Yıl:3 Dönem:2 Sayı:9/21

       


DAĞILDIK

ŞERİFE ÖZDEMİR



-Bir telefon sonrası yazıldı-

Rüzgar gibi savurdu zaman...

Sarı, kuru yapraklar gibi dağıldık...

"Sen" deyince, akan sular dururdu. Gökten yıldızlar düşerdi avuçlarıma. Omzunda paylaşırdım birkaç damla gözyaşımı. Sırdaşım olurdu gözlerin, sessizliğin girdabım olurdu. Seninleyken güzeldi kurulan hayaller. Sıralara karaladığımız birkaç satır, seninleyken anlamlıydı. Dostumdun!.. Dostumsun...

Bir ara yine demiştim, zaman yıpratıyor güzellikleri diye. Senmişsin, bir başkasıymış fark etmiyor. Acımadan solduruyor sevgileri. Gözden mi ıraksın, o zaman eyvah!.. Gönül görmediğini unutuyormuş. Onca dostlukları hep böyle kurutuyormuş.

Ben yazmayı severim bilirsin. Nicedir hasretini anarım satırlarımda. Benim üstüme kaç dost edindin sorarım. Kimse anlamaz. Zarfa uzanır da, adresini yazamaz kalemim.

Ne çok şeyi paylaşırdık seninle...

Sıramızı, sırlarımızı, hayallerimizi... Sen yoksan, o sırada tek başına oturmanın, sen yoksan yangın merdiveninden usulca kaçmanın ve yine sen yoksan trenle Kayaşlı'dan Etimesgut'a gidip, bu işi birkaç defa tekrarlamanın hiç anlamı yoktu ki... Yağmur yağarken, elimizde Çamlıca gazozlarıyla beraber ıslanacaktık. Beraber değilsek, Çamlıca'yı da yağmuru da göremezdi ki gözlerimiz. Sen akıllı, ben deli, gül gibi geçiniyorduk işte...

Arka bahçeye bir ağaç yapmıştık kuru dallardan, gelince görecektik. Göremedik...

Bir kuru rüzgar mıydı alıp da giden sevgimizi, paylaştıklarımızı?..

Şimdi, seninle yüz yüze gelmeyi gönül dolusu istediğim halde, ya konuşacak bir şey bulamazsak diye endişeleniyorum. Ve yüreğim yanıyor ardından. Ve bedenim soğuyor. Ellerim üşüyor. Ya o eller, ellerimi tutup da ısıtmaya çekinirse, ya o dost bakışlı gözler soğuk soğuk bakarsa diye ürperiyorum; işin açıkçası korkuyorum.

Hain zaman!..

Rüzgar gibi savurdu...

Sarı, kuru yapraklar gibi dağıldık...

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV