KESİK ÖKSÜRÜK

Mustafa UÇURUM


giderken üstüme aldığım bu ince libâs
tenimin ıslaklığından olsa gerek
ısıtmadı gövdemdeki yangını
yeni öğrendiğim lisanlar
acemi askeri hatırlatan duruşum
attığım taşları bana çevirir
bu yaralar çıktığım son yokuştan
kesik öksürükler askerden kalma

ne olacağı belli
hep kendine dönen sesim
uykuya çeviremez göğsümdeki hırıltıyı
cebimde taşıdığım özgür akşam resimleri
çoğala çoğala kaybolacak
bu çağda bir derviş gibi yaşayamaz herkes
al beni, yönümü doğuya çevir Karakoç

ince bir suskunluğa kalınca meydan
bana yakışan bir ses arıyorum
bir şehrin karanlığını görmeden
veda etmeden kız kardeşlere
ardına bakmadan gitmek hüner mi?
sesim bana yabancı, tut elimden
bu mevsim bir kış değil, acıdır
gel ve tanımla beni
sesimin boğukluğu askerden kalma

son sözlerimi söyleyip mülk toprağına
şehrin mahremine sığınacağım
belli ki, her şey soğuk ve eğreti artık
kardeşlerim, yaktığınız ateş kuşattı bedenimi
yüzünüz hâlâ ince ve güzel
çağır beni çağır İsmet Özel


Ana Sayfa l Editör'den l Künye l Kültür-Sanat l Netleşi l Adres Çubuğu l Oyun l Arşiv l E-Mail