Canı sıkılmıştı ve otobüs de az bekletmemişti hani. Derken Meclis yönünden ağır ve emin adımlarla kendisine doğru gelen aşina bir yüz dikkatini çekti. Genç kız gözlerini dikmiş dikkatle bakıyor, bu aşina yüzün kim olduğunu bir an için hafızasına almaya çalışıyordu.

BÖĞÜRTLENLİ ŞEKER

Havva DEMİRBACAK


Bakanlıklar mevkiinde, soğuk, keskin bir rüzgarın estiği bir Ankara akşamıydı. Ramazan akşamı olduğundan, saat de iftar vaktini gösterdiğinden ortalıklarda pek öyle kimseler de kalmamıştı. Neredeyse in cin top oynuyor deseniz yeridir. Kocatepe Cami avlusundaki kitap fuarından dönüyordu genç kız. Hava iyiden iyiye kararmıştı ve eve bir an önce dönmek için hızlı adımlarla otobüs durağının yolunu tutmuştu. Durağa ulaştığında orada da kimsecikler yoktu. Ankara ıssız, Ankara yalnız, Ankara bir başına diye geçirdi içinden.

Ne vardı sanki? 2-3 dakika sonra iftar etseler kıyamet kopmazdı ya? İnsanların açlıkla terbiye edildiğinde nasıl da tahammülsüz olduklarını, her fırsatta kavgaya hazır olmalarından ve bu saatte sokakta kimselerin olmamasından anlamak mümkündü. Dakikalar hızla ilerliyordu ve güzel ve zarif, ince bir kız, durakta bir başına otobüsünü bekliyordu. Elinde, aldığı birkaç kitaptan oluşan bir de poşeti vardı. Poşetin içinden yeni aldığı kitaplardan birini çıkararak durakta okumaya başladı. Canı sıkılmıştı ve otobüs de az bekletmemişti hani. Derken Meclis yönünden ağır ve emin adımlarla kendisine doğru gelen aşina bir yüz dikkatini çekti. Genç kız gözlerini dikmiş dikkatle bakıyor, bu aşina yüzün kim olduğunu bir an için hafızasına almaya çalışıyordu.

-Evet, dedi şimdi tanıdım, bu her gün ekranlarda gördüğüm Meclis Başkanı değil mi? Evet, evet, ta kendisi. Sanatla, şiirle yakından ilgilendiğinden Meclis bünyesindekilere pek sempati duymasa da sanki bu saygın, tonton beyefendiye bir yakınlık duymuştu içinden, çok sık ekranlarda takip ettiğinden olsa gerek sanki geçmişten gelen bir tanışmışlık varmışçasına sevecen gözlerle, başıyla bir selam verdi. Merhaba, nasılsınız, sizi tanıyorum ve takdir ediyorum edasıyla. Beyefendi de ona baktı ve bu küçük, çıtı pıtı, şirin ve nazik hanımefendiyi başıyla selamladı.

Genç kız yanılmıyorumdur inşallah ama böyle yürüyerek ve elinde bond çantasıyla gayet şık, tiril tiril giysiler içinde geçen Meclis Başkanı değil mi?, diye iç geçirdi. Bu sempatik beyefendi yavaşça durağa doğru yaklaşıp:

-Nasılsınız küçük hanım?, dedi.

O an bir şaşkınlık ve bocalama geçiren genç kız ne diyeceğini bilemeden şaşkınlık içinde:

-Teşekkür ederim, ya siz?, diyebildi.

Heyecandan dizlerinin bağı çözülmüştü sanki. O zannederdi ki, ekranlarda gördüğü büyük insanlar uzayda yaşar, insan içine karışmaz, konuşmaz, yemez, içmez. Onlar insanüstü varlıklardır!

Genç kız:

-İftar vakti ve sokaklar bomboş, siz nereye böyle efendim?

-Benim için zaman kavramı önemli değil, zaten yediklerime dikkat etmek zorundayım, arabam biraz aşağıda duruyor, onu alıp gideceğim. Ne tarafa gideceksin? İstersen yolumun üzeriyse seni de bırakayım.

Bu teklif karşısında genç kız afallamıştı. Demetevler'de oturduğunu söyledi. Meclis Başkanı Oran Sitesi'nde oturuyordu ve ne yazık ki aynı yol üzerinde değildi.

Başkan, cebinden bir limonlu, bir de böğürtlenli küçük meyveli şeker çıkardı:

-Benim yiyeceğe ne ihtiyacım var? İşte ezan okununca şekerimi atar ağzıma iftarımı ederim, dedi. İster misin?, diye de limonlusunu geç kıza uzattı.

Genç kız ayıp olmasın diye şekeri aldı ama çok minik bir şeyde olsa içinden "keşke böğürtlenliyi bana verseydi, limonluyu da hiç sevmem" diye geçirdi. Ama bu ona bir hediyeydi ve hangisinin olduğu pek de önemli değildi.

-Gitmek zorundayım, iyi akşamlar, diyerek Meclis Başkanı duraktan uzaklaştı.

Genç kız, elindeki şekere bakarken ezanın okunduğunu duydu ve bu şekerle iftar edeyim derken ilerleyip giden Başkan, sanki onun az önceki düşüncesini duymuşçasına geri döndü ve ona:

-Bunu sen al, onu bana ver, diyerek elindeki böğürtlenli şekeri ona uzattı. Genç kız şekeri aldı, açtı ve ağzına attı ama hala olayın şaşkınlığı içindeydi.

Otobüs geldi, genç kız bindi, ve yolda hep bu olaya akıl erdirmeye çalıştı. Ya Başkan düşünce okuyor olmalı, ya da bana benden yakın bir güç isteğimi çok güçlü bulup kabul etmiş olmalı, diye düşündü.

Evet, o genç kız bendim ve bu olay 3 yıl öncesinde yaşanmış birebir gerçek bir olaydı. Hala düşündükçe bunun nasıl olduğuna, kendi kendime hayret eder, şaşkınlığımı bir türlü gizleyemem. Belki sizlerin de buna benzer yüreğinizi ısıtacak sıcak anıları olmuştur öyle değil mi?


Ana Sayfa l Editör'den l Künye l Kültür-Sanat l Netleşi l Adres Çubuğu l Oyun l Arşiv l E-Mail