Yıl:2 Dönem:2 Sayı:4/16

       

     
  ADAM, KADIN YA DA KARA BİR IŞIK

İLKER GÜLBAHAR



"Ben senin sırtında yük müyüm?" dedi adam. Sessizlik odanın boynuna çöktü. Belliydi ki kadın düşünüyordu. Şekerle doldurulmuş bardağın şıkırtıları kadına düşünme payı bırakıyordu. Göz göze geldiklerinde çabucak toparlanıp birbirlerinden kaçarcasına çaylarına baktılar. Aslında yaşayış biçimlerinin farklılığı hiçbir noktada anlaşamamalarına neden oluyordu.

Çayından bir yudum aldıktan sonra, "Hayır canım." dedi kadın. Bu, dumanları dağıtmak için söylenen yapmacık ve gereksiz bir sözcükten başka bir şey olamazdı. Kadının dudaklarına yapışıp çıkan bu söz dalında kurumuş meyveleri andırıyordu. Adam cevabı umursamadı. Kendisini gece gündüz yiyip bitiren bütün soruları ona sormak istiyor, böylelikle onun bu soruları düşünmesi gerektiğine inanıyordu.

"Bana neden eskisi gibi davranmıyorsun?"

Kadın hiç tereddüt etmeyip "Bilmem." dedi, dudaklarını büktü. Bu dudak büküş, büyük kükremelere sebep olabilirdi. Bunu kadın da biliyordu ama yine de dudağını bükmüştü. Beyni uyuştu adamın. Yerinden kalktı, odadan dışarı çıktı, tekrar odaya girdiğinde elinde sigara vardı, diğer eliyle küllüğü kavramıştı. Titizlikle sorduğu soruya aynı cevapların defalarca verilmesi; genç adamın çileden çıkmasına, bağırıp çağırmasına, çok fena hastalanmasına yeterdi.

Adam sigarasını yarıya indirdi. Genç kadının çayı bitmişti. Odadaki iki saatin tik takları birbirini izledi. Balkon kapısından giren bahar, çiftin yüzlerini yaladı geçti. Sokaktan geçen iki satıcının bağırtıları gökyüzüne tırmanışa geçti. Caddedeki araba homurtuları bir azaldı bir çoğaldı.

Her yudum çay düğüm üstüne düğüm.

Adam karısını sevip sevmediğini düşündü, onun görmez yanından yüzüne baktı. Saçları her zamanki gibi bakımlı ve pırıl pırıldı. "Yuvayı yapan kadındır." dedi adam, bunun böyle olduğuna inanıyordu. O anasından öyle görmüştü. Kadın, sert bakışlarını adamın üzerine saldı, ona küçümser gibi bakıyordu, "Çağdışı" diyordu herhalde içinden...

Adamın çayı da bitti. Boş bardağı sertçe masaya indirdi. Yelkovanlar birbirini kovalamaya devam etti. Kadının bakışları anlamsızlaştı. Genç adam sigaralar yaktı.

Bir ara kadın, uyuklar gibi oldu. Adam, boş bardağı karıştırarak odanın sessizliğini dağıttı. "Hiç değilse kara bir ışık." dedi adam içinden. Kadın duymadı. Adam boş bardağı karıştırmaya devam etti. "Kara bir ışık" dedi adam. Kadın gözlerini açtı, duydu, anlamadı, boş ifadeler yükledi yüzüne.

Adam, boş bardağı karıştırıp sigaralar yaktı; kadın duvarlara resimler çiziyordu.

Kadın, çayı ısıtmak için çaydanlığı alıp mutfağa doğru yürüdü. Adam son yaktığı sigarayı küllüğe bastı, lavabodan gelen su şırıltılarıyla başını kaldırdı, bir müddet öyle durdu, yürüdü. Kadın, çay tepsisindeki iki bardak çay ile beraber odaya girdi.

Adam, karyolasında gülümseyen bebeğin terini yokluyordu.

"Hayatım!" dedi kadın, gülümsüyordu.

Pencereden ılık bir rüzgar aktı.

"Çayı senin için ısıttım, sen soğuk çayı sevmezsin."

Genç adam yatağında gülücükler dağıtan oğluna öpücük kondurup, karısının yüzünde açan gülü öptü.

Tüy gibi hafiflemişti adam, kanatlarının olmadığına şükretti, yanaklarını ve şakaklarını elinin içiyle sildi.
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV