Yıl:1 Sayı:4  KASIM 2000

Editörden
Künye
Kültür - Sanat

Röportaj

Adres Çubuğu
Arşiv

Anasayfa

 


GEÇMİŞE DAİR...

Hamide İLMAZ


-Misafir olduğum o evin mutfağında kendim yemek yapamıyorum. Ev sahibi sofrayı hep zamanında ve kendi zevkine göre hazırlıyor zaten. Ama ben yemeğe acı ile başlamayı sevemedim gitti...-

Sen hemencecik dikiliveriyorsun karşımda yüzünde çocukça bir inatla köşeyi dönüp gidiyorsun, arkanda benim gözlerimi bırakarak çaresizce. Sonra bir yabancı göğüs yoklayış çokça da bir aldanış oluyorsun Babîl'in Asma Bahçelerinde...

Ben yine yetişemedim sana ve ağladım, ellerim gölgemin cebinde...

Iğıl ığıl akıyorsun içime, çatlak bir testiden sızan sular gibi...

Şimdi şehrin birinde, parıltılı yakamozların, ışıklı sokakların göz kamaştırıcılığına kendini kaptırmış iflah olmaz bir yürek, sırtına ağzını sıkıca bağladığı, bir hayli eski, ara ara ipleri çekilmiş, o toprak renkli ve üzerinde sarı papatyalar işli çantasını almış bilinmeyene yol almadadır. Gözlerinde çakır bir endişe, çenesi ve burnu arasındaki keskin çizgiyle, karanlığa yürümektedir.

Ve asla bir buğday tanesinden daha uzun değildir ömür.

Neredeyse on beş kişi vardık. Ellerimizi el el üstüne koyup, zamana, ukalaca ve kendimizi güçlü sanarak sırıtıp haykırırdık: "Asla ayrılmayacağız!"

Şimdi oturmuş epeyce eski olan o paltomu sırtıma geçirip geçmişimin sıcaklığına bürünüyorum, o yemini anımsayıp içimde büyük bir oyuk açmış olan zamana yaşlı gözlerle bakıyorum. Gözlerimi aralıyorum ve gençliğin coşkusunun ışıltılarıyla berrak bir denize ayaklarımı sokuyorum.

İnsanın 12-15 yaş arasındaki arkadaşlıkları gibi arkadaşlıkları ömrünün sonuna kadar asla olmuyor. Bizlerde dostluğa dair büyük bir özlemle yaşıyor ve bu bulaşıcı özlemle nihayet buluyoruz.

Delice Kasabası ile ilkokulun beşinci, ömrümün 11'inci yılında tanıştırıldık. Okulun en uzun teneffüsünde esir oynarken pekiştirdik dostluğumuzu. Sonra bu kasabada çocukluğumun mihenk taşı olan, Kırıkkale'nin Sungurlu ile arasındaki, Kızılırmak'ın o boz bulanık kollarını Çömelek Kaya'nın boynuna doladığı o kasabada bulduk yetişkin dostluğu... Delice... Bilmediğim bir tutkuyla severim bu kasabayı. Diğer kasabalardan farklı hiçbir yanı yoktur, ilginç bir yanı da yoktur ama ben hep severim o kasabayı. Her ayak basmamda bu kente çocukluğumun kaldırım taşlarına oturmuş gibi olurum. Durur dinlenir, ermiş bir dedenin matarasından uzak denizlerin suyunu içerim ve bakarım çocukluğuma. Herkesin birbirini tanıdığı ve yine herkesin herkes hakkında her şeyi bildiği bir küçük kasabaya.

Evlerimiz yakındı birbirlerimize ve bizler birbirimizin yanında, mutluluğu ip oynarken kulağından yakalayıp cebimize koyan haşarı bir dolu sene geçirdik beraber...

Kasabada lise bir taneydi. Ve biz hep birlikte hiç ayrılmadan birbirimizden eğitime başladık aslında eğitilmek bir yana birlikte olmanın coşkusunu yaşıyorduk. Sınıfça, zaten bağlık bahçelik olan bu kasabada piknikler yapmak ve onları küçük kırmızı bir düğme aracılığıyla ölümsüzleştirmek en büyük eğlencemizdi. Birde topluca derslerden kaçıp -o zamanlar sıkça yapıyorduk bunu- kütüphaneye gitmek. Sonra her birimiz farklı bir köşede yakalanıp, meşhur karatahtanın önünde Akın Hoca'nın ışın kılıcından tırnaklarımız üzerine ağır darbeler alırdık. Hepimizin suçuydu ıslık çalmak, henüz olmamış küçücük elmaları çalıp makarna poşetleriyle sınıfa taşımak, ağzımız, dilimiz kahverengi olana kadar yemek, kışın kartoplarını cebimize koyup sınıfta kartopu oynamak, parkın iğne yapraklı ağaçları altında sigara içmek...

