ELİF, BE...

Cahid EMRE


'Elif' dedi, kaldırdı şehadet parmağını. 
Abla dinledi, gözleri gelincik tarlası. 
'Be' dedi, abla güldü. 
'Te' dedi, tesettür düştü aklına.
Abla dedi, ben ne zaman eşarp takacağım?
Abla sustu, derin bir iç çekti, sözlerini yuttu, ıslandı gözleri, utandı. 
Eşarbıyla gözlerini sildi. Kardeş anladı, kaldırdı yumruğunu göğü döverek, sarıldı bir anne gibi eğilerek. 
'Üzülme' dedi. 'Üzülme'... 
'Cim' dedi. Abla 'aferin, devam' dedi. 
'Ha, hı, dal, zel, nasılım abla?' 
Cebrail dudaklarıyla 'oku' dedi abla. 
Sin, şın... Senin tatlı bakışın... 
Sad, dat... Okudu karanlığa inat... 
Ayn, ğayn, fe, kaf, kef sonra lâm, mim, nun... 
Abla ince bir tebessüm bıraktı dudaklarının kenarında. 
Kardeş azimli... Vav, he... Kardeş baktı, abla sustu. 
'Sonraaaaa' dedi kardeş, 'lâmelif, ye'. 
'Kocaman bir aferin'. Yanağından öptü ablanın, abla sarıldı. 
Vazoyu boşalttı kardeş, gülleri uzattı ablasına. Abla tekrar sarıldı. 
'Abla' dedi, bütün güller senin için. Ama sen güllerin en güzelisin...


Ana Sayfa l Editör'den l Künye l Kültür-Sanat l Netleşi l Adres Çubuğu l Oyun l Arşiv l E-Mail