Yıl:3 Dönem:2 Sayı:8/20

       

VİRGİNİA! VİRGİNİA!

Çarşıdan alıp geldiğim bir öykü kitabının sayfalarını oturma odamın kanepesine yayıldıktan sonra ağır ağır karıştırmak ya da hakkında çok şey duyduğum bir kitaba başlamak üzereyken bu güzel an'ı uzatabilmek için durmadan sayfaları karıştırıp ziyafeti geciktirmek veya kitapçıda rafları seyrederken kapağına bayıldığım bir kitabı parmaklarım arasında uzun uzun dolaştırmak... Mina Urgan'ın yazdığı "Virginia Woolf" kitabını okumadan önce de en az bunlar kadar büyük bir keyif duydum ve kitaba bir türlü başlayamadım; kuşkusuz Woolf'a duyduğum sevginin de payı var bunda ama YKY'nin her zamanki kalitesi ve kitapta Virginia'nın resimlerinin bulunuşu, kocasının, sevgilisinin, babasının, annesinin, hatta kitaplarının ilk yayınlanış kapaklarının fotoğraflarının oluşu başlamamı giderek zorlaştırıyordu. Çok büyük bir şölene buyur edilmiştim ve ben bu şöleni ne kadar geç başlatırsam o kadar geç bitireceğimi düşündükçe... her neyse abartmayalım, Mina Urgan'ın Woolf'unu okumaya başlarken böylesi duygular içerisindeydim ve acaba bir hayalkırıklığı mı yaşayacağım diye sormaktan kendimi alamıyordum ki öyle olmadı. Beklediğim gibi bir şölene dönüştü kitap. Kitaplarla kurulan dostluğun zaman zaman böylesi büyük keyifler bağışladığı oluyor insana...


ÜSLUP BİRLİĞİ VE KENDİNİ YENİLEME

Kuşkusuz bir hikâye kitabında aranılası ilk özellik -özelliklerden biri mi demeli-, yazarın metinlerinde "üslup ortaklığı"na varmış olmasıdır. Kitaptaki tüm hikâyelerin aynı kalemin mahsulü olduğu yargısı kolayca uyanmalıdır okurda. Yazarın ortaya koyacağı her hikâye bütünün bir parçası olmalıdır ancak; zamanla yayınlayacağı yeni kitaplar da bu bütünü geliştirip zenginleştirirken, önceden ortaya konulmuş çalışmaların renginden ve kokusundan tamamen ayrı bir görünüm arz etmemelidir. Yazar bütün eserleriyle bir tek eser vermiş (gibi) olmalıdır. Bunu (buraya kadar) başarmak zannımca çok zor da değildir. Fakat başarırken, yazar bu defa da kendini yinelemeye başlayabilir. İzlekleriyle, üslubuyla birbirine benzer metinler ortaya koyabilir. Üstelik bu "yineleme" problemi, üslup ortaklığına varma çabasının bir sonucu da olabilir. İki tarafı keskin bıçak... Peki "yinelemeye" düşmemek ve bir üslup birliğine de sahip olabilmek nasıl mümkündür? Çok okuyun, çok yazın, uzak şehirlere seyahatler düzenleyin, üslup denemeleri yapın, yürüyüşlere çıkın... felan demeyeceğim elbette; zira hem sanatın hem de hayatın bu tür hesaplanabilirliklere tahammülünün olmadığı malumunuzdur. Şu söylenebilir:

Kişileri "tekrar"a düşüren sebeplerin başında üretken olma düşüncesi, bir anlamda "yazma telaşı", daha doğrusu "çok yazma telaşı" var gibi geliyor bana. Bu telaşın altında ne yattığını da sanırım söylemeye gerek yok. Her yazar, yazdığı sürece mutludur ve yazamadığı sürece bütün bir hayata bakışı karanlıktır. Ve yazamadıkça yazamayacağını sanır, yazma lütfunun elinden alındığını sanır, içini korkular sarar ama bir gün kendini de tatmin eden pırıl pırıl satırlar dökülüverdiğinde bilgisayarına, artık "fena" zincirini kırmış, adeta dünyada ve ukbada kurtuluşa ermiştir. Yazma eylemi bu biçimde cereyan ettikçe "yineleme" çukuruna düşmek zorlaşır. Yazar yazma telaşıyla eylemin doğal akışına müdahale etmeye kalkışırsa o vakit kansız ve cansız metinler çıkar ortaya. Kontrollü, tasarlanmış, ölçülüp biçilmiş... Halbuki ne demiştik, hayatın ve sanatın hesaplanabilirliğe tahammülü yoktur!


BÜTÜN ÖYKÜLERİ

Bu ay Ramazan Dikmen'in "bütün öyküleri" listesini yayınlıyoruz. Rahmetli Ramazan Dikmen 1956-1997 yılları arasında yaşadı. Aylık Dergi, Mavera, Yönelişler dergilerinde öyküler yayınlayan Dikmen, Kayıtlar dergisini kurdu ve yönetti. İlk hikâye kitabı "Kıyıya Vuranlar" (İz) 1996 yılında yayınlandı. "Afife Ablanın İncileri" kitabı ise ölümünden sonra Hece Dergisi tarafından 1998'de...


"KIYIYA VURANLAR"

Muhayyer, Sen Değil Ayak Seslerin, Geriye Kalan, Susan Adamın Hikâyesi, Sonrası, Kıyıya Vuranlar, Geçende, Eski Çamlar, Sır, Bir Akşam İçin Ön Çalışma


"AFİFE ABLANIN İNCİLERİ"

Mektuplar Konuşmak, Günah, Ağlama Güncesi, Kartpostal, Yavuz, Arada, Defter, Ödül Töreni, Afife Ablanın İncileri, Suskun Papağan, Sessiz Güvercinler, Yakın, Portre, Gölgeler ve Kervanlar


"YAZMA" ÜZERİNE

"Yazma" edimini konu alan üç kitap okudum. Hasan Çakır tarafından İngilizce kaynaklardan derlenip çevrilmiş "Öykü Yazma Sanatı", Dorothe Brande tarafından yazılmış "Yazar Olmak" ve Rasim Özdenören'in son deneme kitabı "Yazı, İmge ve Gerçeklik"... İlk iki kitap, yazar olma hayali kuranlara hayallerini nasıl gerçekleştirecekleri konusunda öğütler veriyor. Fakat Dorothe Brande'ın kitabı ayrı olarak "yaratıcı"lık özelliğinin kişiye kazandırılabileceğini de savunuyor ve bunu kanıtlamaya çalışıyor. Özdenören'in kitabı zaten meftunu olduğumuz bir dil inceliğiyle yazı, öykü, şiir, sinema... konularında derinleşen ayrıntıları işliyor. Okumalısınız...

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV