Yıl:1 Sayı:4  KASIM 2000

Editörden
Künye
Kültür - Sanat

Röportaj

Adres Çubuğu
Arşiv

Anasayfa

 


MEDYA YAZILARI

Hasan KÖRÜK


LAİKÇİ Mİ, İSLAMCI MI, LAİK Mİ?

Sormak gerekiyor medya laik olabilir mi? Veya gazeteci laik olabilir mi? Kurumsal bazda ele aldığımız zaman olma ihtimali biraz da olsa var. Ama bireysel bazda ele aldığımız zaman laikliğin böyle bir servise henüz başlamadığını görüyoruz.
Öte yandan dincilikten kasıt eğer "İslami medya" ise, böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylememizde fayda var. Zaten bu yakıştırmalar "İslamcı" diye ayrıştırılan medya tarafından değil de kendilerini laik olarak tanıtan medya tarafından yapılıyor. Tabii reaksiyoner yayıncılık yapıp laikçi diye tanımlarda bulunan Akit Gazetesini de unutmamak gerek.

Laikliği sekülarizm şeklinde yorumlarsak belki "laik medya"nın kendisine biçtiği tarif uygun gelebilir. Ama laikliği gerçek manada algılarsak devlet gibi misyonu olanlar için laiklik tanımlaması geçerli olabilir. Onu da "ben laikim" diyerek duyurması sadece laikçilik yolunda atılmış bir adım olarak görülebilir. Bir de, "ben laikim" dese bir medya kuruluşu, dile
getirdiği laiklik vurgusu sadece kendi çalışanları için geçerli olabilir. "Okuyucular için de geçerli olabilir" deniyorsa -olması gereken belki de budur ama- rasyonel bir yaklaşım olmaz.
Laiklik din ve devlet ilişkilerinin birbirinden ayrılmasının bir tarifi ise eğer, -ki bize okullarda öğretilen budur- o zaman medyayı uzaktan yakından ilgilendirmez. Medya kendisine bağlı bir halkı olan bir aygıt mı ki böyle bir kavramı kullanma ihtiyacı hissetsin? Eğer seküler manada algılanıp dinin dünya işlerinden arındırılması olarak kullanılıyorsa, üzerinde yaşadığımız coğrafyada bu terimin ancak ve ancak laikçilik olarak kullanılabileceğini medyanın görmesi gerekiyor. Gerçi görmesine de gerek yok. Zaten yapılan budur.

Medya bu kavramı kullanıp devlete psikolojik bir baskıyla yaklaşıp laikçilik yaptırmak istiyorsa, -ki görünen odur- asli vazifelerini askıya almış manasına gelir bu tutum. Nispeten başarılı olduğu da söylenebilir. "İslamcı medya" diye bir medya var mı? Tabii ki hayır. Bir kere İslam'da 'cı'lık, 'cu'luk gibi bir ayrışma sözkonusu olamaz. Bu yakıştırmayı yapanlar dini konularda yeterli bilgi sahibi değillerdir zaten. Böyle bir tanımı bazen bu konularda yeterli bir bilgiye sahip olmayıp bu
yaygaraları yapan medyadan etkilenip reaksiyoner olma adına yapan dindar insanlar da var. Ama bu yaklaşım doğuştan sakat. Medya veya genelleştirerek bir kurum İslam'ı referans alabilir, İslam'dan esinlenebilir veya hadiselerin çıkış noktalarını nispeten İslam'dan başlatabilir ama tamamen İslami olduğunu söyleyemez. Böyle bir söylem fitneye yol açabilecek gelişmelere neden olabilir. Böyle bir söylem "İslami medya" söylemini doğurabileceği gibi hiç de hoş olmayacak biçimde "İslami olmayan medya" kavramının söyleminin doğmasına neden olur. Dinci yaklaşımdan yola çıkarak bulabileceğimiz yayın sayısı aşağı yukarı ortada iken, karşıt bir söylem geliştirerek dinsiz medya kavramını
kullandığımız zaman kimi muhatap bulabiliriz? Sorduğumuz herkes bir şekilde müslüman olduğunu dile getirecektir. Bir insan açıkça müslüman olmadığını dile getirmediği takdirde böyle bir yakıştırma da İslami olamaz. Bir kısım insanlar niye ısrarla "İslamcı medya" yakıştırması yapıyor? Galiba İslam'ı referans alan kurumların gittikçe medya sahasında söz sahibi
olmaları yüzünden. Gördükleri bu yükseliş onları endişeye sevkediyor. Çünkü bir kısım medyanın özelliklerinden olan  politik bağlamda muhalefete muhalefet yüklendikleri medya tarafından bir derece kırıldı. Oluşturulan ilkesizlik ortamına ilke katma adına daha emekleme aşamasında olmasına rağmen alternatif olarak nitelendirebileceğimiz medya ufak ufak adımlar atıyor. Bu da tabii ki kurtlar sofrası tarafından hoş karşılanmıyor. Dikkat etmek gerekiyorsa subjektif bir yaklaşımla ele alınan medya ahlakı sadece kendi korumalarından bu iddiaları öne sürenlerin. Haliyle bu yaklaşımları genel manada gazetecilik mesleğine hiçbir şey kazandırmadığı gibi açtığı yara onarılmaz dereceye yükseliyor. Laik, laikçi ve dinci gibi yaklaşımlar birlikte yaşamaya çalışanlara yakışmayacağı gibi, toplumu kamplara bölmeye yarayan bir etken olur. Böyle bir yaklaşım bilimsel olmaktan uzak, sadece günlük çıkar için yapılmış
değerlendirmeler olabilir.

Bir sonraki yazımızın konusu "İslamcı" diye tabir edilen medya...

Bu yazımda sizinle ayrıca Gazeteci Şeref Oğuz ve Ahmet Tezcan'ın ulusal gazetecilik uygulamalarını esas alarak belirledikleri "Basın Meslek İlkelleri"ni de paylaşmak istiyorum:

1. Patron ve öngördükleri dışında kimsenin ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi ve dini inançları bizi bağlamaz. Biz işimize bakarız.

2. Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğü, genel ahlak anlayışı, din duyguları, aile kurumunun temel dayanakları da bizi bağlamaz. Yeter ki "rating"i bol olsun.

3. Paraya ya da hisse senedine tahvil edilmeyen haber, haber değildir. Kalemini gerekirse kır, asla satma! Kirala, daha çok kazanırsın.

4. Haberin yalan da olsa, itiraf etme. İtiraf imaj götürür, iftira tiraj getirir.

5. Kişilerin özel hayatı gazeteciler dışında kimseyi ilgilendirmez.

6. Yanlış haber, doğru haberden; yalan haber ise her ikisinden daha iyidir.

7. Haber değeri olmayan yatak odasına girme, zaman kaybedersin.

8. Atlama! Atlat! Apar ve abart! Haber, gazetecinin ortak malıdır. Arşive manşet olmaktansa, devam sayfasına tek sütun ol.

9. Aksi gazeteyi tatmin edene kadar herkes suçludur. Bir basın-yayın organının tatmin ölçüsü serbest piyasa kurlarına göre ayarlanır. Teminat mektubu, beraat ilamından daha tatmin edicidir.

10. Önce as, sonra yargıla! Haber elinde patlayabilir.

11. Herhangi bir suçun en kestirme faili, objektife en yakın kişidir.

12. Haber kaynağının gizliliği, pazarlığa tabidir.

13. Gazeteci, patronunu kızdıracak yahut işten atılmasına yol açacak yöntem ve tutumla haber araştırmaktan sakınır.

14. Kansız haber, cansız haberdir. Yanında can çekişen baban bile olsa, önce resmini çek, sonra hastaneye götür! Eğer bu bir kadınsa, deklanşöre basmadan önce eteğini sıyırmayı unutma!

15. Özel haberlerin bedeli, haber kaynağından tereddüde yer bırakmayacak bir şekilde tahsil olunur.

16. Basın özgürlüğü, gazetecinin onurudur. Bizi tekzip edenin sülalesini tekzip ederiz!


Ekim ayı ortalama gazete tirajları aşağıdaki gibidir:

Sabah 735.294
Hürriyet 625.025
Posta 472.296
Star* --
Milliyet 445.584
Türkiye 367.160
Güneş 193.014
Takvim 184.257
Zaman 157.330
T. Fotomaç 185.504
Akşam 189.228
Fanatik 183.070
Gözcü 144.580
Akit 76.728
Bulvar 54.116
Yeni Binyıl 40.856
Radikal 58.164
Cumhuriyet 46.599
Yeni Şafak 35.378
Milli Gazete 13.997
F. Forum 10.562

*Kendi açıklamalarına göre 450.000

 

 
Bir kere islamda 'cı'lık, 'cu'luk gibi bir ayrışma sözkonusu olamaz. Bu yakıştırmayı yapanlar dini konularda yeterli bilgi sahibi değillerdir zaten. Böyle bir tanımı bazen bu konularda yeterli bir bilgiye sahip olmayıp bu yaygaraları yapan medyadan etkilenip reaksiyoner olma adına yapan dindar insanlar da var. Ama bu yaklaşım doğuştan sakat. Medya veya genelleştirerek bir kurum İslam'ı referans alabilir, İslam'dan esinlenebilir veya hadiselerin çıkış noktalarını nispeten İslam'dan başlatabilir ama tamamen İslami olduğunu söyleyemez.

  

Anasayfa l Editörden l Künye l Kültür - Sanat l Röportaj l Adres Çubuğu l Arşiv l E-Mail