Haddeden çıkmış nezâket, yâl ü bâl olmuş sana
Mey süzülmüş şîşeden, ruhsâr-ı âl olmuş sana NEDÎM
Kadın... Güzelliğin, zerâfetin sembolü... Plâstik bir idrâkten öte, keyfiyetin
rumûzu... Şiir ve kadın; yani ilk aşkın zuhuru... Âdem ile Havvâ'nın sevgisi. Kadın ki, eğe kemiğinden yaratıldığı erkeğine
meyilli ve sevgi dolu... İlk sevgi ve ilk şiir...
Şiir, hakîkati seyrettiren sûret... "Suret olmaksızın hakîkatler ebediyyen tecellîye gelmez." hikmeti ki, sûret olmadıkça şiir de yoktur. Şiirin sûreti: Kadın. "Şiir erkek işidir; kadın sûretâ şiir..." der bir büyük müteffekkir. Hz. Âdem'in ilk işi,
dünyada Havvâ'sını aramak olmuştu ya. Yani, şiiri aramıştı gözyaşları içinde. Bugün de öyle değil mi? Kimi Havvâ, kimi de hevâ peşinde. Gerçek şiir, Havvâ'yı aramaktı; ama aşkın hakîkî sûretinden yoksun olan zavallıların hevâ ardında koştuğu mâlum.
"Kadın, erkeğin yarısıdır." hadîsi ve böylece edebiyat ve şiirin özü. Yarım... Pay... Hisse... Sır... Kadın, erkeğin hissesine düşen güzellik ve de en mahrem sırlarını paylaştığı estetik âbidesi. Ve...
Bir
hadîsin gerçek mânâsıyla şiir idrâki... Hevâ ardında koşma gibi "Tarzan zekâîliği"yle yapılan târiflerin çok ötesinde Havvâ anlayışı... Sonsuzluk yurdunu koklayıştır şiir. Kadın da, bu yurdun bizzat
kendisi. "Kadın, güzel koku ve namaz" diyordu ya Hz. Peygamber (S.A.S), "sevdiğim üç şey" diye. Kadın, şiir; kadın, sevgi... Sevgi ve güzel bir yaklaşımla kulluğun tadına varmak... Kadında ilâhî sûret...
"Kadında kâinat muhâsebesini hülâsâlandırmak" diye meşhur bir fikir var. Kadın, Allâh'a ulaşmada bir araç... El-Vedûd sıfatının kâinâta yansıması... Güzelliğin, esrârın anahtarı... Yani, şiirin anahtar
vazifesine geçişi. Şiir, kadının kendisiydi ya!.. İlk kadın, ilk şiir; yani Havvâ. Âdem'in şiiri. Şiir... Şâir... Şuur... Şiâr... Şuurlu olmanın şiârı...
Hakîkati anlama san'atı... Kadın da, bu san'atın güzel yüzü... Güzelliğin aynası... Kendinde oluş sürecinin doruk noktası...
"Allâh (C.C.), Âdem'i kendi sûretinde yarattı." ve "Ona kendi rûhumdan üfürdüm." ilâhî lâfızlarının hakîkati... Havvâ, Âdem'den... Parçanın parçası... Hakîkatin hakîkatine giden yolun mihenk taşı... Şiir âleminin ilk yıldızı ve eşsiz güneşi... Hakîkatin esrârı... Sır dolu kapıların şiirden anahtarı...
Kadın... Kemmiyette estetiğin ve güzelliğin rûhuyken, keyfiyette gerçek güzelliği ve ilâhî lutufları seyretmenin altın heykeli... Allâh'a giden yolun hikmet aracı... Ve bir hadîs: "Sizin en hayırlınız, kadınlarına en iyi davrananlarınızdır." En iyi olmak için, güzelliğe ve şiire önem vermek; yani kendini müşâhede etmek onunla... Kadında Rahmân'ı
seyretmek...
Kadın... Esrâr kapısı önünde varoluşu irdeleme yönteminin eşsiz formülü... Hayâtın, güzelliğin ve
zerâfetin sembolü... Sonuçsa, şiir; yani, kadın. Kadın ve güzellik... Havvâ'nın ışığında hevânın gölgede kalışı... İlk aşk ve ilk şiir... Kadında şiirin en derin mânâlarını sezebilmek ve onu anlayabilmek... Onun gözlerinde Rahmân'a nazar etmek... Hani ne diyorduk: "Şiir erkek işidir; kadın sûretâ şiir..."
Şiirin sûreti: Kadın. "Şiir erkek işidir; kadın sûretâ şiir..." der bir büyük müteffekkir. Hz. Âdem'in ilk işi,
dünyada Havvâ'sını aramak olmuştu ya. Yani, şiiri aramıştı gözyaşları içinde. Bugün de öyle değil mi? Kimi Havvâ, kimi de hevâ peşinde. Gerçek şiir, Havvâ'yı aramaktı; ama aşkın hakîkî sûretinden yoksun olan zavallıların hevâ ardında koştuğu mâlum.