Ve zaman yürüyüşüne devam ederken bazılarımız aşkla tanıştı, ve ortak suçumuz oldu sevmek. Disiplin Kurulu'nda yüreklerimiz adına defalarca dayak yedi avuçiçlerimiz. Daha fazlasını dileyemeyecek kadar mutluyduk.

Çoğuyla birlikte paylaşırdık Hürriyet Mahallesi'ni, bizim evin büyük ve yazın mısırlarla örtülü bahçesini, sınıfta aynı masayı, aynı aşkı, aynı hocayı, bir bütün sıcak ekmeği ...

Aynı güzel öyküdeydik işte ve yıllarda geçse aynı öyküde olacaktık.

Kaç yaz dutlar çiçek açıp, meyve verip olgunlaşıp yere düştükten ve bahçeye oturmaya gelenlerin ayakkabılarıyla ezildikten sonra, kaç yaz geçti. Bu yaz meyve verecek yine kocaman beyaz dutlar, yine ezilecek ayakkabılarımızın ağırlığıyla. Bu kaçıncı ayrı ve hasret dolu yaz?..

O zamanlar Delice Nehri'nin çamurlu kıyılarında büyük ağaçların kuvvetli dalarına salıncak yapıp yıldızları, uzak ufukları düşlemek aynı şeydi yaşamakla. Benim yıldızım, Serdar'ınki, Bülent'inki, Timuçin'inki... Aynı gökyüzünde paylaştığımızı duyumsadığımız, oksijeni bol bir hayattı o zamanlar arkadaşlık. 

Eskiden, çok eskiden balkonundan hanımelleri sarkan evler vardı yol üzerlerinde, yaz akşamlarında sabaha kadar oturup kokusuna ithafen şarkılar söylerdik. Çocuktuk, umutlar, acılar çocuktu. Bazen kesiklerin acısını hissettiğim zamanlarda, rüyalarıma hanımellerinin kokuları gelir ve oturup benliğimin bahçe duvarlarında bana şarkı söylerler. Biliyorum bugün hiçbir şeyim olmayacak, rüyalarım bile...

Sanırım yaşımız ilerledikçe saflığımızdan, çocukluğumuzdan bir ışık hızıyla uzaklaşıp yine aynı hızla benimsediğimiz yanlışlarımızla kalıyoruz. İçi çocukluk ve aynı zamanda mutluluk dolu olan yüreklerimizin ucuna ağır hasret akşamlarını bağlayıp kendimiz adına bir yıldıza uzanmaya kalktık. İçimize oturdu zifir gibi bir karanlık. Başımız hala ellerimizin arasındaki parmaklıklardan kurtulamadı. Hala "sağım solum ebe" derken ne kadar uzaklara saklandığını çocukluğun hiç öğrenemedim. Şimdi ben gözümü büyük bir dikkatle açıyor ve kimseyi çömlek patlatmadan bulma çabasıyla etrafıma bakınıyorum. Aklıma on kadar kişinin el el üstüne koyup verdikleri söz takılıyor onu alıp usulca üzerindeki paslı çizgileri çıkartıveriyorum. Uçuyor etrafımda onlarca çocuk.

Hâlâ bulamıyorum.

 

 
Eskiden, çok eskiden balkonundan hanımelleri sarkan evler vardı yol üzerlerinde, yaz akşamlarında sabaha kadar oturup kokusuna ithafen şarkılar söylerdik. Çocuktuk, umutlar, acılar çocuktu. Bazen kesiklerin acısını hissettiğim zamanlarda, rüyalarıma hanımellerinin kokuları gelir ve oturup benliğimin bahçe duvarlarında bana şarkı söylerler. Biliyorum bugün hiçbir şeyim olmayacak, rüyalarım bile...
  

Anasayfa l Editörden l Künye l Kültür - Sanat l Röportaj l Adres Çubuğu l Arşiv l E-Mail