Yıl:2 Dönem:2 Sayı:1/13

       

     
  BOYUNAYIM

Ama enine olmayı tercih ederdim.
Ben kökünü toprağa batırmış bir ağaç değilim
Taşları ve o ana sevgisini emen
Bu yüzden büyüyemiyorum parlak yapraklara her nisan,
Bir çiçek tarhının güzelliği de olamadım ne yazık ki
Sanki özenle boyanmış ve kendi payına düşen hayranlarını kabul eder gibi
Pek yakında bütün yapraklarından birer birer döküleceğini bilmeden.
Benimle karşılaştırılırsa, ölümsüz sayılır bir ağaç
Ve bir çiçek o kadar uzun boylu değildir belki ama kalkışmanın anlamını bilir,
Bense ömrünü bir ağacın, cesaretini istiyorum bir çiçeğin.

Bu gece yıldızların o sonsuz incelikle ışıkları altında,
Ağaçlarla çiçekler serin kokularını serperlerken havaya
Aralarında yürüdüm hiçbiri farkına varmadan.
Uykuya dalmadan düşünürüm de bazen
Ben de onlar gibiyim aslında -
Düşüncelerim bulanır sonra.
Uzanıp yatmak, daha doğal geliyor bana.
Sınırı olmayan sohbet yürürlüğe girdiği zaman, gökle aramızda.
Ve son kez uzanıp yattığımda bir gün ben asıl o zaman yararlı olacağım.
O gün ağaçlar bana bir kez olsun dokunabilecek ve benimle ilgilenecek vakti olacak çiçeklerin


BAYAN LAZARUS

İşte yine yaptım
Her on yılda bir
Böyle bir tane beceririm

Bir tür ayaklı mucize, tenim
Bir Nazi lamba siperliği kadar parlak,
Sağ ayağım

Tüy kadar hafif
Yüzüm ifadesiz, incecik
Yahudi kumaşından

Çözün kundağı
Ah, sevgili düşmanım
Korkutuyor muyum? -

Burnu, göz bebekleri, 32 dişi yerli yerinde mi?
Acı nefesi
Ertesi gün yok olacak

Yakında, çok yakında
Vahim bir öldür gücü
Evimde, elimde olacak

Ve ben işte gülümseyen bir kadın.
Daha sadece otuzunda
Ve kedi gibi dokuz canlıyım.

Bu Üçüncü Sefer.
Ne lüzumsuzluk
On yılda bir imha.

Bu ne çok iplik
Çekirdek yiyen kalabalık
İtişir içeri görmek için

Ellerimi ayaklarımı çözmelerini
Muhteşem soyunmalar
Baylar, bayanlar

Bunlar ellerim benim,
Bunlar dizlerim.
Bir deri bir kemik olabilirim, farketmez,

Ben de onlardandım, tek tip kadın işte
İlk seferinde on yaşındayım.
Kazaydı.

İkinci seferinde istedim
Bitirip gitmeyi ve hiç daha dönmemeyi.
Üstüstüme kapaklandım.

Tıpkı bir midye gibi.
Tekrar tekrar bağırmaları gerekli çağırmaları
Ve üstümden ayıklamaları ince gibi parlak yapışkan
Solucanları

Ölmek
Bir sanattır, herşey gibi.
Özellikle iyi yaparım.

Bir ölürüm ki, cehennemden gelir gibi olurum.
Bir ölürüm ki, adeta hakikaten olurum.
Sanki gider gibi bir davete.

Bunu yapmak çok kolay bir hücrede
Ölmek ve kımıldamamak
Ölüyü oynadığım tiyatroda sır/nın gelmesi gibi

Güneşli bir günde geri gel
Aynı yere, aynı yüze, zalim
Eğlenen çığrışlara;

"Mucize!"
İşte bu yere yıkar beni.
Ama bir bedeli var.

Yara izlerime bakmanın, bir bedeli var.
Kalbimi dinlemenin---
Hakikaten çalışıyor.

Bir bedeli var, çok büyük bir bedeli var.
Bir sözün, veya bir dokunuşun
Ya da biraz kanımı akıtmanın.

Bir tutam saçımın veya elbisemden bir parçanın.
Eee, Herr Doktor
Eee, Herr Düşman.

Sizin eserinizim ben,
Paha biçilmez
altın topu bebeğinizim

Bir çığlığa eriyen 
Dönüyorum ve yanıyorum
Gösterdiğiniz alâkaya aldırmadığımı sanmayın

Kül, kül -
Külü eşele bak
Etten kemikten eser yok---

Bir kalıp sabun
Bir nişan yüzüğü
Altın bir diş.

Herr Tanrı, Herr Şeytan
Savulun
Savulun.

Küllerin arasından
Doğrulurum kızıl saçlarımla

(ALEF'ten alınmıştır.)

SYLVIA PLATH
Çeviri: Enis Akın
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV