Şimdi bir insanı sadece insan olduğu için, bir çiçeği sadece çiçek, bir kuşu sadece ve sadece bir kuş olduğu için sevemiyoruz. Çektiğimiz tüm acılar neden sanıyorsunuz? Her gün açlıktan ölen binlerce insan, savaşta sakat kalan güzel çocuklar, sokaklarda yatıp kalkan fakirler, çöplüklerde verilen mücadeleler... Sonu yok ki bu listenin, acınası hallerimizin hangi birini anlatmaya yetsin bu sayfa!


NEYİ UNUTTUK?

Beytullah ÖNCE


Nereden bakarsanız bakın, bizler sevmeyi unuttuk. İster bir insan olsun, ister bir çiçek, bir kuş, isterse de başka bir şey... Artık sevmeyi beceremez olduk. Belki çoğumuz bir yüreği olduğunu dahi unuttu; kimimizinki pas tuttu, daha kötüsü ve geri dönülmez olanı; kimimizin yüreği çürüdü gitti. Tüm sevgimizi kendimize sakladık, bölüşmedik kalbimizden geçenleri. Başkalarına da yer açmak istemedik, sadece kendimizin olsun dedik, çok bencil davrandık ve kapadık tüm kapılarını kalplerimizin. Oysa penceresi olmayan bir evden içeri ışık, sadece kapılar açık kaldığı sürece girerdi; işte hep bu yüzdendi karanlıkta kalışımız.

Her defasında aklımızın peşine kapılıp gittik ve doğru muydu her söylediği, hiç muhasebesini yapmadık. Ne istediysek olsun dedik, yapmak içimizden geçen bir şey sadece içimizde kalsın demedik. Neyi gördüyse gözümüz, neyi istediyse nefsimiz hemen sahip olalım istedik ve dediğimizi de yaptık. Nerede olursak olalım, asla yalnız olmadığımızı ise hiç düşünmedik. Durmaksınız artan sadece mal varlıklarımız, sermayelerimizdi. Oysa biz tükeniyorduk günden güne, fark edilemedi bir türlü. Çünkü dünyada nakde dönüştürülebilecek olan her şeyin peşinden koşturur olmuştuk, durmak nedir bilemiyorduk. Yorulduğumuz zamanlar ise hemen köleler edinip işlerimizi onların sırtına yüklüyorduk, artık elimize geçen ganimetleri saymak bile zor bir işe dönüşmüştü. İçimizdeki servet ise çoktan tükenmişti...

İnsan, parası kadar değerlendirilir oldu sonunda. Aklının çalışıp yeni finans kaynakları yarattığı oranda sevildi ve bu sevgi tabii ki çiçeklerle değil, çeklerle ifade ediliyordu. Böyle bir düzende elbette unutulur kalpler. Ve unutuldu da... İnsan ruhu incindi ve bu incinmişliğin acısını günübirlik avuntularla atlatmaya çalıştı. Olmadı, içindeki boşluğu ne yaptıysa dolduramadı. Vücudunda kalbinden eksilen yere hiçbir şey yerleştiremedi, yerleştiremeyecek de...

Şimdi bir insanı sadece insan olduğu için, bir çiçeği sadece çiçek, bir kuşu sadece ve sadece bir kuş olduğu için sevemiyoruz. Çektiğimiz tüm acılar neden sanıyorsunuz? Her gün açlıktan ölen binlerce insan, savaşta sakat kalan güzel çocuklar, sokaklarda yatıp kalkan fakirler, çöplüklerde verilen mücadeleler... Sonu yok ki bu listenin, acınası hallerimizin hangi birini anlatmaya yetsin bu sayfa! Sebep; kötülerin kalpleri yok, sevmeyi bilemediler ve bu yüzden gün geldi toz oldu gitti çürümüş kalpleri... Hepsi bu kadar! Başka sebep araştırmaya gerek var mı?

Durum kötü, ama sadece oturup ağlayacak mıyız? Hayır! Şimdi biz alıp kalplerimizi göz yaşlarımızla bir güzel yıkamalıyız, tüm pisliklerden arındırmalıyız, sonra içini bir güzel sevgiyle doldurmalıyız. Sevgiyle işlenmemiş bir noktası dahi kalmamalı. Sonra kapılarını sonuna kadar açmalıyız; insanları sevmeliyiz, kuşları, çiçekleri... Ve en önemlisi de tüm bu güzellikleri yaratan En Güzel'i...


Ana Sayfa l Editör'den l Künye l Kültür-Sanat l Netleşi l Adres Çubuğu l Oyun l Arşiv l E-Mail