« Anasayfa | Künye | Arşiv 25 Nisan 2024, Perşembe
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köşe
40PENCERE
Edeb Yahu
Nedret Kudret
Erdem Bayazıt Ey!

Gölgelik
Köksal Alver
Tek Söğüt

Dil Ağacı
İbrahim Demirci
Kafı Yutanlar

Kelimeler ve Şeyler
Abdullah Harmancı
Seni Ne İhtiyarlattı?

Mızrak ve İlmihal
Ahmet Murat
İmamın Hatırlanışı

Saksağan
Osman Özbahçe
Dünya Aklıma Yatmıyor

Şiir Çıkmazı
Mehmet Solak
Kimi, Nereye Götürür Şiir?

[ Edebiyat -> Metinler ]

Çaresizliğe Gülmek

Kaya Genç

11.02.2007 - 12:43

Yirmi beş yaşındayken, Nikolay Gogol, Rusya'nın en eski ve büyük üniversitelerinden birinde, St. Petersburg Üniversitesi'nde ortaçağ tarihi profesörü olarak çalışmaya başladı.Orta halli, iki yüz ırgat sahibi bir adamın oğlu olarak bir Kazak kasabasında doğmuş ve vasat bir eğitim hayatından sonra, 19 yaşında Petersburg'a gelmişti.

Hem Lenin hem de Putin'in öğrenim gördüğü St. Petersburg Üniversitesi'nde hocalık yapabilmesinin arkasında, Gogol'un yirmili yaşlarının başlarında yayımlayıp kendisine küçük de olsa bir şöhret kazandıran hikâyelerinin payı büyüktü. Hakkında yazılan biyografilere göre, genç yazar, bir buçuk sene boyunca sürdürdüğü akademik kariyeri esnasında harita kullanmaktan imtina eder, pek çok dersini yaramaz bir öğrenci gibi kırar ve hocalığının sonlarına doğru da, sınıfının önüne acılı bir suratla ve korkunç diş ağrılarıyla çıkardı. 1835 yılının son gününde, 31 Aralık'ta, Gogol hocalık görevinden istifa etti ve hayatının geri kalan kısmını öğrencilerinden biri olan Turgenyev gibi, Avrupa'yı gezip pek çoklarını kızdıran kitaplar yazarak geçirdi. Aynı sene, Gogol, "Arabeskler" adlı bir hikâye kitabı yayımlamış, on dokuzuncu yüzyılın en etkili Rus eleştirmeni Belinski de, bu kitaptaki hikâyelerden ikisini, Neva Bulvarı'yla Portre'yi, Alman romantizminin en ünlü yazarlarından Hoffmann'dan fazla etkilendikleri gerekçesiyle eleştirmişti.

Gogol'un kahramanlarına neden güleriz?

İş Bankası Yayınları'ndan "Arabeskler" başlığıyla çıkan kitapta, bu zayıf iki hikâyesinin yanında, Gogol'un en parlak hikâyeleri olan Palto, Burun ve Delinin Defteri de var. Rus edebiyatında bir eşine daha az rastlanan bir yaratıcılık, hüzün ve eğlence duygusuyla yazılmış hikâyeleri, yayımlanışlarından yüz yetmiş sene sonra bir kez daha okurken, bu kendine has edebi mizahın beni hâlâ güldürüp güldüremediğine dikkat ettim ve Gogol'un gerçekçilikle gerçeküstücülük arasında gidip gelen yazarlığının büyük bir merak duygusuyla bana sayfaları çevirttiğini gördüm. Çocuklukta okuduğumuz macera kitaplarında ve resimli hikâyelerde hissettiğimiz heyecan duygusunu Gogol'da bulmamı sağlayan şey neydi? Bu edebi mizahın bir yöntemi, formülü mü vardı, yoksa hesaba katılmamış, öngörülmemiş bir kusur muydu hikâyeleri eğlenceli kılan?

Tolstoy, Çehov, Dostoyevski, Turgenyev ve Puşkin'le mukayese edildiğinde arkasında çok tuhaf bir edebi miras bırakan Gogol'un komikliğinin arkasında, şöyle bir yöntem olduğunu söyleyebiliriz: Acımasız, gaddar ve şefkatten arınmış bir dünyada, kırk yaşını devirmiş, hayatı kaymış, hiçbir umudu kalmamış bir memur, çok önem verdiği bir eşyasını, varlığından dahi öyle pek haberdar olmadığı bir uzvunu ya da aklını kaybettiğinde, o alçak dünya, bütün ilgisizliği ve ufak hesaplarıyla kahramanımızı büyük bir ümitsizliğe, deliliğe ya da ölüme sürükler. Burada komik olan nedir peki? Gogol'un hikâyelerinde çaresizce Petersburg'da gezindiğine tanıklık ettiğimiz bu şanssızlara neden gülüyoruz? Bunun cevabı, kuşkusuz, bizim kendi gaddarlığımızdan çok, yazarın en sonunda bize uzatacağı acıya, ancak gülerek, kahkaha atarak ulaşabileceğimizi derinden derine bilmemiz, bunu neden hissettiğimizi bilmeden hissetmemiz olsa gerek. Büyük komik romanlarda, "Don Kişot"ta, "Gargantua ve Pantagrel"de, "Tristram Shandy"de, kahramanların maruz kaldıkları alayı ve yaşadıkları aksilikleri, onların aslında haklı olabileceklerini bilmenin verdiği tuhaf bir pişmanlık duygusuyla birlikte okuruz. Kitabın ahlâkı, şayet büyük bir kitapsa bu, bize hem eğlenelim diye deliliği, hem onlarla birlikte şaşıralım diye sıradan olanları, hem de delice olanın sıradan olan üzerindeki zenginliğini, mutlu zaferini, hatta üstünlüğünü hissedelim diye deliliğin yitirilişindeki acıyı verir.

Tuhafla gerçeğin iç içeliği...

Gogol'un haksızlığa uğrayan hayatı kaymış erkek kahramanları -onun dünyasında, tıpkı duygusal hayatında olduğu gibi, kadınlara pek az rastlarız- kendilerini tıpkı "Ölü Canlar"daki Çiçikov'un faytonu gibi büyük bir hızla sürükleyen bir zaman duygusuyla korkunç kaderlerine doğru ilerlerler. Anlatıcının elindeki durumu sonucuna ulaştırmaktan başka bir amacı yok gibidir; ancak dikkatle baktığımızda Gogol'un yarattığı gerçeküstü dünyalardaki tuhaf detayları büyük bir maharetle gördüğünü de fark ederiz. İçine girilen evlerde, devlet dairelerinde, muayenehanelerde "bir Türk paşası gibi çıplak ayağını altına almış", "başparmağının tırnağı kaplumbağa kabuğuna benzeyen" adamlara rastlar, yeni uyanan bir berberin mutfağındaki ekmek kokusunu, berberin ekşi bir kokuya sahip olan ellerinden rahatsız olan öğretmeni okuruz. Gogol'un dünyası gerçekçi edebiyatın usulleriyle örülmüş bir tuhaflıklar alemidir ve tuhaflığı eğlenceli kılan, tuhaflığı gerçek hayatın içine dikkatle yerleştiren bu bakış açısıdır.

Sovyetler Birliği'nin resmi tarihi, bu yazarı bir sosyal gerçekçi olarak sunmuş, Gogol'un kurduğu dünyanın, devrim öncesi hayatın haksızlıklarının acımasız bir hicvi olduğunu söylemişti. Nabokov'un en parlak kitaplarından da biri olan "Gogol" isimli çalışmasında ise bu kendine has romancının daha çok dille, gerçekçiliğin koyduğu kurallarla ve klişelerle dalga geçen gerçeküstücü bir yazar olduğunu okuruz. Ama hayatının son döneminde, bir rahibin etkisiyle, fanatik bir Hıristiyanlığa kendini verip neredeyse on sene boyunca üzerinde çalıştığı "Ölü Canlar" romanının ikinci cildini yakan Gogol'u ilginç kılan asıl özelliğin, büyük romancılara has o tarif edilemezlik olduğunu da görmek lazım. Kitaplarda konuşan ses ciddi midir, yoksa alaycı mı? Bir karakterin kendi sesiyle konuştuğu yegane hikâyesinde, Delinin Defteri'nde deliye gülmemiz mi gerekir, yoksa onunla bir olmamız mı? Niyetlerinin belirsizliği, Gogol'u hem derin hem de sınıflandırılamaz bir yazar hâline getiriyor; bu belirsizliği bozma teşebbüsleri, 1 Nisan'da doğan romancının edebi mirasını mahvetmekten başka bir işe yaramayacaktır. Ayrıca, merak ediyorum, acaba son zamanlarda gazeteleri okuyor musunuz? Bir dükkâna girip alışveriş yapan inekleri duydunuz mu? Peki ya vapura binip Bebek'ten Anadolu yakasına geçen ve Üsküdar'a yerleşen köpeği? Onun anlattıklarına inanın, çünkü bir sabah aniden kaybettiği burnuyla aynı gün bir kilisede muhabbet eden adamın hikâyesinin yazarı, bize gerçekliğin öngörülemez boyutlarını ve nihayet, sınırlarını gösterdiği için, şaşırtıcı, eğlenceli ve büyüktür.

"Çaresizliğe Gülmek", Kaya Genç, Kitap Zamanı, Sayı: 13 (5 Şubat 2007), sayfa 23.

Çocuklukta okuduğumuz macera kitaplarında ve resimli hikâyelerde hissettiğimiz heyecan duygusunu Gogol'da bulmamı sağlayan şey neydi? Bu edebi mizahın bir yöntemi, formülü mü vardı, yoksa hesaba katılmamış, öngörülmemiş bir kusur muydu hikâyeleri eğlenceli kılan?  
Türk Şiir AnıtlarıTümü »
» Şeyh Galib
» Taşlıcalı Yahya
» Ahmet Haşim
» Namık Kemal
» Mehmet Akif Ersoy
EkstraTümü »

» Kaypak Yorgunluk / Mehmet Uğurlu
» Ne Mürid İsterim Ne De Mürşid (Üç Kitap, Üç Figür: Mevlana, Şems ve Kimya Hatun) / Mevlüt Uyanık
» Otuz İki Kısım Tekmili Birden İlhan Berk / Sıddık Akbayır
» "Renga" Üzerine / Nurullah Turan
» Tolstoy'un Ölüme Yolculuğu / Ferhat Uludere
KırkpâreTümü »

» Suç Bende / Deniz Işık
» Sesinden İçmek Senin / İnci Okumuş
» Gittin / Ramazan Özer
» Akasya Ağacı / Atilla Akın
» Son / Senem Gezeroğlu

Yorum yazabilmeniz için üye olmanız gerekiyor. Üye olmak için tıklayın.

(Üye iseniz sayfanın en üstünde sağ tarafta yer alan kısımdan giriş yapmalısınız.)


Henüz yorum yapılmamış.

Üye Girişi
Kullanıcı adı
Şifre
Beni hatırla
Şifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantı (10.12.2013 - 17:25)
tek söğüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoş bir yazı (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
işte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELİF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!