilinden türemiş bir isimdir. Eskrimde kılıcınızın ucuyla hasmınıza dokunduğunuz zaman lehinize bir sonuç almış olursunuz. Güreşte hasımınızın sırtını yere değdirmeyi başarırsanız tuş olur. Bastıran, baskın çıkmak isteyen taraf için değdirici imkânı iyi kullanmak, yenilgiden kurtulmak isteyen için ise değmeye müsait mekanı korumayı başarmak önemlidir. Bu mülâhazalar muvacehesinde İslâmcıların ellerindeki imkânı ne değdirebilmek için kullanabildikleri ve ne de bünyelerindeki değmeye müsait mekânı koruma altına almayı başardıkları söylenebilir. Bilâkis, İslâmcılar kendilerinin kolay dokunamayacağı ve kendilerine kolay değdirilir bir pozisyonu benimsemişlerdir. Sonuç hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde İslâmcılığın tuşa gelmesine vardı.

İslâmcıların işledikleri en fahiş hata hasımları ve düşmanları tarafından tanımlanmaya rıza göstermeleriydi. Başlangıçta, yani dikkat çekme ihtiyacı duydukları günlerde kendi konumlarının TCK 163. maddesi kapsamına girdiğini kabullenmeleri, Türk siyasetinde laiklik karşıtı bir kamp oluşturmayı üstlenmeleri, şeriatçılık yaftasını mazur kılmaya matuf bir söylem benimseyişleri İslâmcıların her bakımdan kolay dokunulabilir hale girmeleri demekti. İslâmcılık düşmanları İslâmcıların nerelerinden vurulabileceğini işaret ediyorlar, İslâmcılar da "Es, koç yiğidin bağrına es!" misali meydan okuyorlardı. Rüzgârın sertliği hesap ettiklerinden fazlasına ulaştığında ağız değiştirmek zorunda kaldılar. Daha sonradan, yani siyasî bakımdan bir cesamet kazandıklarına inandıkları dönemde geçerlilik endişeleri, kavuştukları imkânları elde tutma endişeleri ağır bastığından "özür beyan edici" bir tavrın rehberliğine başvurdular. Bu da onların dokunulabilirliklerinin üstüne tuz biber ekti.

Tanımları kendilerinin getirebilmeleri İslâmcıların dokunabilmeye yetkili olduklarının belirtisi olacaktı. Tanım getirme gücü aynı zamanda bir izlence (program) hazırlama fırsatını onlara verecekti. İslâmcılar son yirmi yıl boyunca her ikisinden de kaçındı. Özgün tanımlardan hareketle izlencelerinin gerektirdiği adımları atmak yerine siyasi bakımdan "Yeni Dünya Düzeni" ideologlarının, kültürel bakımdan "Post-modern" filozofların İslâmcılığa tahsis ettiği alana yerleşmeğe çabaladılar. Hep başkalarının tekliflerini göz önüne alarak hareket ettikleri ve varsayımlar üzerinde alış veriş yaptıkları için İslâmcılar bir gösteriyi izlemek için biletlerini karaborsadan almış insanlar gibiydiler. Ellerinde gösteriyi düzenleyenlerin bastırdıkları bilet vardı, üstelik bu bilete fâhiş bir fiyat da ödemişlerdi. Lâkin biletlerini el altından değil de gişeden temin eden zevatın karaborsa biletleri tefrik etmek, dolayısıyla asıl kıymeti haiz biletin kendi biletleri olduğunu birbirlerine anlatabilmek için kendi aralarında birçok işaret uydurduklarından İslâmcıların hiç haberleri yoktu.

NOT: Yeni Şafak gazetesinden alıntılanmıştır.
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV